ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
15 temmuz'da sokağa çıkanlar gezi gençliği değildi
-
"vatanını seven, milletini seven gençlerdi." diye devam eden recep tayyip erdoğan sözü.
--- spoiler ---
"o gece [15 temmuz] oraya gelenler, gezi parkı'nın gençleri değildi. vatanını seven, milletini seven gençlerdi."
--- spoiler ---
doğru söz. ne işimiz var iki tarikatın kavgasında.
gezi'de "emri ben verdim" dediği emniyet müdürü fetö'den içerde, olayların baş aktörü akp'li istanbul valisi de fetö'den içerde. gezi'nin gaddarlığı ile ünlenen güvenlik şube müdürü mithat aynacı 15 temmuz'da tankın içinden çıktı, o da fetö'den içerde. gezi'de emir verdiği ve verdiği emri uygulayanlar bugün terörist oldukları gerekçesiyle içerideler. fetöcu teröristlere emir veren kimdi?
gezi zamanı fetö'nün türkçe olimpiyatları için "bir tarafta taş,sapan,molotof diğer tarafta türkçe, şiir ve şarkı vardı" diyen kimdi?
https://i.hizliresim.com/qadd6y.jpg
gezi gençliği fethullah gülen'in evinin önünde "her yer taksim her yer direniş" sloganı atarken fetö yayın organı zaman'da bu manşetleri atan kimdi?:
https://i.hizliresim.com/lykqjz.jpg
https://i.hizliresim.com/r3wbq3.jpg
https://i.hizliresim.com/7q9gon.jpg
https://i.hizliresim.com/p08bro.jpg
siz ortaktınız. gençlik hiç aldanmadı.
vatan demişken: (bkz: #67092663)
game of thrones
-
adamın kolu taş olmuş taş hala git iyileş gel, evlenmeyiz ama krallığımda yanımda durursun diyor benim biber dolmam, bıngıl yarim. *
(bkz: kızların yedekte birçok erkek tutması)
24 aralık 2014 beşiktaş adana demirspor maçı
-
sıfır (0) yabancı ile çıkacağımız maç. hadi hayırlısı.
mesajlar üzerine edit: atiba'dan bana ne la. mulenga ve attamah oynamıyor bizde.
debe editi: (bkz: otizmli çocuklara öğretmen kampanyası)
evlerinde 4 ayda 300 defa yangın çıktı
-
ürkünçlü olaydır. işin ilginç kısmı; haberdeki ailenin soyadının "toprak" ve bununla aynı olayları tecrübe eden diğer ailenin soyadının "taş" olması. "su" ve "hava" aileleri dikkatli olsun. "tahta" aileleri de espri yapmasın.
istanbul'da yaşamanın kepazelik olması
-
eskiden entryler görürdüm istanbul'u izmir ile kıyaslayan, işte izmir köy istanbul megakent diye.
şu istanbul denen memlekette ciddi ciddi severek yaşayan bir insanın psikolojik problemleri vardır. hayatımda bu kadar eksisi olan ve artısı olmayan başka olgu görmedim. pahalı, trafik (bence şu başlı başına etken, 19km yol 1 buçuk saat sürüyor lan), insan yapısı mide bulandırıcı, kalitesiz.
bir de en çok güldüğüm "çok aktivite var abi, konser var tiyatro var". bak sayın pezeveng, 2 saatlik tiyatroya 4 buçuk saat yol gidince aktivite yapmış olmuyorsun. sizin hayatınızın zamanınızın hiç önemi yok galiba, hayatsız olmak lazım şu trafiğe alışmış olmak için.
doğma büyüme izmirliyim son 1 senedir iş dolayısıyla buraya geldim, mide bulandırıcı bir şehir istanbul, işi remote aldığım an rastgele bir ile taşınacağım. batıya en yakın rastgele 20 ilden birini seçin buradan daha kaliteli yaşarsınız şaka yapmıyorum. gerçekten burda severek yaşıyorsanız akli melakelerinizi kontrol ettirin.
hasan sel'in karakol ifadesi
-
"geçiş mesafesi olmadığı için aracın üzerinden geçmek zorunda kaldım"
ama arabadan indiğimde ışınlanarak o kısımdan geçebilmiştim.
vodafone arena için 85 tl biriktiren çocuk
-
kendisi açken milyon dolarlık takıma üzülen bir çocuk. kapitalizmin görmek istediği canlılar bunlar. cahil bir baba ve onun yetiştirdiği çocuk.
georges melies
-
sinemanın gerçek anlamda öncüsüdür. 1861 yılında dünyaya gelmiştir. 1895 yılına kadar aslında sihirbazlıkla uğraşan melies, sinematografın mucidi lumiere kardeşler'in film gösterimlerinden çok etkilenmiş ve onlardan bir cihaz satın almaya çalışmıştır. ancak lumiere kardeşler cihazın başkaları tarafından taklit edilmesinden çekindikleri için ve ticari kaygılarla teklifi reddetmiştir. bunun üzerine kendi kamerasını ve projektörünü yapmaya çalıştıysa da, sinematograf cihazını başka firmalar da üretmeye başladığından ve icat giderek yayıldığından, 1897 yılında kaliteli bir sinematograf satın alma olanağına kavuşmuştur (sinematograf hem görüntü kaydedebilen, hem de projeksiyon yapabilen bir alettir). ardından, camdan bir film atölyesi inşa etmiş ve 1913 yılına kadar 500'ün üzerinde film çekmiştir. filmlerinde kullandığı özel efektler sayesinde giderek popülarite kazanmış ve zamanında kendisini reddeden lumiere kardeşler bile, onun için "sinema gösterisinin yaratıcısı" diye bahseder olmuştur. özellikle 1902 yılında gösterime giren aya seyahat gibi filmleri sinemanın erken dönemlerine ait birer başyapıt olarak karşımıza çıkmaktadır. jules verne'nin kitaplarındaki evreni ve atmosferi canlı bir gösteriye dönüştüren melies, sinemada özel efekt ve bilim kurgu-fantazi ögelerinin kullanılması konusunda da tam anlamıyla öncü kişi olmuştur.
