hesabın var mı? giriş yap

  • bir düzeneğin anlayabilip anlayabilemeyeceği sorununu inceleyen düşünce deneyi. aslında sorun bir düzeneğin "anlayabilmesi" olarak değil de, bir "zihin" sahibi olması şeklinde ifade edilirse daha doğru olur. zira anlamak demek, (kişi kendinden bilir ki) düşünmek demektir, zihin demektir, ve (yine kişi kendinden bilir ki) zihin "nesne"mize ait olmaktan çok, "içimizde" var olan bir şeydir. bir düzeneğin zihin sahibi olmasını kabullenmek insanın sağduyusuna aykırıdır, çünkü düzeneği oluşturan alt parçaları bilmekteyizdir, bunlar nesnelerdir, yani düzenek de nesnedir. düzeneğin zihin sahibi olmasını kabullenmek masanın sandalyenin, taşın, ağacın da zihin sahibi olduğunu kabullenmek anlamına gelir.

    bilim giderek insan vücudunun işleyişini daha çok ortaya çıkarıyor, ve görüyoruz ki insan vücudu da bir nesnedir. ve bu nesne zihin sahibidir. insanın zihin sahibi olduğunu kabul edip insanla aynı işlevleri gerçekleştirebilen başka bir nesnenin zihin sahibi olmadığını iddia etmek, insan zihnini diğer nesnelerden ayıran "nesne olmayan" bir etkiyi kabullenmek olacaktır. şunu açıkça ifade etmek gerekir ki, masanın kendi maruz kaldığı ve tepki verebildiği etkiler alemi uyarınca bir zihin sahibi olduğunu kabul etmek, insanın nesne olmayan "ruhani" etki sayesinde, yani "ruh" aracılığıyla bir zihin sahibi olduğunu kabul etmekten çok daha bilimseldir.

    insan olmayan nesnelerin ve düzeneklerin zihin sahibi olacağını kabul edersek eğer, birden çok insandan oluşan düzeneklerin, insanlar ve başka nesnelerden oluşan düzeneklerin, yani insanın alt parçası olduğu üst sistemlerin de zihinleri olduğunu kabul etmemiz gerekecektir.

    kural olarak diyebiliriz ki, dış etkileri algılayan ve bu etkilere depki veren her "şey" bu algı karar mekanizmasının içeriğinden oluşan bir "zihin" sahibir.

    çin odası düzeneğinin çinceyi anlamadığı doğrudur, çinceyi anlayabilmek için ülke, dil, toplum, kültür gibi karmaşık kavramların oluşabileceği insan zihni kadar zengin bir zihin gerekir. ancak çinceyi anlamamak hiç bir şeyi anlamamak demek değildir, bir "anlayış" sahibi olmamak demek değildir. çin odası, kartların etkileşimini belirleyen kuralları ve içindeki adamın kartlara yönelik "davranışlarını" içeren bir "zihin", bir kavrayış, bir "anlayış" sahibidir. ve benzer şekilde, (malesef bilimsellik adına iddia etmek zorundayım ki) iki arkadaştan oluşan bir arkadaş grubu, birlikte karar verip hareket ettikleri müddetçe iletişim kanallarını ve davranış alanlarını içeren, bu iki kişinin de zihninden bağımsız ve ayrı bir zihne sahiptir. ve hatta (yine iddia etmek zorundayım ki) bir insan tornavida ile duvardan vida sökmekte iken, insan, tornavida, vida ve hatta duvardaki yivlerden oluşan grubun, her parçasının davranış ve ilişkileri çerçevesince bir zihni vardır. ve hatta (yine iddia etmek zorundayım ki) vurduğumuz zaman kırılmaya karşı koyan bir taş, tekme algısı ile moleküler bağlarının etkileşimini içeren bir zihin sahibidir. bu zihinler alt zihinlerin işlevlerinden oluşur, ama alt zihinler üst zihnin kavrayışından, anlayışından haberdar değildir.

