hesabın var mı? giriş yap

  • http://www.dtc.umn.edu/…lyzko/doc/internet.size.pdf
    http://www.sims.berkeley.edu/…nfo-2003/internet.htm

    adreslerindeki bilgilerden yararlanarak internetteki toplam verinin; (paylaşımda olan dosyalardan bahsetmiyoruz, sadece web bazında) 2002 yılında 532,897 terabyte olduğu, o zamandan sonra dayaklaşık 100% luk bir buyumeden bahsedebileceğimizi ve 2005 itibarı ile toplam verinin 1.000.000 tb civarında seyrettiğini söyleyebiliriz.

    e 256 adsl modemi olan bir insan evladının da saniyede 16 kb indirdiğini düşünerek,
    ve 1.000.000 tb 'ın da 210.138.654.745.600.000 kb olduğunu hesplarsak;

    sonuçta tüm interneti indirmek için gereken zaman; 6.756.000.988 yıldır
    bunları depolamak için gerekli hd fiyatı da yaklaşık: 1.000.000.000 € ya gelir (biraz daha fazla ama toplu alımda kdv'den bişeler kırparız)

    o hd blogunu soğutmak içinde 50 60 adet antonov an 225 uçak motoru gerekir.

    imkansız gibi görünse de, türk mantığımla; "upload edildiyse download'da edilir" diyorum.

  • bizim sinirlerin 17 yıldır anası sikildi binali efendi, biraz da siz sinirlenin. kaybedince sinirlenmek doğal ayrıca, dinç tutar.

  • pazartesi diziler tekrar başlar, sonra eğlence mekanları açılır, sonra geliri deprem zedelere bağışlanmak üzere konserler yapılır.

    ligin adı şehit hatay-maraş-adıyaman olur, sonra futbol maçlarının geliri deprem zedelere bağışlanır.

    1-2 aya tüm enkazlar kaldırılır. seçim mitingleriyle yeni binaların parkların açılışı yapılır.

    depremin suçlusu yine muhalefet ilan edilir.

    bu afet için futbol ailesinin yardımları, desteği ve gücü çok ön plana çıktı. futbol sadece futbol değildir görmüş olduk. ama bugün bunu konuşmanın zamanı değil bence.

    her şeyin normale dönmesi ve iyileşmek için hayatın rutinleri bir şekilde başlamalı ama bence enkaz altında tek bir beden kalmadıktan sonra ancak…

  • akıl almaz hızda gelişen robotlar ve/veya yapay zeka sayesinde bundan 50 sene sonra, günümüzde yer bulan mesleklerin %80'inin ortadan kaybolacağı, kalan %20'nin de günümüzdeki manasıyla sürdürülmeyeceği belirtilmektedir. elbette yeni meslekler de türeyecek ancak harari'nin dediği gibi, meydana gelecek olan yeni bir tip olan "gereksizler" dünyanın çoğunluğu olacak gibi görünüyor. buna ilişkin olarak henüz sosyal bilimcilerin bir çözüm/çare aradığını görmemekle birlikte; özellikle yapay zeka hususunda öncü olup ilerleme kaydeden mühendislerden (örneğin ülkemizde en başta takip ettiğim prof. dr. levent akın ve prof. dr. cem say) okuduğum ve dinlediğim kadarıyla ortaya atılan tek çare "vatandaşlık maaşı" hususudur. elbette bunların hepsi tartışılacak, geliştirilecek ve neticeye zorla yahut ihtiyari olarak bağlanacaktır. fakat 50 yıl sonra yok olacak, yapay zekaya yahut robotlara devrolacak meslekleri ve derecelerini bir irdelemek gerekecektir. özetle yaratıcılık gerektiren mesleklerin bir çoğunun 50 sene sonra sağ kalacağını söylemek mümkün olabilecektir.

    kesinlikle yok olacak meslekler:
    taksicilik, çiftçilik, hayvancılık, inşaat işçiliği/ustalığı, garsonluk, balıkçılık, seyahat acentalığı, mavi yaka işçilik, postacılık, hosteslik, optisyenlik v.s.

    çok kısıtlı bir çerçevede insanlar tarafından ifa edilebilecek meslekler:
    öğretmenlik, aşçılık, vergi müfettişliği, editörlük, radyo-tv sektöründeki meslekler, pilotluk, insan kaynakları uzmanlığı, barmenlik

    görev tanımında daralmaya gidilecek meslekler:
    doktorluk ve avukatlık (özellikle ibm'in ürettiği robotlarda ve programladığı yapay zekalarda, her iki mesleğin de belli bir kısmının yapay zeka tarafından ifa edileceği anlaşılabilemektedir. dava başlangıcı için hazırlıklar ve basit davaların tamamını robot avukatların yapabileceği görülmekte olup, aynı zamanda özellikle tanı ve teşhis koyma hususunda yapay zekanın doktorlardan %25-%30 daha isabetli yorum yaptığı anlaşılmaktadır), birçok mühendislik dalı, yargıçlık, diş hekimliği, kimyagerlik,

