ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
bir kadının bağımlılık yapabilecek özellikleri
-
torbacı olması.
yusuf halaçoğlu
-
istifa etmelidir.
ülkenin dörtte birinden oy almış partiye dinsiz partisi, oy verenlere dinsiz demeye hakkı yoktur.
kampüste oruç tutmayanları dövdükten sonra kantinin arka kapısında sigara içen partilileriyle karıştırdı sanırım.
bir sinemada yaşanabilecek en dumur olaylar
-
bir arkadaşın filmin ilk bölümünde sıkılması sebebiyle tavanda oynaşan güvercinleri bütün yarı boyunca "gel geh geh" "cık cık cık" diye çağırması. aranın ardından ışıkların sönmesiyle güvercinlerden bir tanesinin arkadaşın kafasına konması, arkadaşın bonus kafası gibi kıvırcık olan saçlarına güvercinin dolanması, dolanan güvercinin iyice korkup çırpınması, arkadaşın da panikleyip çırpınmaya ortak olması, tüylerin uçuşması, arkadaşın "makinist imdaat" diye bağırması, ışıkların yanması zaten bi sikime benzemeyen filmin iyice piç olması..
(bkz: oof of)
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
okan bayülgenin zamanında (ne akla hizmet bilmiyorum) çıktığı esra ceyhanla a'dan z'ye programında esra ceyhana dakika başı laf sokması üzerine esra ceyhanın "o kadar dalga geçiyor, ama sevgili seyirciler, buraya kadar gelmiş, demek ki onu da buraya çeken bişey var!" diye yorum yapması...
akabinde okan bayülgenin gözlerini açarak aniden "evet!!! cinayet arzusu!" diye cevap vermesi...
bunun üzerine esra ceyhanın hafiften ürkerek stüdyodaki diğer konuk olan hayvan eğitmeninin getirdiği ördek, köpek, vs. 'ler ile "amaaan burda başka konuklarımız da varmış, nasılsınız?" diye hayvanlara dönerek konuşmaya başlaması...
internette hastalık arama sendromu
-
grip olduğun için beyninin burnundan akmaya başlıyacağın ve sonrasında çıldırarak ölüceğini öğrenmene yol açan hede.
emniyetin kaçak maç izlenen evleri basacak olması
-
polis: yat yat yat yat..
izleyici: yattık zaten amk..kadıköy'de 3 yemek nedir amirim ya ? gitti paralar :)
bir dersten kalmadan önceki son sözler
uçurumdan düşen adam ve aşırı sakin arkadaş grubu
-
"olm yüksekmiş ya la" diyor birde pezemenk.
yukarıdan belli olmuyor muydu da düşünce anlıyorsun.
yaşındayım mı yaşımdayım mı denir sorunsalı
-
edebiyatçı ve dilci olarak fikirlerimi belirtmek isterim.
benim fikrimce ikisi de doğrudur. bugünlerde ben de bunun üzerine düşünüyordum. yabancılara türkçe öğretirken de aklıma hep takılır. ama kendimce ikisini de doğru kabul ediyorum ama genel olarak "yaşındayım" dendiği için öyle öğretiyorum.
1. yaşındayım için dil bilgisel inceleme yaparsak
yaş-ı-n-da+y+ım [isim kök+iyelik eki 3. tekil şahıs eki (15 sayısının yaş+ı gibi olabilir.) + prominal n (zamir n'si olarak da geçer literatürde, bu ek kesinlikle kaynaştırma harfi değildir ki bizce onun adı da yardımcı sestir kaynaştırma değil, neyse bu ek iki isim çekim eki arasındaki n'dir.) + da bulunma eki (bunu biliyorsunuz, o senenin içindeyiz demek istiyoruz) + yardımcı ses (y)+birinci tekil şahıs eki (işte buradaki y yardımcı sestir, iki ünlü arasına gelir.)] 15'in yaşındayım. mantıklı görünüyor. bir problem yok.