    çin odasının bir anlayışa sahip olabilirliğinin kabullenilmez oluşunun önemli bir nedeni de, sistemin alt zihinlerinden birinin insan oluşu, ve insanmerkezcil bakış açısı nedeniyle tüm sistemin bu insanın kavrayışına sahip olması beklentisidir. oysa ki her sistem kendi alt ve üst sistemleriyle entegrasyon halindedir ve her sistem kendi üst sistemiyle değerlendirildiğinde bir çin odasıdır. örneğin şu an bilgisayar başında ekşi sözlüğe yazı yazıyorum. yazı yazarken zihnimdeki kavramların birbirleriyle etkileştikleri karmaşık bir işleyiş vuku buluyor. bir "zihin" kavramını düşünürken çocukluk anılarımdan önümde duran bardağa kadar pek çok düşünceyi birbiriyle etkileştiriyorum. bu süreçte "bardak" kavramı kendi formasyonu dahilinde çeşitli davranışlar sergiliyor. bardak kavramı zihnimin bir ögesi, zihnimin içinde olduğu için onun "zihinsel" (sözüm ona ruhani) yapısını hissedebiliyorum. ama bardak kavramının ekşi sözlükten haberi yok. ekşi sözlük internet ortamında var olan bir sistem. elektronik aksamdan ve beş bin kadar insandan oluşuyor. ve benim bu bütünün işleyişinden haberim yok. evet, mantık yürüterek ve öğrenerek zihnimdeki "ekşi sözlük" kavramını geliştirebilirim ama bu sadece benim zihnimdeki bir kavramdır. çin odasındaki adamın çince anlamasının beklenemeyeceği gibi benden "fiber optik kablodan veri aktarımını" anlamam beklenemez. ekşi sözlük kendisine etki eden etkilere tepki verir, örneğin yazılım altyapısında ortaya çıkabilecek ihtiyaçlar için mikrosoftla anlaşmalar yapabilir. ancak ekşi sözlüğün, yaptığı bu hareketin de içinde bulunduğu ülke ekonomisi, ülke kültürü, ve hatta dünya ekonomisini ve kültürünü "anlaması" beklenemez.

    evren herbiri içi içe geçmiş çin odalarından oluşmaktadır ve her zihin sahibi "şey" kendi zihinsel varoluşunun yalnızlığına mahkumdur. insanlar, anlayışı ve zihni kendi tekellerinde varsayıyorlar ancak çin odası sorunu öz itibariyle sadece çin odasıyla yahut ilerde varolacak androidlerle ilgili bir sorun değil, her bir diğer birey için geçerli bir sorundur. arkadaşımızla aynı şeye bakıyoruz ama aynı şeyi görüp aynı şeyi mi hissediyoruz? neden bir androidin zihinsiz bir zombi olübileceğini düşünüyoruz da arkadaşımızın zihinsiz bir zombi olabileceğini düşünmüyoruz? çünkü insan sosyal bir hayvandır ve kendini diğer toplum üyeleriyle, bireylerle özdeşleştirmeye içgüdüsel olarak programlıdır. kendine benzeyenleri kendi gibi varsayar. sadece "kendine benzeyenler" tanımının kapsamı değişebilir. insan, bana küçükken "hayvanlar düşünmez" diye öğretenler gibi sadece insanları kendinden sayabilir, hayvanlar için "onların da canı var" diyerek hayvanları da kendinden sayabilir, zencilere her türlü zulmü hak görerek sadece beyazları, hatta sadece "beyaz, anglosakson, protestan"ları kendinden sayabilir. yahut tasavvufta olduğu gibi "nefs"i sınıflandırırken "nefs-i tabii" diyerek cansız nesneleri, "nefs-i nebati" diyerek bitkileri, "nefs-i hayvani" diyerek hayvanları, "nefs-i insani" diyerek insanları, nefs sahibi olmak hususunda özdeşleştire de bilir. tabi tasavvufta nefs-i insani'den sonra insan-ı kamilliğe doğru gidiliyor ama şahsıma soracak olursanız nefs-i insani'den sonra "nefs-i içtimai", yani toplumsal nefs gelmelidir. bu gün bilim adamları karınca topluluklarını topluluktan öte "süper organizma" adı altında inceler ve değerlendirirken nefs-i içtimai kavramı pek abes kaçmasa gerektir.

