hesabın var mı? giriş yap

  • herifin bir forumda "benim bmw'um var ve hiç bir kız yüzüme bakmıyor, herif honda civic ile hatun içinde yüzüyor" dediği söyleniyor.

    benim de honda civic'im var. elliot'cım sen olayı tam anlamamışsın diyorum. *

  • brezilya (brasil), rusya federsdyonu (russia), hindistan (ındia) ve çin (china) gibi son yıllarda ekonomileri hızla büyüyen ülkelerin baş harflerinden oluşan ve literatüre goldman sachs'ın baş ekonomisti jim o'neil tarafından 2001 yılında 'building better global economic brıcs' başlığıyla kaleme aldığı çalışmayla giren ekonomi terimidir.

  • oncelikle bu motor alinir mi.. alinir..
    sehir icinde kullanilacaksa alinir.. dur kalk trafikte maximum tork devirleri alt devirler oldugu icin cok yakmazlar.. b segmentinden alinabilir.. kasa hafif de olmasi gerekir ki kasayi cekebilsin, rampada bayilmasin..
    ayrica tork sadece motorla ilgili birsey degildir.. vites kutusu da burada onemlidir.. bu araclarin vites oranlari torka sahip olmak icin kisa oranli olur, dolayisiyla sehirler arasi hiz sinirlarinda gitmek icin yuksek devirlere cikmak gerekir.. bu da zaten guc elde etmek icin yuksek basincla calisan motoru daha fazla yormak, motor gurultusu ve kucuk bir motordan beklenmeyecek yakit sarfiyati demektir.. gerci 7 vitesle falan da hallettiler bu mevzuyu.. uzun yola pek gelemezler..
    yol dedik yuksek hiz da yapilamaz.. turboyu alt devirlerde hemen devreye girecek sekilde ayarlanir.. bu yuzden bazi arkadaslar "aeebi turbo lag yok diyoruz anlamiyor musunuz" derler.. ama bu sefer de ust devirlerde bogulur.. 140 i gecince tikanir arabasi..
    ama sunu tekrar belirtmek istiyorum ki, sehir ici kullanimda bicilmis kaftandir..
    alinacaksa ecoboost kraldir.. ibizalar icin de guzel seyler duydum.. hafif olan secenekleri degerlendirin..
    suna da bi aciklik getirelim, tsi motorlar 2 baslik altinda incelenebilir..
    (bkz: twincharged stratified injection) bu motorlarda hem turbo hem kompresor vardir.. genelde yuksek beygirli modellerine koyarlar..
    (bkz: turbocharged stratified injection) bunlarda ise tek turbo vardir.. kompresor bulunmaz..
    simdi sadede geliyorum, 1.0 tsi motorlarda kompresor yoktur.. her arkasinda tsi yazan aracta da kompresor yoktur..
    he amk, turbo ile supercharger beraber bi basiyorlar havayi, araba ucuyor demi.. lan o pet sisesi buyuklugundeki yanma odasi turbonun basincina zor dayaniyor, bir de kompresor mu koyacaklardi.. keske siz de o cok zeki diyerek ovguler yagdirdiginiz alman muhendislerden birseyler kapsaniz..
    kaynak
    downsizing cok ilerledi dogru ama 1.0 motora kadar da dusmedi daha.. bu motorlar downsizing icin degil, turkiye gibi vergilerin kol gibi oldugu ulkelere arac satabilmek icin cikartiyorlar bu motorlari.. yani bu durumda hakkinda eleştirip, sorgulayip tercih yapmamiz gereken konu motor seçimi degil..

  • stephen chbosky'nin ergenlik çağında yaşanan kafa karışıklığı, sinir, mutluluk, travma ve daha bir sürü durumu büyük bir samimiyet ve sadelikle kitabın kahramanı charlie'nin kaleminden çıkmış mektuplarla anlattığı roman. yetmemiş olacak ki (iyi ki yetmemiş) bir de üzerine senaryosunu yazıp filmini de 13 yıl sonra çekmiştir.

