hesabın var mı? giriş yap

  • 35 yaşındayım ve şimdiye kadar güneş gözlüğü bile kullanmamış bir insan olarak ormanda 10 kaplan gücünde görüyorum. hiç kıskanmaya gerek yok, herkesin bir defosu vardır.

    geçen çarşamba uyandığımda sol kulağım tıkanmıştı, grip olduğumu sandım. perşembe günü tıkanıklığa çınlama ve uğultu eşlik ediyordu, su kaçtı zannedip çıkarmaya uğraştım. cuma günü sol kulağımdan kendi sesimi bile duyamadığımı fark edince hastaneye koştum. ani işitme kaybı adında bir hastalık geçiriyorum. kortizon, hiperbarik oksijen tedavisi, odyometri sonuçları, dengesizlik, halsizlik, baş dönmesi...

    bir günde sağır oldum. düzelir miyim? kimse bilmiyor.

    her gün 15-20 kişi ile beraber denizaltı görünümlü basınçlı bir odada, 2 saat boyunca oksijen maskesiyle oturup kulaklarımdaki basıncı eşitlemeye çalışıyorum. kemik hastaları da var, işitme yerine bir sabah kalkıp gözlerinin görmediğini fark edenler de, beyin tümörü nedeniyle tedaviye girenler de...

    bence gözlük havalı bir şey, işitme cihazı pek o kadar değil.

  • 15 günlük men mi olurmuş, canan hoca yıllık izne çıkmıştır. yanında da bir sepet tereyağı ve yumurta.

  • genelde yazarlar unlu rom markasindan bahsetmis ama bu markaya adini veren unlu korsan captain henry morgan'dan hic bahsedilmemis. captain morgan gallerin fakir bir koyun'de dogduktan sonra bir sekilde gemici olur ve yolu karayip adalari ve civarina duser. korsanlik yapar yillarca o donemin en gelismis 2 deniz gucunden biri olan ingiliz armadasina zor gunler gecirtir bolgedeki ticari gemi ve sehirleri yagmalar . donemin britanya krali kendisi ile bas edemeyip anlasma yolunu secer ve captain morgan britanya donanmasin'da amiral ve sir unvani alir. isminin unlu bir rom markasina verilmesi hakkinda ise gercekligi bilinemeyen soyle bir rivayet anlatilir. savasta hayatini kaybeden morgan , onemli bir sahsiyet oldugu icin ulkesinde gomulmek ister o donemde gemi yolculuklari aylar surdugu icin cesedin bozulmamasi icin bedeni karayip adalarin'da yaygin olan rom ficisinda saklanir .gemi ingiltere topraklarina gelince'ye kadarda basindaki nobetci gemiciler ficidaki rom'u bitirir ve cesedi bozulur.

  • polis bir yakınımdan direkt alıntı.

    "polis okulunu bitirdik bizi ilk istanbul aksaray'a verdiler. çevik kuvvet. bir gün aksaray'da bizim arkadaşların da takıldığı bir lokantaya girdim. yemeklerinin lezzetli olduğunu söylemişlerdi. kuru fasulye pilav istedim. garson getirdi ama atar gibi bıraktı tabakları önüme. yemekleri bu kadar güzel olan bir yerin personelinin bu kadar suratsız olması ilginçti tabi. neyse yemeğimi bitirip kasaya yöneldim. "abi elinize sağlık valla çok güzelmiş kurunuz" dedim. ve yirmi lira uzattım. adam bir paraya bir bana baktı. "memur bey şaka mı yapıyorsun?" dedi. ben kuru fasulyesini övdüğüme diyor sandım. "hayır dedim valla çok güzel de pek ilgilenen olmadı masayla..." dedim şikayetimi de bildirdim. kasadaki adam altın bulmuş gibiydi. birden "abi allah senden razı olsun be. burada polisler her gün yerler de para veren pek olmazdı. elemanın davranışları için de özür dilerim. o da bu durumdan dolayı böyle davranmıştır. çok özür dilerim" dedi. ben de paramın üstünü alıp çıktım ama çok da şaşırdım. allah haram yemekten korusun bizi ne diyeyim"

  • yıl 1998. 80'ler ingiltere'sinden izler taşıyan bir yakın gelecek tasarımı. bir liderin hakimiyeti altında faşist bir yönetim hakim. v, eski bir savaşın kurbanlarından birisidir ve sürekli gülen ürkütücü maskesini yüzünden çıkartmadan gölge galerisinde yaşamaktadır. parasızlıktan vücudunu satmak üzere olan bir genç kızı kurtarıp nostaljik, sürreal inine getirir.

    bir süre sonra, v anarşist eylemlerine başlar. mekanının nerede olduğu kesinlikle tam olarak belli değildir fakat bu garip mekanın kapıları her yere açılabilmektedir. bir metroya ve hatta liderin karargahlarına. v'nin yıkıcı eylemleri baskıcı sisteme zarar vermeye başlar. ki o anarşistleri yıkıcılar ve yaratıcılar olarak ikiye ayırır. bu eylemler zamanla sistemin ve lider biraderin sonunu hazırlayacak ve londra'da saf anarşi ortaya çıkacaktır.

    ne kadar güçlü bir eser olduğunu ve ne kadar iyi çizildiğini kelimelere dökebilmek çok mümkün değil. v'nin gizemli, hayranlık uyandırıcı, korkutucu görünüşü, hareketleri ve rengarenk, nostaljik bir labirenti andıran mekanı nasıl anlatılabilir bilmiyorum. v'nin hayatına soktuğu kadına aydınlanması için verdiği ceza unutulmaz.

    çizgi roman ve grafik roman sanatının doruk noktalarından birisidir. ayrıca resim tekniği açısından da psychedelic renkler ve çizgiler yoluyla okuyucunun bilinçaltını harekete geçirir. alan moore'un metni ise bu hareketi kamçılar.

  • derneğimizde iki çeşit üye grubu var diyebiliriz.

    cnbc-e e2 eşliğinde uyuyabilen entel kesim ve "ntvspor olsun gerekirse curling olsun" diyerek fransa ligi özetleriyle uyuyabilen grup.

    geçenlerde bir araştırma yaptık, derneğimizin üyelerinin büyük bir kısmının 2. öğretim okumuş ya da nba maçlarını gözleri kapana kapana izleyenlerden oluştuğunu gördük.

    en kısa sürede toplanıp, "flash tv eşliğinde uyuyoruz" zirvesi düzenleme planlarımız var.

    edit: çokça soru aldım, ilginiz için teşekkürler. kısaca derneğimizle ilgili, katiyen aşamadığımız bir kuraldan bahsetmek istiyorum. "ben televizyon karşısında uyuyorum, olur mu?" diye gelen sorular çoğunlukta. cevap, hayır! bu derneğe üye olan ve dernek şartlarına uyan profil, tekrar etmek istiyorum, "neyse ben yatayım artık çok uykum geldi" deyip, televizyonu açan insan profilidir. tv karşısında sızan insan halimizden anlamaz, anlayamaz. tsubasa'nın dripling yaparken elips topa her vurduğunda gelen o dup dup dup sesi, bizim için ninniden ötedir, lütfen bu bilinsin.