hesabın var mı? giriş yap

  • bu geceki efsane begüm ayarından aklımda iki cümle kalmış, topluma hizmet amacıyla paylaşıyorum:

    1. öyle 3-5 tane kamyon arkası yazısı ezberlemekle delikanlı olunmuyor.
    2. süper kahraman logosunun içine kendi baş harfini koymakla da süper kahraman olunmuyor.

  • her sözün söylenmesi gereken doğru yer vardır. otobüste ağlayan bebek için söylenmez "bakamayacaksan doğurmayacaksın" diye. diyen halt yemiş.

    ama karın tokluğuna yaşayıp hala dördüncü beşinci çocuğu zorlayan, sonra da aç kalınca yardım dilenen yarım akıllılara denir. "bakamayacağın çocuğu niye doğuruyorsun biz bilmiyor muyuz çocuk yapmayı" da denir.

    ibareleri doğru kullanmak önemlidir.

  • ---ön edit---

    mesaj kutumu patlatmissiniz arkadaslar, bu ne boyle :)

    simdi bazi seyleri aciklama geregi hissediyorum, kidemli kel bir abiniz olarak :)

    oncelikle kendinizle barisik olacaksiniz arkadaslar. adamin tepesi olmus havaalani ama hala yanlardan uzatmaya calisiyor. hele hele sacin sag tarafini uzatarak tepeyi kapatan ya da eski tip (kedi ölüsü gibi) peruk kullananlar, allah sizi bildigi gibi yapsin. bu yontemler hem guzel gorunmuyor, hem de cok ezikce duruyor. tepe aciksa saclar kazinacak.

    kafa yapisi onemli evet. kafanin arkasi beton duvar gibiyse yakismadigi dogrudur. onunla ilgili cok bir sey yapamiyoruz maalesef.

    gobekli ve kisa boyluysan kel kafa guzel olmuyor diyorlar. ya hu gobekli ve kisa boyluysan firca gibi sac da bir ise yaramaz. kilo verip seni uzun gosterecek kiyafet secimleri yap bakalim nasil bruce willis gibi goruneceksin :)

    "kellik mi kaldi arkadas sac ektir ya da protez sac yaptir" diyen arkadaslar da var. bunlar da tercih ve zevk meselesi. fakat ben bu yazida avantajlardan bahsettim. ektirme ya da protez sac isi cok maliyetli isler. ayrica ekilen sacin yeniden dokulme ihtimali oldukca yuksek.

    arkadaslar, sevgili keller, aziz romalilar...

    saç dökülmesi ve kellik, bazı erkeklerin sahip olduğu en korkunç endişelerden biridir biliyorum. eger siz su an bu basligi okuyorsaniz zaten o korku esigini coktan gecmissinizdir :) bu nedenle, kel olmaktan kaynakli olumsuzluklara odaklanmak yerine, kel olmanin artılarına bakmakta fayda var.

    1. daha düşük kanser riskiniz var

    prostat kanserini araştıran bir arastirma, genç yaşta saçlarını kaybetmeye başlayan erkeklerin prostat kanserine yakalanma olasılığının, tam saçlı erkeklere göre% 45 daha az olduğunu buldu. çalışma, erkeklerde kelliğin nedenlerinden biri olan büyük miktarlarda testosterona uzun süre maruz kalmanın vücuttaki tümörlerin gelişimini yavaşlattığını one surmekte.

    2. daha verimli bir metabolizmanız var

    kafa derisi üzerindeki olumsuz etkiye rağmen, erkek vücudundaki yüksek testosteron seviyeleri olumlu bir etkiye sahiptir - metabolik süreci hızlandırır ve vücudun şekillenmesine, sağlıklı bir kilonun korunmasına ve vücut kaslarının geliştirilmesine yardımcı olurlar. çalışmalar ayrıca, yüksek testosteron seviyesine sahip erkeklerin yüzünde daha düşük bir yağ konsantrasyonuna sahip olduğunu ve bu da daha güçlü, daha yontulmuş bir yüze katkıda bulunabileceğini göstermiştir.

    3. daha erkeksi görünüyorsunuz

    erkek kelliğinin etkilerini araştıran bir başka çalışmada, yüzlerce genç erkek ve kadından, tam saçlı erkeklerin fotoğrafları hakkında fikir beyan etmeleri ve ardından saçları dijital olarak fotoğraflardan çıkarılan erkekler hakkında fikir vermeleri istenmiştir. sunulan erkekler kel olarak gösterildikleri fotoğraflarda daha güçlü, daha iddialı ve hatta daha uzun boylu olarak görüldü. çalışma, fenomenin bir açıklamasını bile önerdi - kel bir kafa derisi birçok kişi tarafından askerler, polisler ve itfaiyeciler gibi daha "erkeksi" mesleklerle ilişkili olarak görülüyor.