2. yaşımdayım
yaş-ım-da-y-ım (isim kök+1. teklik şahıs iyelik eki+gerisi "yaşındayım ile aynı")
burada da "ben, (benim) 15 yaşımdayım gibi anlam çıkıyor, evet böyle bakınca hoş gelmedi kulağıma ve gramatikal yapı olarak da hoş durmuyor. ama sanki 15. yaşımdayım daha doğru olabilirdi (ikinci evim, dördüncü arabam gibi) yani sıra sayısıyla daha mantıklı duruyor gibi, bilemiyorum, bunlar benim görüşlerim. yanlış hatırlıyor olabilirim.
bunları hangi vasıfla yazdım? yüksek lisansta dil derslerine devam etmiştim ama şu an doktorada edebiyatta ilerliyorum. yeni veya eski dilci bir arkadaş daha güzel açıklayabilir.
evrim teorisi
-
"gözlerimiz farklı bir karışım olan gözyaşıyla, göz kapaklarıyla, korunmasındaki estetiğiyle, görme esnasında gerçekleşen olaylarla eşsiz, mükemmel bir tasarıma sahiptir. tüm bu olayların kusursuz bir şekilde işlemesi elbette ki doğanın marifeti değildir. gözdeki tasarım herşeyin rabbi olan allah'a aittir...şükürler olsun rabbim, şükürler olsun"
rabbim, gozyasi bezlerimdeki bir sorun nedeniyle gozum fazlasiyla kuru, tabakalardan birinin fazla ince olmasi yuzunden isiga karsi asiri hassas, kapaginin ici iltihaplaninca korunmasinda estetik mestetik kalmiyor. genetik olarak goz tansiyonuna yatkinim, mercegimi basbayagi kotu yapmandan dolayi 3.5 derece miyop, gozumun yumurta gibi olmasindan dolayi 1 derece astigmatim, ilerde nasip eylersen katarakt da eklenecek.
koca elektromanyetik spektrumun got kadar bir kismini bile dogru duzgun goremeyen bu aletin optik zoom'u yok, gece gorusu rezalet (kim bilir kac tane atam bu yuzden luzumsuz yere acilar icinde oldu, ama tabi sen onlari da cok seversin), gorus alani dar ve frames per second'i dusuk.
bunlari gectim, uc boyutlu dunyadan gelen fotonlari, malzemeden calmak icin olsa gerek, iki boyutlu bir retinaya dusurup, sonra beyinde signal processing yaparak uc boyutlu goruntuyu tekrar olusturmaya calisan, yani dunya kadar bilgi kaybina ugratan oldukca verimsiz bir sistemi dizayn ettigin, bize bagisladigin icin sukurler olsun. hakkaten de hersey pek mukemmel, pek kusursuz.
edit: soyle bir yorum geldi: "gördüğün için şükretmeyi denedin mi hiç?"
yani "o kadar mukemmel ki" den, "sen gorebildigine sukret"e mi donduk? kor olmadigima cok memnunum ama konu gozumuzu sevip saymak, onu sadece dunya optometristler gununde (ramazan 14) hatirlamanin ne kadar buyuk bir vefasizlik oldugunu anlamak degil, "o kadar kusursuz ki ancak evreni yaratan sonsuz gucteki bir tanri'nin eseri olabilir" gorusunu elestirmek. sadece gozun degil butun organlarimizin, hatta tum ekolojik sistemlerin ve hatta galaksilerin bu kadar kusurunu her gun tecrube ediyorken ve tum bu yapilarin evrim cizelgelerini az cok anlamisken, bu argumanin komik oldugunu anlatmak.
bu ates dedigin kati degil, sivi degil, gaz degil. oyle mucizevi birsey ki olsa olsa olimpostaki tanrilarin isidir, prometheus da onlarin kulu ve elcisidir. efendim, sacma mi? ates bir madde hali degil basit bir exotermik kimyasal reaksiyon mu? canim, sen kisin usumedigine, pismis yemek yiyebildigine sukretmeyi denedin mi hic?
aslında bugünün tarihinin 28.06.1986 olması
-
28.06.1986 tarihli milliyet gazetesine bakarken aslında o tarihten bir farkımızın olmadığı gerçeği.
gaste
(bkz: kısır döngü)
esenler otogarı'nın son hali
-
iki kova boya atmışlar, alt tarafı mazgal sökmüşlermişmiş.
o otogar mafyanın elindeyken içerde otopark haracı kavgası bitmiyordu. otobüs manevra için alt katlara indiğinde midemiz bulanıyordu. tuvaletleri saymıyorum...
e yapılsaymış madem bu kadar kolaysa?
25 sene neden yapılmadı? anca tıraş.