    ancak şundan eminim ki insanların, kabullendikleri çevredeki bireyler dışındaki varlıklarla özdeşleşmeleri, çin odasının kendince bir anlayış sahibi olmasını kabullenmeleri, nesnelerin zihin sahibi olabileceğini düşünebilmeleri uzak ihtimaldir. zira ekonomiye her zaman "bizden olmayan", zulme layık bir iş gücü gerekir. bu ekonomilerin ideolojileri, zaten sosyal içgüdüleri dolayısıyla kendilerine bir "bizden olanlar" sınırı çizmeye eğilimli insanlara, gelecekte de sınırın ne olduğunu anlatacaklardır. geçmişte zenciler sınırın dışındaydılar, bu gün üçüncü dünya insanları sınırın dışındadırlar, ve önümüzdeki yüzyıllarda, alım satım fiyatları belli, ticari birer eşya olarak pazar oluşturacak androidleri zor günler beklemektedir. "yoksa android içi boş bir zombi mi" tartışması geleceğin ideolojisinin bu gün yapılan alt yapı çalışmasıdır.

  • kisiler: bir arkadas ve babasi
    yer: istanbul

    arkadas gece eglencesini sevmekte ve cogunlukla sabaha karsi eve donmektedir. ailesiyle beraber yasadigi mahalleye de zaman zaman buyuk kopek ceteleri musallat olmaktadir. babasi, arkadasi hep "eve sabaha karsi donuyorsun, sarhos donuyorsun, bir gece kopekler sana saldiracaklar, sarhos halde bir sey yapamayacaksin, dikkat et!" diye uyarmakta ve kendince bir cozum sunmaktadir: "eger kopekler sana saldirirsa, sen de dort ayaginin uzerine in, onlar havladikca hirladikca sen de havlayip hirla, dislerini goster!" bu uyarilari dinleyen arkadas, "lan?! babamin da kafasi iyi galiba, kopekle oyle mi mucadele edilir, tey allahim" diye kendince kenardan kenardan gulmektedir.

    babasinin onerisine kiciyla gulen bu arkadas, sabaha karsi eglenceden dondugu bir sefer, mahalleye girdigi anda 20-30 tane iri kopekle karsi karsiya kalir. once yusuf yusuf diye cagirsa da gelen giden olmaz. sarhos kafayla bir an "kaybedecek neyim var ki" diye dusunup kopek taklidi yapmaya karar verir, dort ayak uzerine iner, kopekler tarafindan etrafi sarilir, fakat hepsine havlaya havlaya kopekleri bertaraf eder, rahat bir nefes alip evine girer. kendisinin onurlu mucadelesini balkondan caktirmadan izleyen babasi takdir dolu cumlesini patlatir:

    - lan it oglu it! amma potansiyel varmis sende ha!

  • "bizim muhakkak istanbul'da üçüncü değil, dördüncü, beşinci köprüyü de yapmamız lazım."

    "yetkim olsa mimarlar odası ve stk'ları kapatırım."

    "sadece amelelerle değil, fıstıklarla da uğraşıyorum. onlara yeterince zaman ayırabiliyorum."

    "işadamı için şirketleri karısı değil metresi gibi olmalı"

    "kadının iyisi az görür, az duyar ve az konuşur. iyi kadın budur."

    bu şahane vecizelerin sahibidir kendisi. ama nasıl oluyorsa 'itici' ali ağaoğlu, utanmadan üniversiteye ahkam kesmeye gelip de, kafasına yumurtayı yediği zaman 'iğrenç saldırı'ya uğramış oluyor. siz gidin insanların evlerini başına yıkanların, deniz kumuyla inşaat yapıp depremlerde yıkılan binalar sayesinde köşeyi dönenlerin avukatlığını yapmaya devam edin. bu arada bunları üniversitelerinde istemeyen vicdan sahibi öğrencilere de ağzınıza geleni söylemeyi unutmayın. sonuç değişmiyor.