    4. zaman ve paradan tasarruf edersiniz

    şampuan, saç kremi, taraklar, fırçalar, kremler ve kuaför - fark etmeyebiliriz, ancak bu masraflar aslinda fazladir. kel olan erkeklerin saçlarını düzeltmek için para harcaması gerekmez. diğer bir büyük avantaj da zamandan tasarruf etmektir - saçınızı şekillendirmenize gerek kalmaz. daha önce düşünmemiş olabileceğiniz bir bonus, çok daha hızlı duş alabilmenizdir.

    5. her şapkayla harika görünüyorsun

    kel adamlar her şapkayı güzel gösterebilir. hepsi bize çok yakışıyor.

    6. iş anlaşmalarında bir avantajınız var

    kel erkekler, birçokları tarafından daha iyi liderlik potansiyeline sahip, daha iddialı ve daha güçlü olarak görülüyor. bu izlenimler onlara iş dünyasında bir avantaj sağlıyor. bununla birlikte, araştırmalar saçları dökülen ve başını traş etmeyen erkeklerin aslında zayıf ve güvensiz olarak görüldüğünü gösteriyor. bu yüzden uzmanlar, saçlarını kaybeden erkeklerin başlarını tamamen tıraş etmesini önermektedir.

    7. en kötü erkek endişesiyle yüzleşmek zorunda değilsiniz

    önde gelen psikologlara göre kel kalma korkusu, erkeklerin sahip olduğu en büyük korkulardan biridir. bunu her zaman düşünmek çok yorucu ve zayıflatıcı olabilir. birçok erkek cilt uzmanlarına danışır, her ay her türlü ilaç için servet öder ve hatta her gün dökülen saç sayısını sayar. saçınıza çoktan veda ettiyseniz, muhtemelen bunun o kadar da kötü olmadığını fark etmişsinizdir ve artık bu günlük korkuya eşlik etmiyorsunuzdur.

    8. yaşlanmıyorsun

    kel olan erkekler ilk başta daha yaşlı görünebilir. ancak zaman geçtikçe, gri olacak saçları veya kaybedecek saçları kalmaz, bu nedenle birkaç kırışıklık dışında, her zamanki gibi aynı yaşta görünmeye devam ederler. örneğin patrick stewart, bruce willis'i ele alalım, onlarca yıldır aynı yaşta görünen iki kel adam!

    9. en iyi özelliklerinize dikkat çeker

    kel bir kafaya sahip olmak, insanların artık saçınızın görünüşünden rahatsız olmayacağı ve otomatik olarak yüzünüze odaklanacağı anlamına gelir. bu çok iyi bir haber çünkü en iyi yüz hatlarınız artık çok daha belirgin olacak ve bu sizi daha çekici gösterecektir. birçoğu, sakal bırakmanın bu etkiyi daha da artırdığını fark eder, çünkü insanların gözleri daha da aşağıya çekilecektir.

    10. daha tonlu ve kaslı görüneceksiniz

    kel bir kafaya sahip olmak, kafanızın kütlesinin, saçlı bir insandan çok daha küçük görünmesi anlamına gelir. bu, otomatik olarak üst bedeninizin gerçekte olduğundan çok daha büyük görünmesini sağlar ve oldukça erkeksi bir çerçeve görünümü yaratır.

    11. yaz çok daha katlanılabilir olacak

    tam bir saça sahip olduğunuzda, yaz günleri, sıcaklığın kontrolden çıkmaya başladığı zamanlarda neredeyse dayanılmaz olabilir. sıcak, terli ve tamamen dağınık hissedeceksiniz, ancak kel olduğunuzda tüm bunlardan kaçınabilirsiniz. (gunes yanigi bir handikap elbette)

    12. eski fotoğraflarda her zaman güzel görüneceksiniz

    bunun nedeni, saç kesimleri yıllar içinde modaya girip çıkarken, kel olmak kesinlikle zamansız bir görünüm!

  • beyninizin yüzde kaçını kullanıyorsunuz ?
    bazı söylentilere göre beynimizin sadece %10 unu kullanıyormuşuz. toplumun nerdeyse 3/4 ü bu söylentiye inanır.
    amerikan psikolojisinin babası william james çoğumuz zihinsel potansiyelimizi kullanmıyoruz demişti. james'in amacı beyni kullanmaya dair zorlama yapmak olsa da bu yanlış anlaşılmış ve ' beynimizin %10 unu kullanmıyoruz' oldu. bilim adamları ise uzun bir süre, ön ve yan lobların ne işe yaradığını anlayamadı. hasar gördüklerinde motor duyuların hala işe yaradığı gördüklerinde onların bir işe yaramadığını düşündüler. onlarsız insan bile sayılmadığımız bu loblar; soyut akıl yürütme, tasarlama, kıyaslama ve durumlara uyum sağlama için çok önemlidir.
    beynin %90 ını kullanmama fikri beynin nasıl enerji harcadığını düşününce saçma kalacaktır. günlük alınan glikozun %20 si beyne harcanır. bu oran çocuklarda %50, bebeklerde ise %60 a tekabül eder.

