hesabın var mı? giriş yap

  • 31 aralık 2005 gecesi, evin oturma odasında 1 kız 2 erkek kalmıştır. erkeklerden atik olanı ile kız televizyonun kumandası için kavga ederken yavaş yavaş işi pişirmeye başlarlar ve içerdeki boş odalardan birine geçerler. yalnız kalan eleman sabah arkadaşı odadan çıkınca:
    - bi kumanda için insan insanı sker mi lan?

  • ya menüden geçtim. niye araplar gibi yerde yiyorsunuz kardeşim? ne bu arap özentiliği?
    masa var sandalye var insan gibi otursanıza.

    mide bulandıran görüntü.

  • samsun'un tekkeköy ilçesinde bir barakada babaannesi ve dedesiyle yaşayan 9 yaşındaki çocuktur. arkadaşlarının kıyafetleriyle dalga geçmesi nedeniyle 1.5 aydır okula gitmiyormuş.link
    kıyafette serbestlik getirenler şimdi daha mutlu olmuşlardır eminim. zamanında kendimizi yırttık; bu yanlış bir uygulamadır, sosyal farkı ortaya çıkarır, bari ilköğretimde uygulanmasın dedik ama dinletemedik.

    edit1: 1- yardımda bulunabileceğimiz bir hesap numarası var mı diye çok sayıda mesaj geldi. şimdilik yok ama haberi yapan kişi/kurum veya samsun valiliği aracılığıyla o aileye ulaşmaya çalışacağım. sonuçtan sizleri haberdar edeceğim.

    2- tek bir örnekle genelleme yapmak gibi bir amacım yok, parası olan var olmayan var. herkes çocuğuna okulda giyebileceği farklı elbiseler alamaz. bu tüm dünya ülkelerinde geçerli olan bir gerçektir ama bizim gibi az gelişmiş ülkelerde daha fazladır. birçok aile, çocuklarının "bugün ne giysem" telaşesine kapıldığını söylüyorlar, çevremde duyuyorum ben bunları. bu yüzden enazından ilkokul seviyesinde(bence lise de dahil) böyle bir uygulama faydadan çok zarar verir.

    edit2: bakanlık olaya el atmış, gerekli talimatlar verilmiş. inşallah benzeri olaylar bir daha yaşanmaz ya da daha az yaşanır diyelim daha doğru olur!

  • burada konuşan çoğu kişi olayın aslını bilmiyor. sadece bahsedilen videodaki başlığı okuyup yorum yapıyorsunuz.

    bu site yöneticisi köpeğini şiddetle eğitiyor ve köpeğin gece boyunca havlamasına hiç engel olmuyordu. ayrıca köpeğe site içerisinde site sakinlerinin onayını ve rızasını almadan demirden büyük bir kulübe yapıyor ve orada besliyor. sosyal medyada da verdiği pozların %90'ı silahlı pozlar. daha sonra öldürülen damat ve kayınbaba kendisine durumu güzel bir dille izah ediyorlar. ortada hiçbir sorun yokken yönetici kendilerine sert bir şekilde karşılık veriyor. ardından olan olaylar kameraya yansıdığı gibi.

    burada hayvanseverlik adı altında yitip giden iki cana acımamanız gerçekten çok acı bir durum. böylesine şiddete eğilimli bir insanı savunmanız da çok acı. bakın insan haklarını ihlal eden bu katil ve siz bunu savunuyorsunuz. düşüncelerinizi tekrar gözden geçirmenizi tavsiye ediyorum.

  • diyanetten allah razı olsun, bütçeden çok büyük pay alıyorlar ama hakkını veriyorlar. hatta bu paraya bu bilgiyi elde etmek gerçekten mucize. başka ülkeler salak gibi teknolojiye falan yatırım yapıyor. onların hepsi kuran'da yazıyor. inanmayanlar android debug suresine bakabilir.