    (bkz: bir iki üç bunlara yetmez ama daha fazla yumurta)

  • bilmem haberiniz var mı ancak 18 yaşını doldurmuş her bireyin seçilme hakkı vardır. ne sıfatla aday olacak diye soran olmuş. adam vekilin olmak istiyor başka sıfata gerek var mı. illa işadamı, mafya vs. olmasına alışmışsınız. normal insanların da milletvekili olabileceği gerçeği çok uzak gelmiş belli ki.

  • prim için euro 2016'da takım satanlar, şimdi asker selamı verdi diye vatansever oldu ya, ben de buna tutuluyorum.

    o kişi daha mı çok vatanını seviyor şimdi?

  • edit : başımız sağolsun dostlar.. çok dua ettik, umutla bekledik, mutlu haber vermek istedik ama olmadı.. bu süreçte bizi yanlız bırakmadınız. acımızı paylaşan dualarını ve iyi dileklerini eksik etmeyen kalbi temiz, yüreği güzel sizleri tanıdık. herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz.. (çok uzun yazamıyorum, lütfen kusuruma bakmayın.) sizlere minnettar olduğumuzu bilmenizi isteriz.
    ayrıca süreçte büyük bir titizlikle çalışan kuşadası ilçe emniyet müdürlüğü'ne ve süreci yöneten amirlere, sesimizin duyulmasına vesile olan müge anlı ve ekibine, arama çalışmalarına destek veren kuşadası belediyesi'ne ve büyük bir özveri ile zorlu arazi koşullarında yorulmadan arama-kurtarma çalışmaları yürüten afad, akut ve ake'ye en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz.
    saygılarımızla
    ergier ailesi

    edit 01.23 : biz sadece emniyetten gelen bilgileri paylaşıyoruz. basında çıkan haberler emniyet tarafından tarafımıza doğrulanmadan bizim için doğru değildir. en başından beri herşeyi tüm açıklığı ile sizlerle paylaştık. ben artık bundan sonra daha fazla edit yapmayacağım çünkü artık gerçekten yıprandık. tek dileğimiz sağ salim bulunması. destek veren, acımıza ortak olan, dua eden temiz kalpli güzel insanlara sonsuz teşekkür ederiz.

    edit 20.50: bir haber sitesinde belirtilen sinyalin kirazlıdan geldiği bilgisi doğru değildir. emniyet bu konuda ailesi olarak bize kesinlikle sinyal konusunda bir bilgi vermemiştir.

    edit 18.42 : emniyet bilgileri bize ne yazıkki açıkça vermiyor. mobese görüntüleri, telefon sinyali vs diye sorduğumuzda bu bilgi bizde kalsın diyorlar. arazi arama çalışmalarını yaptıklarını söylediler. ancak bugun de bulunamadı. bize tam bilgi vermekten özellikle kaçınıyorlar. yine destek veren arayan soran herkese teşekkür ederim. tek dileğimiz kızının babasına kavuşması.
    11 martta kaybolan bir kişi daha varmış. keşke onlarda ilk günden başlık açabilmeselermiş. umarım o da en kısa sürede bulunur.

    12.24 : haber yok ancak tüm ilçe karakol emniyeti hem bizimle hem de çevresi ile iletişim halindeler. ancak olumsuz detaya bir bilgiye erişemediler. tüm ulaşım hatları, banka hesapları, telefonu inceleme ve izleme altında. tüm tanıdık ve arkadaşları ile görüşüyorlar bir ipucu için ancak bir şey elde edebilinmiş değil. bizr bundan daha fazla bilgi vermiyorlar. biz de çıktık yol yol / sokak sokak/ köy köy arıyoruz o nedenle her an güncelleme yapamıyorum. kafasını dinlemeye bir yere gitti diye düşünüyoruz inşallah öyledir. son zamanlarda dalgın ve çokça film seyrederek geç saatlerde uyuduğunu biliyoruz. çıkıp gelse noldu diye bile sormayacağız yeterki kendine, evladına, eşine kıymasın. destekleriniz için teşekkür ederim her mesaja geri dönemiyorum şu anda ama cevap yazmaya çalışıyorum musaitliğimde. teşekkür ederim.

