hesabın var mı? giriş yap

  • benim de sık duyduğum ama üst komşumuzun küçük çocuğu olduğu için daha önce kafa yormadığım ses.

    yalnız başlığı okuyunca ufaktan tırsmadım değil. bu ses sadece yuvarlanma sesi değil önce düşüyor sonra yuvarlanıyor. "takk prrrrrrrrrrrrrrrrr..." diye gelen bir ses.
    neyse komşunun çocuğudur komşunun çocuğu.

  • iki genç arkadaş uyuşturucu bulundurmak suçundan mahkemeye çıkarılırlar. yargıç hapis cezası vermez, onun yerine gidip diğer gençleri uyuşturucuya karşı uyarmalarını ister. bir ay sonra iki arkadaş yeniden yargıç karşısına çıkar ve yargıç durumlarının ne olduğunu sorar. birinci genç:

    "harika,100 kişiyi uyuşturucu kullanmaktan vazgeçirdim" der.
    "nasıl yaptın?"
    "tahtaya biri küçük biri büyük iki daire çizdim. sonra da dedim ki;büyük daire uyuşturucu kullanmadan önceki beyniniz, küçük daire uyuşturucu kullandıktan sonraki beyniniz."

    "aferin" der yargıç ve diğer gence döner.
    "ben 1000 kişiyi vazgeçirdim" der ikinci genç.
    "bravo,sen nasıl yaptın?"
    "tahtaya biri küçük biri büyük iki daire çizdim. sonra da dedim ki; küçük daire uyuşturucu yüzünden hapse girmeden önceki kıçınız, büyük daire de hapisten çıktıktan sonraki kıçınız."

  • "böylece sanatların en özgürü* saygın kabul edilenler listesine yerleştirilince özgürlüğünü yitirdi. gittikçe daha çok sayıda ressam, gittikçe daha büyük, gittikçe daha anlamsız resimler yapmaya başladı. işte soyut dışavurumculuğu* kitsch sınırına getiren şey, moma* tarafından, moma'nın da bir parçası olduğu daha geniş kapsamlı bir toplumsal sözleşme tarafından reçetesi belirlenen biçeme bütün ressamların uymaya çalışmasıydı." frances stonor saunders - who paid the piper cia and the cultural cold war

    [soyut dışavurumcuların "bir rastlantı sonucu soğuk savaş sırasında resim yaptıkları, soğuk savaş için yapmadıkları" iddiasını sürdürmek çok güç. kendilerinin söyledikleri sözler, bazı durumlardaysa siyasal bağışıklıklar, onların hiçbir ideolojiye bağlı olmadıkları iddialarını zayıflatıyor. ama soyut dışavurumcuların çalışmalarının, içinde yer aldıkları siyasal tarihe indirgenemeyeceği de doğru. caz gibi, soyut dışavurumculuk da, alet edildiği siyasal amaçtan bağımsız olarak var olan, hatta, evet, bu amaca yenilmemiş yaratıcı bir olguydu -ve şimdi de öyledir.] agy

    (bkz: the cultural cold war/@ibisile)

  • klavye mantığı ile, hatunu ters çevirip sallarsanız, kırıntılar oradan çıkacaktır. ama çıkmayabilir de, sonuçta ben klavye ile her gün beraberim, hatun nedir bilemiyorum pek.

  • adamın biri ve danışmanı birgün konuşmaktadır.
    adam sorar.
    " söyle bakalım. ben mi daha büyüğüm yoksa turgut özal mı? "
    " o nasıl soru efendim? tabiki siz daha büyüksünüz.
    sayın özal halktan çok korkardı. siz ona göre çok daha cesursunuz. "

    " peki söyle bakalım. süleyman demirel mi daha büyük yoksa ben mi? "
    " tabi ki siz büyüksünüz haşmetlim. sayın demirel de askerden korkardı mesela. siz askerden de korkmuyorsunuz. "

    " peki son bir soru. hz. ömer mi daha büyük yoksa ben mi? "

    "tabi ki siz efendim."
    "amma da abarttın haa. yalakalık yapıyosun şuan. doğruyu söyle kızmıycam"

    " doğruyu söylüyorum efendim. hz. ömer de allahtan korkardı.
    ama sizde allah korkusu da yok.

    edit: pardon adam demişim.

  • başlık: türk kizi google dan mail hesabi...

    entry1: alamaz cünkü adamlar cep telefonu numarasi istiyor. olmaz olamaz.

    başlık: camide nike ayakkabimi caldi picin teki

    entry1: iyi ilerde zekat vermedim demessin

    entry2: vay amk 15 senedir camiye gitmiyorum nasıl lan hala aynı mı bi değişiklik var mı?

    entry3: ben bugün parmak arası terlikle gittim nikeyle döndüm