ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kendine muhabir'in vicdanlı bir insanla röportajı
-
hep diyorum, dünyada tek bir hakiki ayrım varsa o da vicdan sahipleri ve vicdan sahibi olmayanlar şeklinde olanıdır. diğer tüm şunlar bunlar, şu -izmciler bu bilmemneyciler, kadınlar erkekler, fakirler zenginler.. hepsi kocaman illüzyonlar kanımca. zamandan ve mekandan bağımsız, tek ayrım vicdan ile alakalı olan.
bakın aşağıdaki bağlantıda, artık takım tutar gibi particilik, adamcılık yapmamaya karar vermiş biriyle bir sokak röportajı var. keşke elden ele dolaşıp viral olsa, hayat belki bayram olmaz hemen ama ne bileyim, bir şeylerin tohumları ekilir de filiz verirse diye ümit etmek de mi yasak?
buyrun:
https://twitter.com/…tatus/1661316448562585602?s=48
seçmenin %25'inin azerbaycan'a yerleşmesi
-
azerbaycan hakkında bilgi sahibi olmadan dile getirilen önermedir.
azerbayca'da dönen rüşvetin, üçkağıtın haddi hesabı yoktur. o yüzden %25 değil de %49 gitse çok daha çabuk uyum sağlar.
hem sırıtmazlar da!
t-shirt insanı vs gömlek insanı
-
gömlek insanı, tişört giyecekse polo yaka tişört giyer.
bursasporsuz süper lig
-
valla sen söyleyene kadar fark etmemiştim.
t: bursasporlu ligden farkı olmayan lig.
dağ evi + hatun + internet + 1000 kitap + ps4
-
hayatlar ise beylikdüzü + elizabeth + adil kullanım kotası + 3-5 liseden kalan kitap + 5 yıllık laptop
ülkece de bu turnuvaya hazırlanamadık
-
fatih terim hocamızın az önceki basın toplantısında kurduğu cümle. "beklediğim ancak boyutunu tahmin edemediğim sorunlar yaşandığını zaten daha önceden söyledim. oyuncuların buraya gelmeden önce hazırlanmasını beklerdim. şampiyonaya burada hazırlanılmaz. ülkece de bu turnuvaya hazırlanamadık. gruptaki son maçımızda ya biz bitti diyeceğiz bitecek, ya da biz bitti demeden bitmez diyeceğiz. böyle bir krizden fırsatı çıkarabilirsek, sonraki turda başka şeyleri konuşabiliriz." demiş tam olarak.
hocam haklısın, son zamanlarda çok tembellik ettim, kondisyonum düşük. yarınki çek maçı öncesine kadar bir toparlamaya çalışayım ama kolay olmayacak. ben yedekte kalayım, 80 milyondan biri başlasın. ikinci yarı oyuna girerim.
http://www.hurriyet.com.tr/…as-aciklamalar-40120051
genie wiley
-
her ne kadar hayatı bir ızdırap olsa da, genie insan psikolojisi için önemli adımlar atılmasında öncü olmuştur.
babası 12 yaşına gelene kadar genie ölmezse onu serbest bırakacağına dair eşine söz vermiştir ancak böyle bir zulüme neden olan bir insanın sözünü tutması beklenemez.
nitekim genie 12 yaşına kadar hayatta kalabilmeyi başarmıştır. 12 yıl boyunca bu fotoğrafta gördüğünüz odada kollarından beşiğe bağlı olarak verilen aşırı sınırlı yemek stoğundan günlük(belki de haftalık) besinini almaya çalışması ve ses çıkarması durumunda dövülmesine rağmen tam 12 yıl boyunca hayatta kalmayı başarmıştır: http://firsttoknow.s3.amazonaws.com/…enies-room.png
sözünü tutmayan baba üzerine evin annesi bu ızdıraba dayanamaz ve kocası ile çok büyük bir tartışmaya girerek evden kaçar.
genie uzmanlar tarafından ilk kez incelendiğinde yürümeyi ya da konuşmayı bilmiyordu. izlediğim belgeselde yine de ona ilk kez gülmeyi öğrettiklerini farkettim çünkü klinikteki ilk görüntülerde adeta ruhu sömürülmüş ufak bir kız çocuğu varken ilerleyen zamanlarda objektifi farkedip ona gülümsüyordu.
genie 12 yıl boyunca yeteri kadar beslenmediği ve hiç hareket etmediği için çok zayıf bir bünye ve kemik yapısına sahipti dolayısı ile yürümeyi öğrenme aşamasında zamanla "bunny walk" adı verilen kendine has bir yürüme tarzı geliştirdi: https://upload.wikimedia.org/…nie_(feral_child).jpg
diğer bir ilginç olay ise dili henüz öğrenmediği zaman dahi genie yaşadığı travmaların bazılarından bahsedebiliyordu:
"father hit arm. big wood. genie cry ... not spit. father. hit face – spit. father hit big stick. father is angry. father hit genie big stick. father take piece wood hit. cry. father make me cry. father is dead." gibi...
evet, genie hala yaşıyor, nerede olduğu, ne yaptığı büyük bir sır. ancak o karanlık odada 12 yıl boyunca nasıl hayatta kalmayı başarabildiği, daha da büyük bir sır olarak kalacak.