    edit 08:40 ilaçlar da artık ayakta tutmuyor bizi. emniyetten henüz kamera ve kayıtlarla ilgili açıklaması yok. sadece gerçekten çok yoğun ve özverili şekilde tüm teşkilatın onu aradıklarını biliyoruz. daha uzun yazamıyorum halimizi yazsam duygu sömürüsü diyorlar. birşey yazmasam yazmadı garip diyorlar. şu anki halimizi size kelimelerle anlatamam. mesajlarla ve aramalarla destek veren herkese teşekkür ederim tekrar.

    edit: 23;43 perişanız hala haber yok. ek olarak yanında para olmadığını, ve herhangi bir bankaya ya da kredi kartına borcu olmadığını da öğrendik. (tüm banka hesapları ve nakit akışları takip edildi)
    kuşadası emniyet müdürlüğü titizlikle ve yoğun bir çaba sarfediyor. kendilerine müteşekkiriz ve güveniyoruz.onlardan gelecek haberi bekliyoruz.
    hava yine soğuk, rüzgarlı ve yağmurlu...
    soran, arayan, mesaj atan, merak eden herkese teşekkürler.

    edit:18.10: durum hala belirsiz..savcılık dilekçesinde sonra hakim izni de çıktı. gündemi daha fazla da meşgul etmek istemiyorum. bundan sonrası bekleyiş artık. sizi de sıkmak istemiyorum. allah kızına bağışlasın diye dua ediyoruz yardımlarınız ve desteğiniz için çok teşekkür ederim.

    15.06: 24 saat oldu artık.otogara bakıldı, bir çıkış yok. elimizdeki tüm bilgileri verdik. savcılık ilgileniyor haber bekliyoruz. destek veren, mesaj atan arayan herkese teşekkürlerimizi sunarız.

    edit 13.16: müge anlı ile telefonda görüştük canlı yayında kısaca anlatmaya çalıştım. polislerde oldukça ilgili. mesaj atan, destek veren herkese çok ama çok teşekkür ederim. allah razı olsun sizlerden ses oldunuz, umut oldunuz, güç verdiniz. eşi gizem de okuyor her yazdığınız destek mesajını o da güç buluyor sizlerle.

    12.26: hala haber yok. avukat araştırıyoruz. şu anda mobeseleri izliyoruz. birşey çıkmadı daha az sonra da savcılığa tekrar gideceğiz.
    desteklerden ötürü teşekkür ederim. biraz daha yoğunlaştırdılar aramayı.

    edit 11:00 küçücük kusadasında yok yok yok . kuş bile olsan bulunurdu.

    edit 09.28 müge anlıya ulaştık. tüm bilgileri verdik.
    bugun bilgi geçecekler. yayına da çıkabiliriz. destek olan herkese çok teşekkür ederiz. müge anlıya izleyen varsa bana da bilgi verebilir mi. biz şu an bir şey izleyemiyoruz.

    08.25 polise tekrar gittik. hakim izni 1 haftadan önce çıkmaz dediler. müge anlıya yazdık ilgileniyoruz dediler ama artık bilmiyoruz.
    2.5 yaşında süt kokan kızı olunca biran evvel bulmak istiyoruz.

    07.22 destekleriniz dualarınız için çok teşekkür ederiz. eşi de okuyor yazdıklarınızı. desteklerinizle bir nebze güç buluyor. ama hala dualarınıza desteklerinize ihtiyacımız var. gücümüz tükendi. ayakta duramıyoruz..

    edit 05.27: haber yok dışarısı yağmur kıyamet.

    edit 03:12 hala haber yok. bu yaşına kadar bizden habersiz 1 saat geçirmiş biri değil. alkol düşkünü değil. içerse evinde içer. eşi, ailesi olmadan bara/cafeye gitmişliği yok. böyle biri.