    1991'in ağustos ayında 15 yaşındaki charlie hiç tanımadığı bir yabancıya kendisini dinleyip anlayabileceğini umarak mektuplar yazmaya başlar. yazdığı kişinin kim olduğu ve charlie'nin neden "ona" yazdığının hiçbir önemi yoktur. lisedeki ilk yılından bir önceki gün başlayan mektuplar tüm seneyi kapsayacak şekilde devam etmektedir. zaten yalnız* ve asosyal biriyken bir de yakın zamanda ölmüş en yakın arkadaşının yarattığı şokun etkisi liseye başlarken charlie'nin endişelerini daha da arttırmaktadır. kısa sürede, tanıştığı son sınıf öğrencileri sam ve patrick ile hayatı değişmeye başlar. her ne kadar mektupları charlie yazıyor olsa da kitapta karşımıza sadece onun hayatı değil, neredeyse kitaptaki herkesin hayatı çıkmakta bu da kitabı daha da zenginleştirmektedir.

    charlie'nin çocukluğunda yaşadığı travmaları ve lisede yaşadığı olayların bünyesinde yarattığı etkileri güçlü bir samimiyetle yazdığı mektuplara aktarması kitabı çok kısa sürede bitirmeme sebep oldu. uzun zamandır kendimi bu kadar yakın hissettiğim, benzer yanlarımızı gördüğüm, bağ kurabildiğim, anlayabildiğim, ne anlatsa dinleyebileceğim bir roman karakteriyle karşılaşmamıştım. rahatlıkla söylenebilir ki charlie, sakin kimliğinin yanı sıra eşine az rastlanır bir dürüstlük ve anlayışa sahip. belki de bu üç unsurun yarattığı etki charlie'yi okuyucunun gözünde hiç görmediği, bilmediği ama hep istediği bir dost konumuna taşıyor. charlie'nin mektubu yazdığı kişiye duyduğu yakınlık bunla aynı paralelde midir, bu tartışabilir tabii ki. öte yandan charlie bu mektupları bana, çok değerli sana ve bu kitabı okuyan herkese yazıyor şeklinde de düşünebilir ve bu nedenle charlie ile aramızda oluşan bağın daha kuvvetlendiğine kanaat getirebiliriz. charlie'yi tanıdığım için çok memnun ve mutluyum.

    yazarın filme de el atması ise muhteşem bir casting'in ortaya çıkmasına sebep olmuş. her ne kadar film patrick üzerine beklediğim kadar yoğunlaşmasa da ezra miller* patrick karakteriyle de ne kadar yetenekli ve çok yönlü bir aktör olduğunu göstermeyi başarmış. emma watson ise saçlarını kısa kestirmesinin ve sade oyunculuğunun etkisiyle izleyicinin aklına film boyunca hermione granger'ı nadiren getirmektedir. logan lerman ise charlie için tam bir nokta atışıdır.

    hem kitapta hem de dolayısıyla filmde onlarca romana****, filme**** ve şarkıya**** gönderme var, sadece ama sadece bu yönüyle insana 500 days of summer'ı hatırlatmaktadır.

  • 10 yıldır ekşi sözlüğü takip ediyorum, beni bu kadar dumura uğratan başka bir olay daha olmamıştı. aşk kelebeklerine bak sen ya. sinek öldürür gibi yazar uçuruyorlar, bir de üzerine dalga geçiyorlar.

    yazıklar olsun ya gerçekten yazıklar olsun. pişkinlikte akp'yi geçtiniz kanzuk ve saz arkadaşları

  • şuradan görülebilecek tweetlerdir

    --- spoiler ---
    6 şubat 2023 günü ülkemizde yaşanan kahramanmaraş merkezli ve toplam on ili etkileyen deprem nedeniyle depremden zarar gören vatandaşlarımızın çadır ihtiyacını karşılayabilmek için tüm ülke seferber olmuş, derneğimiz de tüm ülke çapında çadır üreten firmalar ile temasa geçmiştir.

    ancak; depremin 10 ili etkilemesi ve yıkımın olağanüstü düzeyde olması nedeniyle ülkemizdeki tüm çadır üreticilerinin mevcut stokları vatandaşlarımızın mağduriyetlerini karşılayamamıştır.

    o tarihte iletişime geçtiğimiz firmalarda hemen o sabah deprem bölgesine gönderebileceğimiz çadırlar yoktu. en erken 1 hafta içinde yetiştireceklerdi.

    arkadaşlarımız, kızılay’ın iştirakinde olan kızılay çadır ve tekstil a.ş ile görüşme gerçekleştirdiler. ellerinde 2050 adet olduğunu öğrendiğimiz çadırların sözleşmesini hemen yaptık ve ertesi sabah 2050 tane çadırı deprem bölgesine gönderdik.
    --- spoiler --

    şeklinde açıklamalardır. yani ahbap derneğinin kızılay denen binali yıldırımın çiftliği olan kurumdan çadır aldığı iddiaları doğrulanmış oldu.

    benim anlamadığım nokta ise şu: kızılay’ın madem 2050 çadır gönderebilecek imkanı vardı neden direkt olarak bedava bir şekilde deprem bölgesine göndermedi de bu çadırları ahbap aldı?