  • materyalizmden solipsizme yolculuğumdan notlar:

    "mekanik titreşimi ileten bir ortam olmadıkça ses olmaz. nükleer reaksiyonlarla gümbür gümbür patlayan yıldızları, ve dahi en yakınımızdaki yıldız olan güneşin patlama seslerini bu yüzden duyamıyorum. ses gibi bir fenomenin ortama bağlı olarak var ya da yok olması ne garip...

    peki şu karşımdaki gül ağacı, yanıbaşında öten kuşu duyabiliyor, güneşi görebiliyor mu? onun dünyası sessiz ve ışıksız. güneşi benim gibi sınırları çizilmiş bir daire değil, üzerine akan bir sıcaklık olarak algılıyor. hayır, bu dediğim de yanlış. o, güneşi hiçbir şekilde algılayamıyor. peki ışığa yönlenmeyi nasıl başarıyor? bir şeyi algılamadan ona yönlenmek mümkün mü? değil mi? sürekli güneşi takip eden güneş panelleri de mi algılıyor o zaman?

    gül, duyu organı olmadığı için değil, duyuları değerlendirecek bir zihne sahip olmadığı için algılayamıyor güneşi. bense zihnim sayesinde varlıkları algılayabiliyorum. dış dünyadan gelen bilgiler, diyelim ışık, duyu organlarıma çarpıyor. orada bu uyarıyı alan hücreler uyarı ile orantılı olarak sinir atımlarına başlıyor, bu sinir atımları başka hücrelere ulaşıyor, onlardan başkalarına, onlardan da başkalarına derken, görme deneyimini yaşıyorum. ışığın bedenimin sınırında sonlanması ne garip; bundan sonraki tüm işlemler sinyal dönüşümü aslında. hey, ben ışığı değil de onun dönüştürülmüş temsillerini mi yaşıyorum?

    piyanonun sesi, mekanda bir titreşim halinde var olurken, bende sese dönüşüyor; ben bu titreşimi ses olarak temsil edenim çünkü. gülün kokusu, birkaç kimyasalın burundaki hücrelerimle girdiği reaksiyonun temsili, şekerin tadı da öyle. bir şeye dokunduğumda, bedenim ile dokunduğum cisim arasında oluşan mekanik gerilmenin bir temsilini yaşıyorum. tüm duyularımla, aslında gerçekliğin yeni bir temsilini kuruyorum: zihinsel temsil!

    o halde dışarıda aydınlık yok, dışarıda ses yok, koku, sıcaklık, lezzet yok. her şey benim içimde üretiliyor. ben güneşin aydınlattığı bir yolda yürür sanırken kendimi, mutlak karanlığın, mutlak sessizliğin içinde yürüyorum aslında. zombiyim ben! hatta belki de aynada gördüğüm yansımaya hiç benzemiyorum; bu benzerliği bana kim garanti edebilir ki? hatta hatta, dış dünya diye dediğim bir şey bile yok belki de; kendi içimde adım atıyor, kendi kendime dokunuyor, kendi tadıma bakıyorum... ışık dışarıda değil, kendi içimde. ben sadece kendimi yaşıyorum."

  • şahsımı namüsait kederlere sürükleyen rezalettir.

    nakliyye-i yurtiçi denen şirket-i bihayriyye evime gelib zili çalmadan kapıya "zatı-ı alinizi ziyaret ettik ama namevcuttunuz" belgesi yapıştırmışlar. hemen umumi merkezlerine telgraf çektim, 3 aydır bekliyorum hala cevab vermediler. ziyadesi ile mağdur olmuş durumdayım. bir daha asla nakliye için kendilerini tercih etmeyeceğim.

  • 07.00-17.00: bugün günlerden galatasaray

    18.00-21.45: bu nasıl kadro amk

    23.10 : prandelli istifa

    not: gsliyim

  • salatanın aslında yemeklerden önce iştah açmak ve mideyi yemeğe hazırlamak amacıyla yendiğini bildiğinden dolayı böyle bir şey yapıyor olabilir. acaba çok biliyormuş gibi ukalaca ona öküz diyen hadsiz insanları sallıyor muymus? sormak lazım...