hesabın var mı? giriş yap

  • akşam evde canı sıkılan ege (10), realist ilay (8)...

    ege: sonunda buldum valla...
    romica:...
    ege: çok asosyal bir aileyiz biz!
    romica:...
    ege: neden biliyor musun?
    romica: bir şey okumaya çalışıyorum
    ege: öff!

    salona giden ege'nin sesi duyulur...

    ege: çok asosyaliz biz, asosyal aile... neden asosyal bir aile olduğumuzu anlatayım mı?
    ilay: yeni kelime mi öğrendin?

  • https://i.hizliresim.com/lby2or.jpg

    bakın bu arkadaş benim özbeöz kardeşim. 18 yaşında. anaokulundan beri kalburüstü okullarda okuttuk bunu. babasına, yıllar önce bizi okutmak için sattığı mercedes marka araç aldık büyük kardeşler olarak, adam bir gün süremedi. soruyoruz, "emre kaçırdı." diyor.

    emre de şunun aynısı, https://pbs.twimg.com/media/cqcxvqrxeaayyil.jpg

    edit: soran arkadaşlara toplu cevap vereyim. boşuna, anlatın eğitin falan demeyin. çocuk yalnızca, "sıkıntı yok." diyerek üç ay yaşayabiliyor, adaptasyonu tek hücreli canlılar gibi çok güçlü. kendi habitatında olsa, "aynen" diyerek üç sene de yaşar. başka ne yapabiliriz ki? benim gençliğimde bunun gibilere zihinsel engelli raporu verilirdi, kömürlüğe kitlerdik, sorun kalmazdı. kömürlüklü ev de kalmadı artık.

    debe edit: pandemide yapımcı ülkeyi terk edince sefil olmuş, ortada kalmış bir romantik komedi senaryosu var elimde. ben netflixe okuturum bunu diyebilecek yürekli bir yapımcı aradığım bilinsin lütfen. aramızda yayalım bunu arkadaşlar.

  • bugün başıma ikinci kez geldi.

    ilkinde altı yedi yaşındaydım. babamın yanında çalışanlardan biri beni caddeden karşıya geçirecekti. ona elimi uzattım, abdestliyim dedi ve elimi tutmadı. nasıl bir travma yaratmışsa bende, bunca yıl unutamadım. adamın giydiği mavi gömleği bile hatırlıyorum.

    neyse bugün yine aynı şeyle karşılaştım. bir görüşme yapıyordum iş ile ilgili. odaya kim olduğundan emin olamadığım birisi girdi. benimle birlikte gelen iki beye hoşgeldiniz dedi ellerini sıktı, ben de doğruldum elimi uzattım. adam abdestliyim dedi. acayip bozuldum. altı yaşında ne hissettiysem, aynısını hissettim. döndüm ona kıçımı oturdum.
    tamam inançtır saygı duyarım ama bir insanı bu şekilde bozacağına, bence abdestini bir daha alsa daha çok sevaba girerdi.

  • bunun cevabı artık giderek belirginleşiyor: hiçbir zaman. bu pandeminin bitmeyeceği anlamına gelmiyor elbet ama o da yakın bir tarihte pek mümkün değil. öncelikle bu konuda kesinlikle uzman değilim ama her gün aşı etkinliği vs. dair birkaç araştırmayı doğrudan kaynağından okuyor, konuya dair yeni haberlerin hiçbirini kaçırmıyorum. benim öngörüm pandeminin iyimser bir tahminle 2024-2025'ten önce bitmeyeceği yönünde. pandeminin bitmesi daha etkin bir aşının ortaya çıkmasına ve aşı üretiminin aşıyı geliştiren ülkelerden dünya geneline kayarak yerinde üretim sistemine geçilmesiyle mümkün olacak.

    dünya genelinde yaygın aşılamaya geçilmesiyle başlayan iyimser havanın üstüne maalesef gölge düşmeye başladı. dsö'nün şimdiye kadarki en tehlikeli varyant olarak nitelendirdiği delta ve delta plus'ın giderek baskın varyant olmasıyla alakalı bir durum bu. 14 haziran itibariyle ingiltere'de delta varyantı kaynaklı tespit edilen 73 ölümden 26'sının iki doz aşılandığı ve son dozdan bu yana iki hafta geçtiği görülüyor. 28 haziran itibariyle full aşılı (biontech veya astrazeneca) olmalarına rağmen ölenlerin oranının arttığı görülüyor (50/117). aşılar tabii ki tamamen etkisiz demek değil bu hatta baya etkililer. ölenlerin hiçbiri 50 yaş altında değil mesela. bu iyi haber olsa da şu anda piyasada bulunan aşıların özellikle yaşlılarda delta varyantı söz konusu olduğunda ciddi bir koruma sağladığını söylemek kolay değil.