    (şahsi kanaatimce) yapay zekadan etkilenmeyecek meslekler:
    mimarlık, yazılım mühendisliği, bilgisayar mühendisliği, makina mühendisliği, ressamlık, müzisyenlik, yönetmenlik, aktörlük, futbolculuk,

    ekleme1: kime ait olduğunu hatırlayamadığım bir söz vardı: "bir gün çoğunluk, ingilizcenin yanında ikinci yabancı dil olarak almanca-fransızca-çince değil kodlama dili öğrenecek"

    ekleme2: mühendislik ilmine sonsuz saygı ve hayranlığın yanında, mühendis değilim.

    edit: başlık altında özellikle tartışılan doktorluk ve avukatlık mesleklerine ilişkin olarak birkaç linki şuraya bırakmak istiyorum, kimse kendini tam olarak güvende hissetmesin :)
    http://www.mirror.co.uk/…gence-can-diagnose-9975987
    http://spectrum.ieee.org/…gnosis-and-drug-discovery
    http://www.dailymail.co.uk/…telligent-attorney.html
    https://www.ibm.com/…oss-and-watson-tackle-the-law/

  • "çabuk ve sıcak getirirseniz memnun oluruz" yazdım.
    adam çabuk ve sıcak getirip "memnun oldunuz mu?" diye sordu.

    dumur oldum.

  • az önce canlı yayında selçuk tepeli'ye "yönetimi cahil ayak takımına verirseniz, başımıza bunlar gelir" dedi. gerçekleri konuşan bildiklerini konuşmaktan çekinmeyen koca yürekli bilim adamı.

  • bazen çok sakinim. uzun süre çok sakin kalıyorum. şu anda çok sakinim mesela. ama sonra bir an gülüşü geliyor aklıma, ciğerim yanıyor o zaman, ağlıyorum. sonra yeniden sakinleşiyorum. sakin kaldığım zamanlarda da onun için yeterince üzülmediğimi düşünüyorum, acımın üzerine vicdan azabı ekleniyor bir de.

    namazı kılınırken veya defnedilirken saatimi kaybetmişim. sahip olduğum ilk ve tek pahalı saatti. bugün farkettim ki saatim yok. başka zaman olsa çok üzülürdüm. aman dedim, giden saatim olsun. keşke kaybettiğim tek şey saatim olsaydı.

    insan ilk aşkını, tek aşkını, son sekiz senesinde bir anını dahi onu düşünmeden geçirmediği adamı kaybettiğinde geride kalan her şey anlamsızlaşıyor. içimde o kadar büyük bir boşluk var ki, beni öyle bir halde bıraktı ki, bundan sonra ne yapsam, ne yaşasam yeri dolmaz.

    dedim ki aklımı mı kaybediyorum acaba? kaybetsem nasıl anlarım? deliler de kabul etmez sonuçta delirdiğini. çarpım tablosunu geçirdim aklımdan. sonra "286'nın karesi ne?" diye sordum kendime. buna hiçbir zaman cevap veremeyeceğimi anlayınca dedim ki iyi, aklım hala yerinde. belki de çoktan kaybettim aklımı.

    bir gün bana çok sıkı sarılmıştı. "nefes alabiliyor musun?" demişti. "alabiliyorum" demiştim. alamıyordum aslında ama kollarını gevşetmesin istemiştim. sesi kulağımdan çıkmıyor. "nefes alabiliyor musun?", "nefes alabiliyor musun?"

    anladım ki, o bana sarıldığında değil, beni bıraktığında nefes alamıyormuşum. nefes alamıyorum.

  • sanıyorum yeryüzündeki koca sahibi tek kadın. bu kadar abartmasının başka bir açıklaması olamaz çünkü. iki lafından biri kocam da kocam. allah sana bağışlasın bacım ne diyelim.

  • "ya bu doktorların kafası çok garip.adam yıllarca benim vergilerimle tıp eğitimi almış ve 6 yıl okudum diye utanacağına ego yapıyor"

    serkancım senin vergileri hastalarla kadavralarla falan hiç ettik ya.helal et anam.

  • 1999-00 sezonu uefa kupasi 4.round 2.bacak maci. ilk maci deplasmanda 2-0 kazanan galatasaray' in oldukca rahat, zorlanmadan, kendini fazla sikmadan 0-0 bitirdigi ve ceyrek finale ciktigi mactir.
    97 cl macinda bulent korkmaz' in me$hur iskasiyla 1-0 kaybettigimiz macin rovan$i da alinmi$ oldu bu turdaki maclarla.
    bu mactan sonra galatasaray' in uefa kupasinda final oynayabilecegine kar$i umudumuz daha da artmi$ti.