    edit 01:12 elim boş eve döndük. annem perişan, eşi perişan. ben yanlarında duramıyorum. herşeyden habersiz uyuyan kızıyla birlikte yatıyoruz. dua edin lütfen.

    edit. şimdi tekrar ifade verdiğimiz karakola geldik telefon sinyali için. savcılık dosyayı sabah alacakmış. telefon sinyali için hakimden izin çıkacakmış.
    off kuşadası da inanılmaz soğuk bugün. insan bu soğukta dışarıda nasıl dayanır..off içim parçalanıyor

    edit. twitterdan da paylaştım. lütfen oradan da destek verebilir misiniz? hala haber yok 00.55

    https://twitter.com/…tatus/1371915521214533636?s=08

    edit. müge anlı instagram sayfasına da mesaj attım.

    arkadaşlar aydın kuşadası'nda erkek kardeşim berk ergier kayıptır. en son saat 14.30 da kuşadası otogar tarafından kervansayarın oradaki işine doğru yürüyerek yola çıkmıştır.

    kimseyle kavgalı değildir, ya da bilinen bir düşmanı, tehdit edeni de yoktu. herkesin sevdiği güleryüzlü biri. herkesin yardımına koşar derdine ortak olurdu. ancak içine kapanık olduğu için derdi olsa da biz üzülmeyelim diye paylaşmazdı.

    change ofis de çalıştığı için korkuyoruz ancak işine bugun hiç gitmediğini biliyoruz ama yanında yüklü para olup olmadığını bilmiyoruz.

    aşağıya linkini bırakıyorum. gören duyan varsa allah rızası için lütfen bildirsin. 2.5 yaşında kızı var. her yerde arıyoruz. lütfen kuşadası'nda en ufak bilgi bile bizim işimize yarayacaktır.

    görsel

    edit. başlığı yukarı taşıyan herkese teşekkür ederim. tüm aile perişanız. ben şu an yollarda onu arıyorum. lütfen destek verin.

    edit. hastane ve karakola bildirdik. polise ifade verdik. tüm arkadaşları ile görüştük herkes şaşkın ve kimse birşey bilmiyor.

    edit. eşine ve kızına oldukça düşkündü. hiçbir şekilde küsmezdi. kızsa bize küsmez habersi bırakmazdı
    görsel

  • bu sabah, bahçeköy bilice börekteydi tek başına kahvaltıya geldi 200 kişi foto için sıraya girdi 10 dakika içinde, en son " - bari benim çayı da biri içsin" dedi tebessümle, üzüldüm adamın o durumuna vallahi, sevilmek, ünlü olmak iyi güzel de (ben de çok severim ayrıca) bi rahat bırakın adamı yahu bi pazarı var insanın....

  • daha 17 yaşındaydım, lise bitince dershaneye yazıldım ve çalışıyorum. çıkışta çalıştığım pvc dükkanına gidiyorum. pc başına attılar beni, msn kurmayı falan bildiğimden...

    çalışanlardan biri pazar günleri kızlara laf atan, batak dörtlüsünden, özünde çok saf bi tip. sürekli hayatın kıymetini bilmediğimizden, antalyaya tatile gidilmesi gerektiğinden bahsediyordu. fight clubın başlarında "acı mı görmek istiyorsun, salı akşamları methodist kilisesine git" diyen doktoru hatırlayın. fight club izlediğim günün sabahı yine "hayatın kıymeti"nden bahsederken, pcden başımı kaldırıp sertçe "hayatın kıymetini mi bilmek istiyorsun, pazar günleri mezarlığa git" dedim. patronun da mal olmasından dolayı söylediğim ciddiye alındı ve eleman pazarları mezarlıkları gezmeye başladı. cevşen, kumaş pantolonla birlikte de namaza başladı. değişimin sebebi olarak gösterilmemle mahallenin ruhani lideri oluverdim. esnafın sürekli dini muhabbetlere yeltenmesi ve benim ağır başlı davranmak zorunda kalmam...

  • saçma olmayan evlerdir. ankara kışın çok soğuk ve eskiden herkes sobayla ısındığı için o şekilde dizayn edilmiştir o evler.