ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
cem yılmaz
-
mars’la olan sorununu merak edenlere istinaden:
sorun sadece cem yılmaz’ı değil, ana akım dağıtım ağlarını kullanan tüm yapımcıları ilgilendiriyor.
bilet fiyatları (mısır kampanyası, meşrubat kampanyası gibi promosyonlarla) sürekli yükseliyor. yapımcıların payıysa yıllardır aynı. yapım şirketleri bu duruma istinaden boykot kararı alınca, malum haberdeki kadın da:
“biz yeni cem yılmazlar yetiştiririz, halkı filmsiz bırakmayız” demiş. bunun meali de şu:
“biz bu işe emek veren insanlara hakkını teslim etmek yerine, yolunacak yeni kazlar buluruz.”
özet: cem yılmaz şahane bir cevap vermiş.
bağlaç olan de de ayrı yazılır takıntısı
-
sayelerinde koca bir nesil "-de" ve "-ki"nin kullanımını, her "şey"in ayrı yazılması gerektiğini öğrenmiştir. öğretemedikleri bir grup ruh hastası da başlık açıp bunlara söver.
ben senin neyi kastettiğini anlamak için cümlenin gelişine bakmak zorunda mıyım dangoz adam? adam "de"yi yanlış kullanıyor, biz kafamızda düzeltip doğrusunu anlıyoruz, herif bir de utanmadan "yanlış yazarım nolmuş?" kafasına giriyor, ruh hastası da "doğru kullan" diyen oluyor. hem suçlu hem güçlü lan. yeni türkiye'nin yeni grameri.
internetin sonu
-
eskiden, internetin duz olduguna inanilan zamanlarda kullanicilarin a$malari durumunda bo$luga (/dev/null) du$ecekleri inanilan nokta..
zaman (ve tabi teknoloji) ilerledikce, internetin aslinda yuvarlak oldugu ve sonunun olamayacagi inanci hakim geldi. bu sefer de, internetin bir okuzun boynuzlari uzerinde durdugu saniliyordu..
bu okuzun bill gates oldugu cok sonradan anla$ildi.
vahdettin
-
16 mart 1920 sabahı ingilizler şehzadebaşı karakolundaki mehmetçikleri uykularında, yataklarında öldürürken canını tehlikede görmeyip ingilizlere sempatisini bildiren
1922'de kemal'in askerleri anadolu'dan ve trakya'dan yunanları, ingilizleri, fransızları temizleyip istanbul'a girecekken canını tehlikede görüp ingilizlere sığınan lider.
istanbul henüz türk kontrolüne geçmediği halde türklerden o kadar korkmaktadır ki saray'dan rıhtıma gizlice intikal etmek için ailesiyle birlikte iki kızılhaç aracına binmiştir.
bu adamı övmek, övenin kaç paralık insan olduğunu gösterir. başka bir işe yaramaz.
edit:typo
1950'lerdeki istanbul'dan öğrenci fotoğrafları
-
cumhuriyet türkiye'sinin ilk neslinin fertlerindendir.
jamais vu
-
deja vu, gibi bu da sıklıkla yaşanan zihinsel çelişkidir.
mesela bir kelimeyi bazı zamanlar çok derin düşündüğünüzde kelimenin absürtleşmesi ve anlamsızlaşması buna örnektir. ya da yaşadığınız an, deja vu gibi saniyeler içinde size tamamen yabancı gelip neden o noktada olduğunuzu sorgulamaya başlarsanız jamais vu olursunuz.
jamais vu entel depresyonlar gibi ya da nörolojik (alzheimer), psikiyatrik (şizofreni) gibi durumlarda ortaya çıkması şart değildir, çoğu insanın başına gelir fakat deja vu kadar ilgi toplamaz.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
yalçın abi'ye katılıp "iktidarsızım, kocalık görevimi yapamıyorum karım beni terketti" diye 70 milyonun önünde ağlamaktan çekinmeyen ama eczaneye gidip bir mavi hap almaya utanan adam gibiyim; bütün dünyaya seni sevdiğimi haykırabilirim ama sana söylemeye utanırım...
göğe bakma durağı
-
turgut uyar şiiri
ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
şu aranıp duran korkak ellerimi tut
bu evleri atla bu evleri de bunları da
göğe bakalım
falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
beni bırak göğe bakalım
senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin, bir ellerim yeter belleyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım
yunanistan türkiye'ye katılsın
sis yüzünden metronun çalışamaması
-
(bkz: diren türkçe)
edit: başlık düzeltildi. "o kadar sis olmak ki metro çalışmasın" gibi bir yapıdaydı.