hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.

  • insan bunları görünce keşke hiç uğraşmasaymış gazi diyor.

    şu tipler için miydi çekilen onca acı, geceler boyunca süren akıl oyunları, uykusuz geceler, dağda taşta uyuma, cehennem gibi cepheler?

    sen bir hayatı adıyorsun, 57 yaşında bitiyor ömrün. 85 sene sonra bile hakaret yiyorsun.

    ulan bu kadar nankör, bu kadar haysiyetsiz, bu kadar kalleş, bu kadar kahpe olunmaz be...

  • yav sineği sıkıp yağ çıkarma derdindeler. neymiş masraf oluyormuş.

    ülkenin ammına koymak isteyen cengize şlap diye 50 milyon 50 milyon para yağdır. suriye 360 milyar tl yağdır. oraya yağdır buraya yağdır.

    tabelaya gelince: yav masraf oluyordu.

    ne kadar da israfla mücadele eden bir hükümet.

  • genelde kült şarkıların veya büyük sanatçıların eserlerinin yeniden yorumlanmasını sevmem. kulağım tırmalanır, aslını ararım.

    ama bu adam öyle bi adam ki, yeniden yorumladığı şarkıları dinlerken o arayışı hissetmiyorum. yok yani, olmuyor, hissettirmiyor. hatta kendi versiyonunu daha çok sevdirecek gibi yapıp suçlu bile hissettiriyor.

    bu bahsettiğim olayın en bilindik örneği düşler sokağı olsa gerek; ki hüsnü arkan'ın sesi, ülke sınırları içindeki en güzel seslerden biri bence. ona rağmen "feridun bey napıyorsunuz?" dedirtiyor.

    sonra mesela kavak yelleri'nin nilüfer'siz de bir kaydı olsun isterdim; çünkü bir şarkı bir insanın sesine ancak bu kadar yakışır, bir şarkının derdini bir insan ancak bu kadar güzel anlatabilir.

    okul yolunda var sonra; nostaljik şarkıları nostaljik aranjeleri yüzünden çok seven ben, bu şarkıyı bu adamın sesinden dinlemeyi daha çok seviyorum.

    yakın zamanlardan yine mirkelam'ın erenköy'ü var. ben mirkelam'ın yerinde olsam bundan sonra o şarkıyı kendim söylemeye utanırdım, repertuarımdan sonsuza dek çıkarırdım.

    kardeşin duymaz'a da çok acayip bi şey yapmış. bu şarkının da zülfü livaneli'den başkası tarafından yorumlanması beni rahatsız ederdi hep. ama sanırım bundan sonra zülfü bey'den 1 dinliyorsam feridun bey'den 5 dinleyeceğim.

    beni vur ki, ahmet kaya'nın imzası sayılacak eserlerden; ama onda da bu insanüstü insanın yorumundan rahatsız olmuyorum, olamıyorum.

    bütüüüün bu yorumların muhteşemliğinin yanında, bu adam öyle bi adam ki, kendi sesinden tanıdığımız şarkıları da başkaları seslendirdiğinde dinleyemiyorum. iyilik güzellik spor'u çıkar çıkmaz almıştım ama bilmiyorum, 1-2 şarkı hariç benim için büyük hayal kırıklığıydı o albüm. doğan duru bile üzmüştü.

    özetle; kendisi de 8.10 vapuru gözlerinin içine bakılarak okunması gereken adamlardan biri. ama şöyle bir değişiklik şart:

    "sesinde ne var biliyor musun?
    valla ben de bilmiyorum."

    edit: sen var ben olmak hatırlattı, tek başına 'yı unutmuşum. kendime laflar hazırlamaya gidiyorum.

    yıllar sonra bjblazkowicz hatırlattı: ne ola yar ola’yı da unutmuşum.

  • "başbakan ensar'ı savundu, aile bakanı ensar'ı savundu, cumhurbaşkanı ensar'ı savundu, müsade edin de çocukları da ben savunayım"

    kemal kılıçdaroğlu

  • "büyük başkan" sıfatını layıkıyla taşıyan belki son adam. kendisiyle ilgili naçizane bir anımı paylaşmak isterim.

    mecidiyeköy'den kabataş istikametine doğru yoldayım. otobüs gümüşsuyu yokuşundan inerken itü'nün önünde şöför frene asılıyor. meğer süleyman seba yol kenarında karşıdan karşıya geçmek üzere bekliyormuş. şöför tanıyınca durup yol verdi. seba başkan geçerken dönüp başıyla selam verdi, gülümsedi. boyu posu, koltuk altı çantası, pantolonu gömleğiyle tam bir eski istanbul beyefendisi. otobüste bütün yolcularda bir kıpırdanma, neredeyse kalkıp esas duruşa geçeceğiz.

    böyle de güzel bir adamdı, nur içinde yatsın.

  • "6 ortalı harita-metod defter aldım, amel defterimi kendim de tutuyorum, ne bok yiyosam yazıyorum. ölünce karşılaştırıcam, fazladan geçirmesinler..."