hesabın var mı? giriş yap

  • yazın özellikle desenli bluz, tshirt, gömlek falan giyen kadınlara dikkat etmemi gösteren eylem. nedeni de bi ihtimal uçlarını görebilmek tabii ki.

    not: işbu entry ile ilgili mesaj göndersenize, çok yalnızım lan.

  • parfüm almak için girilen parfümeride, parfüm şişesinin yere düşüp kırılması ve akabinde arkadaş görünümlü iki yamyamın t-shirtlerini çıkarıp yerdeki parfüm ziyan olmasın diye üstüne bastırmaları.

  • inancına göre muhtemelen kızına uyarısında bulunmuş fakat kızı kararlarını verebilecek yaştaysa daha fazla üzerine gitmemiş özgür bırakmış annedir. olması gerektiği gibi davranan başörtülü annedir.

  • ülkenin niye tayyip erdoğan tarafından yönetildiğini izah eden bir çıkarım.

  • iletişim fakültelerinde örnek vaka olarak okutulabilecek kurumsal iletişim kazası. müşteriye "yalancısın sen" demeler, müşterinin karısına yazdığı özel mesajı twitter'dan herkese duyurmalar ve defalarca üste çıktıktan sonra "neyse özrünü dilersin bir ara" diye son sözü söylemeler.

    http://i.imgur.com/ehgmpqk.png

    memleketin yeni zaman girişimcisi bile otogardaki biletçiden öte gidemiyor müşteri ilişkileri konusunda, adamın bir "çıkışa gel delikanlıysan" demediği kalmış resmen.

    ha ben hiç şaşırmadım, en son burayı kullandığımda çiçek gönderilen kişiye çiçeğin faturasını da göndermişlerdi ve kendi hataları olduğunu kanıtlamama rağmen ne özür dilemişler ne de neden kızdığımı anlamışlardı. başlarındaki adamdan belliymiş meğer, keşke o zaman bileydim de yarım günümü noşa harcamayaydım bunların müşteri hizmetlerine laf anlatmakla

  • anlayışla karşılanması gereken insanlardır.

    neden anlayışla karşılanmalılar?

    "bir yere bir kez gitsem bir daha unutmam" diyen insanlar ile "bir yere on kez gitsem hala yabancısıyımdır" diyen insanlar arasında "sabır taşı çatlatacak" ölçüde fark bulunması normal çünkü. kimisinin görsel hafızası kimisinin isim hafızası güçlüdür. anne repliğiyle her şey "yapı meselesi".

    peki böyle insanlarla iletişimde gereken püf noktalar nelerdir?

    1) cadde, kavşak ismi söylenmemeli.
    + ya bak, şimdi şu bilmem ne kavşağından sola dönüceksin.
    - ne kavşağı?
    + şu cadde ile bu caddenin kesiştiği kavşak var ya?
    - mavi ekran.

    2) daha önce en az on kez gitmediği bir yerde buluşma teklif edilmemeli.
    + şu binanın, kafenin vs. önünde buluşuruz işte.
    - nerdeki o?
    + bilmem ne caddesindeki var ya.
    - 1. maddeyi takriben mavi ekran.

    3) en iyi yol bildiği yoldur. kısa yol anlatıp kafa karışıklığına mahal verilmemeli.
    + niye ordan uzatıyosun ki yolu, şu caddeden sola saptın mı direkt buraya çıkarsın.
    - 1. maddeyi takriben mavi ekran.

    4) "şurayı biliyor musun?" sorusu yöneltilmemeli.
    + şurayı biliyor musun?
    - gitmiştim ama... (ses kısılır git gide çünkü gitmiş olması bildiği anlamına gelmez onun için)
    + gittiysen bak orda şöyle büyük bir şey binası var, ordan bıdı vıdı bıdı vıdı... (aynen böyle geliyor kulağa o kelimeler, dinlemeyi toptan bırakıyor sonra da.)
    - şurayı mı diyosun?
    + haydaaaaaa, nereye gittin sen ya!
    - mavi ekran.

    5) ellerini kullanarak yön tarif ederken daimi olarak yanlış yönü gösterdikleri görmezden gelinip sürekli uyarılmaktan vazgeçilmeli. ayıp yani.
    - ya işte sonra (eliyle işaret eder) şurdaki şey var ya.
    + yalnız o orda değil.
    - amaan neyse işte... ("söylemesen ölürdün yani" mecazi bakışı hediyemiz)

    6) kendilerine aşağıda belirttiğim soru kalıpları yöneltilmemeli:
    + nasıl bilmezsin ya? (yer yön sıfır modelim ben. üretim böyle)
    + hiç gitmedin mi oraya? (gittim ama bilmiyorum ki)
    + nerden gidiceğini anladın değil mi? (eeee sanırım ama tamamen anlamış değilim)
    + nasıl bulamadın? (nasıl nasıl bulamadım, bulamadım işte)
    + nerdesin sen alla aşkına? (ah bi bilsem)

    7) hepsinin ötesinde en kolay çözüm için:
    - nereye gelicem ya da bir yerde buluşup mu geçicez?
    + ben seni evden alırım + hani yüz kez buluştuğumuz yer var ya, ordan seni alırım + sen orda dur, ben seni alırım. + ben seni alırım, alırım, alırıııım...
    - çok teşekkür ederim gerçekten, çok çok çok teşekkür ederim gülücükler ler ler (mutluluktan ölüyorum bakışı hediyemiz)

    benim de mensubu olduğum bu insanlara sinirlenilmesinin, bağırılmasının anlamı yok gerçekten. her şey daha da karmaşıklaşıyor sonra. o yer yön duygusu yoksa yoktur. öylece kabullenmek ise bir erdemdir.

  • insanların kul zihniyetinde olup sadece karın tokluğuna çalışmaya ve tüketmeye razı oluşları. ruhlarını besleyecek hiçbir şeye para harcamaya niyetli olmamaları. hayattan keyif almayı kendilere haram sayarlar. ve sanata boş iş olarak bakarlar, çocuk sanatla uğraşmaya kalksa kötü yola düşmüş gibi üzülürler. sanatçı kendini sanata adar ve hak ettiği karşılığı hayatı boyunca bulamayabilir. karnını doyurma garantisi olmadığı için de aile bu durumdan korkar.

  • acun sen buraları bu kadar okuyosan net yazıyosundurda.
    şimdi tek tek ''bunu izleyen maldır'' yazanlara ''sanane lan izleyen izler'' diye söven tipleri tespit etcem ve ardından tayyip'i ve arda'yı pohpohloyan yazarların ortak kümesinden seni bulucam.

  • toplumsal dinamiklere ters, gereksiz, faydasızdir. ve de ekonomik olarak orta ve orta-dusuk kesimin güzel hizmet alabildiği bir sistemin darbe almasi demektir.

    erdoğan ilk başkan seçildiğinde tesislerden alkolü kaldırarak ve fiyatları ucuzlatarak geniş halk kesimlerinin faydalanabilecegi hale getirmişti. akp yozlaşmış olabilir ama refah belediyeciliği modelinin başarısı inkar edilemez. o hizmet anlayışı akp'yi iktidara getiren en önemli faktörlerden birisi.

    seçimleri ne istanbul'da ne de ankara'da chp kazanmadı, akp kaybetti. yapılması gereken yozlaşmış olan bu kurumları yolsuzluktan, belli bir grubun otlagi olmaktan kurtarmak ve sorumlularının ceza almasını sağlamaktır. ayrıca sosyal belediyecilik anlayışı ile insanlarin memnuniyeti sağlanmalı. aksi takdirde akp çok daha güçlü bir biçimde geri dönecektir.