1900'lü yılların ortalarında kardeşi gaston, amerika'da bir film şirketi daha kurmak için yolculuğa çıkmış, ancak başarısız olmuş, hatta ondan aldığı 50 000 doları da kaybetmiştir. amerika'da yaşanan hüsranın ardından patlak veren 1. emperyalist paylaşım savaşı sırasında, clemencau öncülüğündeki fransa cumhuriyeti hükümeti melies'in film stüdyosunu hastaneye dönüştürmüş, filmlerini de eriterek asker postalı yapımı için kullanmıştır. böylece savaştan sonra, sinemanın yeniden canlanmaya başladığı 20'li yılların ilk yarısı, melies için unutulma ve çöküş yılları olmuştur. elindeki son parasıyla paris'teki montparnasse tren istasyonunda bir oyuncakçı dükkanı açmış ve bir süre burada yaşamını sürdürmüştür. ancak zaman içinde gazeteciler ve sinemacılar ona yeniden yoğun ilgi göstermeye başlamış ve aralık 1929'da salle pleyel tiyatro salonunda eski filmlerinin gösteriminin yapıldığı bir gala tertiplenmiş ve film endüstrisine dönmesi için pek çok çevreden teklifler gelmeye başlamıştır. eskisi gibi yoğun film çekimi faaliyetlerine dönmese de, pek çok yönetmen ve yapımcı onun deneyimlerinden yararlanmak üzere bilgisine ve danışmanlığına başvurmuş, bunun sonucunda da 1932 yılında paris sinema topluluğu orly'de kendisine bir mekan tahsis etmiş ve burada genç sinemacılara dersler vererek ve bazı filmlerin çekimlerinde de danışmanlık yaparak eski günlerine bir şekilde geri dönmüştür. kendisine bu dönemde fransa'daki en önemli devlet nişanı olan legion d'honneur verilmiştir. 1938 yılında hayata veda etmiş, ancak bir daha asla unutulmamıştır.
mackolik.com'un yaran üye yorumları
-
cuma gunu tsi 8:30 'da baslamis, normal suresi 1-1 , uzatmalari 3-3 bitip penaltilara kalmis iran - ırak macindan ;
- cumayi kaciracaklar:(
dağda ayı bulan erzurumlu
-
"o ki gazilir ya" kısmından anladığım kadarıyla hayvanı acı çekerken bulmuş.
yani kendine evcil hayvan olarak yakalamamış, aksine doğada ölüme terk etmeyi yüreğine yedirememiştir. ayrıca anlatma biçiminden samimiyetini hissedebilirsiniz. fake yada troll olmadığı çok belli.
adam zaten başına gelen olayı anlatmış, muhtemelen orman ekipleriyle doğaya geri bırakacaklardır düzelince. hatta evimize yakın olduğundan ayağı kırık kartalı dev kafeste besleyip, tedavi edip sonra doğaya saldıklarına şahit olmuştum çevre orman il müdürlüğü çalışanlarının.
hayvanlar rehabilite edilip tekrar doğaya salınıyor sıkça, öyle hemen evcil oldu diye bir şey yok. inşallah anasına kavuşur anası öğretir yırtıcılığı rahat olun. evinden fakir olduğu belli adamın, zaten bakamayacağını bilip kendi teslim eder hayvanı doğaya yada görevlilere.
"çaşırdan maşırdan vazgeçtim", "sütü bidonla verdim" derken gözleri parlıyor. adam yoksul. bir şişe süt yada 1 torba çaşır o adamla size aynı şeyi ifade etmiyor o yüzden oturduğunuz yerden sallayıp duruyorsunuz. adam anlatırken öyle bir fedakarlık duygusuyla anlatıyor ki;
anlayamazsınız.
fakirlik belirten hareketler
-
ilk okula gittiğim yıllardı. babam emlak işiyle uğraşır ama pek birşey kazanmazdı. annem bakkala veresiye yazdırır, babam cebinde sigara parası olmadan gününü geçirir bende evin en büyük erkeği olduğum için okuldan arta kalan zamanlarımda lokantada bulaşık yıkardım.
cuma namazı için camiye gitmiştim, çoraplarım adeta savaştan çıkmış gibi delik deşik. oysa hiç utanmamıştım bu halime çünkü yaşadığımız yerde herkes bizim gibiydi. açlık sefillik! adamın biri çoraplarımın halini görüp bana acımış ki elini cebime attı. ben hiçbişey olmamış gibi namaza devam ettim ve namaz bitip camiden çıktığımda cebimi yokladım. adam cebime şimdinin parasıyla 20 tl koymuştu. kendimi çok mahçup hissettim. utanmıştım. hiç unutmam o anları.