ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
alkollü içeceklere ekstra zam gelecek olması
-
bu millet sigarayı ve içkiyi bıraksa, bir de arabayı bırakıp hollandalılar gibi bisiklet sürmeye başlasa devlet iflas eder.
zamlara ekstra fiyat gelmesi durumudur.
insanlara küsüp mağarada yaşayan adam
-
Tek dişi kalmış canavarlardansa dişli canavarları tercih etmiş adam.
debe düzeltmesi: bu entry bir arkadaşın referansı sonucu yukardaki T harfi yüzünden debe oldu. gelmişken boş gitmeyin.
http://www.cafrande.org/?p=795
24 kasım 2019 lecce cagliari maçı
-
bunun ile ilgili istanbulda bir zirve yapılsa güzel olur. düşünsene onlarca kişi toplanmış lecce cagliari maçı izliyor. tezahürat yapıyor. istanbul bile böyle bir rönesans tablosu görmemiştir.
kuzey güney
-
izledik stres olduk tamam. gittim içeri tabi dizinin etkisindeyim düşünüyorum neler oldu diye. lan dedim o anda "evreka"
burada gerçekten son zamanlarda gördüğüm (hatta hayatımda gördüğüm) en iyi ürün yerleştirmeyi kullanmış vodafone'a bir tebrik iletiyorum.
bence ödül almalı (ciddiyim)
neden mi?
hatırlayalım: (hafif spoiler)
kuzey'in telefonu çalışmaz ve taksiciden telefonunu ister. taksicinin telefonunda cemre'yi arar. cemre numaraya uzun uzun bakar ve açıp açmamakta tereddüt eder. ekranda 3-4 saniye boyunca kocaman bir 0549 lu numara gözükür (vodafone).
cemre'nin açmamasını anlarız çünkü o anda kuzey'in onu çağırması onu büyülü bir dünyaya çağırmıştır. hiç bir şeyin bu anı bozmasına izin vermez.
sonunda açar telefonu.
ama asıl olay burda kopar: taksici arkasına döner ve der ki: "tünele giriyoruz" (yani telefon çekmeyebilir anlamında)
sen, ben, evdeki herkes, nilgün teyze, fatma yenge hepimiz "ayayaaaa aaaaay ayy gelme diyemicek beykoz korusuna.. ay ay ay kız ölecek" diye tırsarız. ve gerçekten de doğal bir şekilde tırsarız.
ama gel gör ki vodafone her yerde, tünelde bile çeker.
tünelin içinde bile çok net duyar kuzey'i cemre.
zeynep'i arar, haber verir.
vodafone'a alkışlar gelir kanımca.
bu kadar güzel reklam yerleştirme yapınca da alttaki hashtag'li saçma twitter mesajlarını da artık çekebilirsin vodafone.
elini sıktık. tebrik ettik.
love & anarchy
-
orijinal ismi kârlek & anarki olan 2020 isveç yapımı netflix dizisi. orta yaşlarında, evli ve iki çocuk annesi sofie’nin yeni işinde stajyer max ile heyecanlı küçük şeyler yaşamasını ve hayatını yeniden renklendirmesini 30 dakikadan oluşan 8 bölümle anlatan dizi, emily in paris gibi romantik ve ilişkiler üzerine kafa dağıtıcı bir şeyler izlemek isteyenler için iyi bir seçenek olabilir.
aynı zamanda edebiyat gibi kült sanatların, teknoloji ve sosyal medyanın gelişmesiyle uğradığı değişim ve bu kulvarda yıllarını verenlerin bu değişime direnci de güzel anlatılmış.
--- spoiler ---
dijital yayıncının, ödüllü yazarın kitabında kullandığı derinlik, metafor ve üstü kapalı okuyucuya vermek istediği mesajlar, örnek izleyiciler için istenen "son"u sağlamadığından filmin sonunu değiştirip daha sükseli ve daha çok izlenme oranına potansiyel hale getirip izleyiciyi mutlu eden bir sonla buluşturması, tarihi doğrudan uzaklaşmış olsa dahi önemli olanın izlenmek, para kazanmak olduğu çağımızda her şeyin hızla değişimine güzel bir örnekti aslında. binbir emekle hazırlanan yemekler yerine fast food tercih edilmeye başlandığında da aşçılar böyle hissetmiştir muhtemelen.