deschooling society
-
ivan illich’in 1971 yılında kaleme aldığı ve öğrenimin kurumsallaştırılmasını sorguladığı makaleleri barındıran eserdir.
eserde, yazar eğitimi değil mevcut eğitim sistemini eleştirmektedir, günümüz eğitim sisteminin okulları eğitim açısından etkisiz olduğu kadar, bölücü bir nitelik taşıdığını ifade etmektedir.
günümüzdeki eğitim sisteminde okuldaki eğitim, öğretilen konu odaklı bir yapıya sahiptir. pasif konumda bulunan öğrenen, sadece okulun verdiği ile yetinmekte zorunda bırakılmaktadır, yani öğretim hedefleri okul kurumu tarafından belirlenir. kitapta illich’in önerdiği eğitim sisteminde ise, bireyin istediği bilgiye kolaylıkla ulaşabileceği bir iletişim ağını kurması gerektiğidir. yazarın savunduğu sistemin günümüz teknolojisiyle yapılandırılmasının mümkün olduğu söylenebilir.
(bkz: okulsuz toplum)
(bkz: uzaktan eğitim)
parasını çalan gaspçıları öldüren ukraynalı
-
adama helal olsun.
hem parasını kurtarmış hem de toplum zararlısı iki şerefsizi eşek cennetine gönderip insanlığa fayda sağlamış. eminim ikisinin de 10ar 20 ser suç kaydı vardır.
keşke herifleri kaçarken değil de, hayatı için mücadele ederken gebertseydi. umarım az bir ceza ile yırtar.
edit:imla
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
elinde bana ait bir şey tutan 3,5 yaşındaki kayra'ya seslenilir:
-şşt kayra, onu yerine bırak, benim o!
kreşe giden kayra, öğretmeninin okulda sürekli söylediği sözle cevap verir:
-benim yok! hepimizin!
meyve dünyasının kralı
-
erişilebilirlikte (yaygınlık ve ucuzluk) -> elma
sağlıkta -> elma
bal gibi meyve yemek için -> incir
tat standardı (lezzetin tekrarlanabilirliği) -> muz
mutluluğa etkisi & coşku faktörü -> yeşil erik
ağızda bıraktığı his (patlaması, suyu, lezzeti) -> nar
serinlemek için -> karpuz
lezzetinin zirvesindeyken en güzel olan meyve -> kavun
jüri özel ödülü -> şeftali
karşı cinsle tokalaşmamak
-
bugün başıma ikinci kez geldi.
ilkinde altı yedi yaşındaydım. babamın yanında çalışanlardan biri beni caddeden karşıya geçirecekti. ona elimi uzattım, abdestliyim dedi ve elimi tutmadı. nasıl bir travma yaratmışsa bende, bunca yıl unutamadım. adamın giydiği mavi gömleği bile hatırlıyorum.
neyse bugün yine aynı şeyle karşılaştım. bir görüşme yapıyordum iş ile ilgili. odaya kim olduğundan emin olamadığım birisi girdi. benimle birlikte gelen iki beye hoşgeldiniz dedi ellerini sıktı, ben de doğruldum elimi uzattım. adam abdestliyim dedi. acayip bozuldum. altı yaşında ne hissettiysem, aynısını hissettim. döndüm ona kıçımı oturdum.
tamam inançtır saygı duyarım ama bir insanı bu şekilde bozacağına, bence abdestini bir daha alsa daha çok sevaba girerdi.
yerli otomobil üç lirayla 100 km gidecek
-
bilim, sanayi ve teknoloji bakanı fikri ışık, "yerli otomobil konusunda menzili artırılmış seri hibrit araca odaklandık. şehir içinde ortalama 100 kilometreyi sadece 3 liralık maliyetle katedilebilecek" demiş. bu da link
bıraksanız benim benzinli aracım da 100 kilometreyi yaklaşık 3 liralık maliyetle katedilebilecek. ama siz o hibrite de öyle bir vergi bağlarsınız ki (sürücüler yedi ceddinizin kulağını çınlatır)... bırak 3 lirayı, keban'ın sahibi olsak fayda etmez.
seçim yaklaşıyor. bu türden haberler artık mantar gibi türer. yok 3 liraya 100 km, yok 3 kuruşa 5 köfte vs.
debedit: gezi'yi hatırla.
ipod
-
mac'in zevkli tasarımıyla ortaya çıkmış, hem çok şık hem de içerik bakımından mukemmel alet.
aşk-ı memnu'nun özeti
-
bihter: behlül
behlül: bither
adnan: bither
bihter: adnan !?
behlül: amca
nihal: behlül <3
beşir: nihal :,)
cemile: beşir :'(
firdevs: sen bihter ziyagil'sin 0/
bihter: ölüyooooğm anlasana :'''''(
beşir: nihal'i harcayacaklar matmazel !!¡
matmazel: :•(
bihter: beni beni bihterini :, )
adnan: sen benim oğlumdun
silah: djdjfidosjdifotkdjs!!!!!
nihal: aahhaaaaaaaa :,,,,,(
beşir: ben öldüm :(
behlül ve sakalları: behlül kaçar.
------------------s-o-n-----------------