    eğer beynimizin %90 ı gereksiz olsaydı evrimin onu çoktan atması gerekirdi. hücreler sürekli çalışır olmazsa bu onların gereksiz olduğunu kanıtlar. fakat asıl sorun beynimizin enerjiyi nasıl kullandığında. hepsi aynı anda çalışırsa bu yaklaşık %20 lik glikoz oranından daha fazlasını gerektirir. çözüm, beynin aynı anda sahip olabileceği en uygun miktardaki hücre sayısını bulmaktır. en yüksek enerji verimliliği için; herhangi bir zaman aralığında %1 ile %16 arasında hücre etkin olmalıdır. bu enerji sınırı bilincimizin hep açık olması için gereken sınırdır.
    kaynakları koruma gereksinimi, beynin birçok işlemi bilinç dışında gerçekleştirmesinin sebebidir.

    bu yüzden bu deli saçmalarına inanmak yerine harekete geçin. enerjiye aç milyonlarca nöronumuz var.

  • günümüzde askeri kışlanın içindeki hurdalığa bile gece hırsızlar gelip demirleri çalmasın diye nöbetçi dikilirken, yüzüğün yok edilebileceği tek yer olan hüküm dağının girişinin allah'a emanet edilmesi durumudur.

    yok efendim neymiş "yüzüğün yok edilmek isteneceği sauron'un en karanlık rüyalarına bile girmemiştir.” yok efendim "mordor'u kuşatmak zaten imkansızmış" yok "girişe giden yol çok zorlu kimse geçemez" falan filan inter milan.

    anadolu'da "eşeğini sağlam kazığa bağlamak" diye bir söz var. oraya 2 ork diksen zarara mı girersin? ayrıca "bir şey olmaz kanka" diye askeri strateji mi geliştirilir? hadi sauron bunu akıl edemedi peki saruman'a ne demeli? sen orada baş çavuşun eşeği misin? senin "ulan ne olur ne olmaz şuraya da 3-5 nöbetçi koyalım. zararı olmaz faydası olur" diye önlem almak aklına hiç mi gelmedi?

    şu rezilliğe bak, yüzüğün aşil topuğu olan yerin kapısında incin top oynuyor. dingo'nun ahırı sanki...

  • ülkenin % 33'ü siyasal islâma,

    % 33'ü suriyelilere,

    % 33' ü turistlere tahsis edilmiş.

    kalanı biz dürüst vergi mükelleflerinin.

  • bizim köpeğin kafasındaki oyun sevgisi ve oyuncak sevgisi eşit. en sevdiği oyun "çekiştirme". yani o ağzında bir şey tutsun sen çek, o da çeksin. oh bayılır. hırıl hırıl. ama öte yandan en sevmediği şey de "oyuncağını kaybetmek". oyuncağını eskaza sen önce eline alıp saklarsan geri istemek için yapmayacağı şey yok. hatta artık sen bir şey istemeden peşin peşin pati veriyor oyuncağını almak için. alıyorsun hemen patisiyle kolunu tutuyor. ortaya çıkan manzara daha çok "bak dostum istersen güzellikle ver" tarzı ama içinde fırtınalar kopuyor aslında. oyuncağı verdin mi de alıp kaçıyor yarım saat vermiyor.

    o yüzden ağzına oyuncak kemiğini alıp çekiştirme oynamak istediğinde yanıma yaklaşıyor. istediği şey benim onu çekmem. ama hamle yaparsan da anında geri çekiliyor. çünkü kaybetme korkusu devreye giriyor. başlarda böyle "kaptım kapamadım", "aldım alamadım", deyip koşturmacalı bir macera yaşıyorduk. e ben de zamanla öğreniyorum bazı şeyleri. ben de artık hamle yapmıyorum. nasılsa kaçacak diye.

    o yüzden istanbul'da bir apartman dairesinde zaman zaman şöyle bir manzara yaşanıyor: bir adam ve ağzında oyunca kemik olan bir köpek karşı karşıya kımıldamadan birbirlerine bakıyorlar. köpeğin ağzında kemik. arada hızlıca sağa sola göz atıyorlar sonra yeniden birbirlerine bakmaya devam ediyorlar. iki taraf da hamle yapmanın en kötü hamle olduğunun farkında. öyle karşılıklı gergin bir bekleyiş. bu şekilde gün batıyor.

    iki kişiyle meksika açmazı olmaz diye düşünürdüm ama oluyormuş meğer.