--- spoiler ---
stockholm’un güzel ve düzenli sokaklarını gördüğüm her sahne ayrı bir heyecana sebep oldu bende.
kuzey avrupa ülkelerini ve kültürlerini sevenler için ideal bir yapım olan dizinin yeni sezonuna ilişkin bilgi, son bölümün sonunda “yeni sezon yolda” yazısından ibaret.
cevizlibağ metrobüs durağı
-
belgesellerin introlarına ilham kaynağı olan duraktır.
göç etmek için doğdular ya göç edecekler ya da ölecekler.. korkunç tehlikelere rağmen ilerliyorlar.. yaşlılar bunu defalarca yaşadı, gençler duraktan ayrılmama gereğini biliyorlar. büyük tehlikelere rağmen ilerliyolar yollarına devam etmeliler. metrobüs onlara fısıldadı; harekete geç, harekete geç ve yaşa...
the thirteenth floor
-
1999 yapimi bir film. simulacra and simulation adli eseri temel alinarak yazilan senaryo. tanrinin gunahlari, varligin anlami uzerine uzun uzun dusuncelere dalmaniza yol acabilir. yapim yilinin the matrix ile ayni olmasi ve the matrixte secilmis kisinin* disketlerini sakladigi kitabin adinin simulacra and simulations olmasida gozonunde bulundurulmasi gereken unsurlar.
game of thrones
-
keşke night king kazansaydı aq.
gurbetçilere bir defaya mahsus vergi gelmesi
-
vatandaşlıktan çıkıp bir daha türkiye'ye ayak basmazlar
bekar kadın evi
-
işte kedi medi.
üniversitedeki bölümlerin tek cümlelik özeti
-
makina mühendisliği: hodor!
edit: rip :(
uçak inince ayakta beklemek
-
uçak indiğinde efendi gibi oturup sıranın akmasını bekleyen, valizine saldırmayan, insanları darlamayan o medeni kişiler var ya… heh işte onlar bu ülkenin aydınlık yüzleri.
diğerleri bir halta yaramayan ortadoğulu çomarlar. ayağa kalkıp bekleyince daha hızlı ineceğini zanneden sığırlar.
insanlarda üremenin ders kitabından çıkartılması
yemeksepeti.com
-
128.813 puana sahip bir hesabım var. istanbul’un en kalabalık semtlerinden birinin de muhtarıyım.
geçenlerde tavuk dünyası isimli restorandan sipariş verdim, restoran kapandı, siparişim de gelmedi, iptal de olmadı, bir gün sonra ancak iptal ettik. muhattap bulmakta ciddi zorlanmıştım. yine de eski dostum yemeksepeti’ne küsmemiştim.
şimdi yine bir sipariş verdim. siparişi verdiğim yer burger king. önce, siparişimi farklı bir şubeye ilettiler. sonra gördüm ki, şube kapalı. iptal etmiyorlar. 1 saati geçti, ses yok. geleceğini sanmıyorum.
peki yardıma siparişim nerede diye soruyorum, hazırlanıyor diyor. eskiden birine bağlanır sorardık, artık o da yok. otomatik cevap veriyor. kendimi insan yerine konmamış gibi hissettiriyor.
bugün ciddi ciddi, alternatif programları indireceğim. biraz da onlar kazansın. böyle müşteri ilişkileriyle de, yemeksepeti’ne artık cidden allah kolaylık versin.
köpek
-
bizim köpeğin kafasındaki oyun sevgisi ve oyuncak sevgisi eşit. en sevdiği oyun "çekiştirme". yani o ağzında bir şey tutsun sen çek, o da çeksin. oh bayılır. hırıl hırıl. ama öte yandan en sevmediği şey de "oyuncağını kaybetmek". oyuncağını eskaza sen önce eline alıp saklarsan geri istemek için yapmayacağı şey yok. hatta artık sen bir şey istemeden peşin peşin pati veriyor oyuncağını almak için. alıyorsun hemen patisiyle kolunu tutuyor. ortaya çıkan manzara daha çok "bak dostum istersen güzellikle ver" tarzı ama içinde fırtınalar kopuyor aslında. oyuncağı verdin mi de alıp kaçıyor yarım saat vermiyor.
o yüzden ağzına oyuncak kemiğini alıp çekiştirme oynamak istediğinde yanıma yaklaşıyor. istediği şey benim onu çekmem. ama hamle yaparsan da anında geri çekiliyor. çünkü kaybetme korkusu devreye giriyor. başlarda böyle "kaptım kapamadım", "aldım alamadım", deyip koşturmacalı bir macera yaşıyorduk. e ben de zamanla öğreniyorum bazı şeyleri. ben de artık hamle yapmıyorum. nasılsa kaçacak diye.
o yüzden istanbul'da bir apartman dairesinde zaman zaman şöyle bir manzara yaşanıyor: bir adam ve ağzında oyunca kemik olan bir köpek karşı karşıya kımıldamadan birbirlerine bakıyorlar. köpeğin ağzında kemik. arada hızlıca sağa sola göz atıyorlar sonra yeniden birbirlerine bakmaya devam ediyorlar. iki taraf da hamle yapmanın en kötü hamle olduğunun farkında. öyle karşılıklı gergin bir bekleyiş. bu şekilde gün batıyor.
iki kişiyle meksika açmazı olmaz diye düşünürdüm ama oluyormuş meğer.