    bu durumda tüm hızına rağmen aşılamanın delta varyantını sendeleteceği ama alt edemeyeceğini/edemediğini söyleyebiliriz. hindistan'daki yoğun nüfus ve tedbirsizlik virüsün çok sayıda konakta mutasyona uğramasına sebep oldu ve aşılama hızı bunu tolere edemedi. dolayısıyla ben bu tren şimdilik kaçtı diye düşünüyorum umarım yanılırım. nüfusun çok ciddi bir kısmını tamamen aşılamış ülkelerde bile vakalar yükselişte. iyi haber, hastaneye yatışlar ve ölümlerde vaka sayısına benzer bir artış henüz söz konusu değil.

    türkiye özelinde bakacak olursak, yeni bir pikin kapıda beklediğini düşünüyorum. geçen sene olduğu gibi bayram sonrasında vaka sayılarının tekrar artış trendine girmesi kaçınılmaz. evet, bu sene koz olarak elimizde ciddi bir aşılanmış nüfus var ama büyük çoğunluğu tek dozla sınırlı. 18 yaş üstü nüfusun sadece 4'te 1'i tam aşılı ve bunun ciddi bir kısmı da delta'ya karşı etkinlik verisinin bulunmadığı sinovac (ceo sadece etkili olduğunu söylemekle yetindi). bu gidişat sonbaharla birlikte turizm sezonunun sonunda tedbirlerin ve kısıtlamaların yeniden hayatımıza girmesi demek. bu kesinlikle istediğim bir durum değil ama bu şartlarda görünen köy hissine sahip olduğumu söylemeliyim. tek umut aşıdan kaçma ihtimali görece yüksek varyantların türkiye'de baskın hale gelmemesi ve çift doz aşılamanın yetişkin nüfusta %60 üstüne 1 ay gibi bir zamanda en geç ağustos başında çıkabilmesi.

    buradan şu sonuca ulaşmak mümkün: henüz kesinleşmese de virüsün dünya genelinde aşılama hızını alt etmesi çok olası. hatta yeni varyantların türemesi ve yayılması, bu varyantların virüsten kaçma oranlarının daha yüksek olması daha da olası. dolayısıyla daha etkin aşılar bulunana ve aşı tedariği sorunu yerelde üretimle çözülene kadar her sene bir iki pik görmeye devam edeceğiz bence. bu da muhtemelen 2024-2025'e kadar sürecek. keşke sürmese.

    edit: dün açıklanan 50 yaş üstüne üçüncü doz hakkı (biontech tercih edilmeli) ve 2. dozların 2 hafta erkene çekilmesi son derece güzel bir gelişme. yeni olası pikin önünü kesebilmesi olası. yeter ki halkımız aşısını vurulsun.

    edit: bu 3 temmuz tarihli habere göre aşılamanın varyantların gerisinde kaldığı resmileşiyor. delta artık 98 ülkede.

  • vay arkadaş adını nasıl koydun bunun. alkışlıyorum. ben hayatta tarif edemezdim. uzun zamandır yaşamadım bu hissi ama ne zaman yaşasam hem hoşuma gider hem de korkarım. sanki ruhum bedenime sığmıyor gibi olur. kendimi bi bok sanarım.

  • "savaş* biter bitmez dünyada savaşın bulaşmadığı tek noktayı bulduk ve cehenneme çevirdik"
    - bob hope

    bikini, marshall adalar cumhuriyeti'nde bir atoldür. amerika'nın hidrojen bombası deneylerinde sadece bu mercan adasının değil, civardaki üç adanın (bokonijien, aerokojlol, nam) üzerindeki ve sularındaki bütün flora ve fauna buharlaşmıştır.

    amerika nasıl halletmişse, kime ne kadar rüşvet yedirmiş ya da ne tür bir politik yöntem uygulamışsa deneylerden önce bikini'de mutlu mutlu yaşayan 162 ada sakinini 1946 yılında göçe zorlamıştır.

    deneylerden yıllar sonra günümüzde atol üzerinde ve civarındaki denizde doğal hayat tekrar canlanmaya başlamıştır ancak radyasyon seviyesi insanların yerleşmesi için halen uygun değildir.

    göç ettirilen 162 bikinili'den 105'i zaman içinde ölmüştür, geri kalan 62'si ise* evlerine dönebilmek için halen bikini adası'nın radyolojik temizlemeden geçirilmesini beklemektedirler. bu da yıllardır gerçekleşmemektedir çünkü savunmasına milyarlarca dolar harcayan amerika, bikini'de yarattığı pisliğinin temizlenmesi için gereken birkaç milyon doları asla ödememektedir.