hesabın var mı? giriş yap

  • diyanetten allah razı olsun, bütçeden çok büyük pay alıyorlar ama hakkını veriyorlar. hatta bu paraya bu bilgiyi elde etmek gerçekten mucize. başka ülkeler salak gibi teknolojiye falan yatırım yapıyor. onların hepsi kuran'da yazıyor. inanmayanlar android debug suresine bakabilir.

  • adam resmen problem oğlum. gittiği yerde problem yaratıyor.

    getirirseniz başımıza otobüs şoförünü diplomasiyi 20 senede öğretemezsiniz.

    kalitesizlikten midemin bulantısı dinmiyor artık

    edit: çaylak troller mesaja boğuyor, sövüyorum bilginize

  • vicdanı yüksek olan halkın olduğu bir ülkede %1 bile alması zordur. lakin biz beş para etmez bir milletiz ve % 50 ile getiririz hem de sanıldığı gibi dinle sömürülen, cahil bırakılmış halkımızın oyları ile değil orta sınıf ve zengin zümrenin, modern görünümlü, ruhu taş devrinde olan insanları sayesinde olacak bu.

    çok uzağa bakmayın, çalıştığınız iş yerine, oturduğunuz apartmandakilere bakın. ne şık, ne modern görünüyorlar değil mi? bi de onları sizin arkanızdan patrona yaptığı yalaklaıkları, iş çıkışında metrodaki engelli asansörleri kullanırken, trafikte 8 makas atarak hayatınıza kastettiği zamanları düşünün. ya da sitenizin apartman toplantısına gidin. sonra da yozgat'taki ücra bir köydeki köylüyü eleştirin. en azından onlar oy verirken, önceki dönem ürünlerini almayan ama şimdi az da olsa bir şeyler verip alan hükümete oy veriyor.

  • telefon çalar ve arayan kişi kanal ismi vermeden yalnızca "televizyonu aç" der.. adamımız da anında doğru kanalı açar.. lan bi kere de farklı bi kanal aç sonra da telefondaki dallamaya "hangi kanal birader?" diye sor! koskoca amerika'da bir tane mi tv kanalı var??

  • --- spoiler ---

    04.01.2010 tarihli bölümde ali'nin ezdiğini sandığı hamam böceği, ramiz dayı'nın çürümüş mutfak dolabından çıkarıp adam ettiği hamam böceği olabilir. önümüzdeki bölümde çıkar kokusu.

    --- spoiler ---

  • günlerden bir gün, köylerden birinde bir çiftçinin eşeği kör kuyuya düşer.

    eşek saatlerce acı içinde kıvranır ve bağırır. sesini duyan sahibi gelip baktığında zavallı eşeği kuyunun dibinde görür.

    çaresiz çiftçi köylüleri yardıma çağırır. köylüler kör kuyudaki eşeği kurtarmak için ne yapacaklarını düşünürler ama sonuçta onu kurtarmanın imkânsız olduğuna ve bunun için çalışmaya değmeyeceğine karar verirler. tek çare, kuyuyu toprakla örtmektir. herkes ellerine aldığı küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atar.

    zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkerek dibe döker. bir süre sonra ise ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükselir ve sonunda yukarıya kadar çıkar. köylüler kuyudan dışarı çıkan eşeğe çok şaşırır. işte hayat da bazen bizim üzerimize yüklenir ve üzerimiz toz toprakla örtülüyormuş gibi olur.

    bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır. kör kuyuda olsak bile.

  • avukat olduktan sonra çok yaşadım bu durumu. ya savcılığa şikayetçi olacaksınız ya da polisten şikayetçi olacaksınız.

    yaşadığım örnekler;
    1-telefonla dolandırılmaya çalışılan adam karakola geldi. az önce aradılar numarası gözüküyor, dedi. polis, sen dolandırılmamışsın bir şey yapamayız, dedi ifade almadan gönderdi.

    2-müvekkilin mağazasında hırsızlık oldu. kamera kaydı var. önce cdye atın biz flash açmıyoruz almıyoruz dedi. cdye attık ben açamam onu program lazım dedi. tak bi çalışır belki dediğimizde tamam açıldı ama şirket yetkilisi gelsin, dedi. arçelik mağazasında hırsızlık olsa ali koç mu gelecek müdür burada avukat burada desek de ikna edemedik.

    3-hırsızlık için girerken işyerinin mührünü kırmışlar. bi tutanak olsun diye geldik diyoruz. kamera kaydı istedi. verdik. yukarıdaki cd muhabbeti oldu tabi yine. mühür bozulurken gözükmüyor, diyor. sen yaz diye ısrar edince olay yeri gelecek gidin bekleyin sonra ifade alıcaz diye saatlerce esir ettiler.

    4-ifadeye çağrılmış müvekkille gittik bekliyoruz. o gün de adamın biri cinayet işlemiş ama yakalanmış vs her şey net. karakolda sürekli bi hareket var ama hiçbir şey yapılmıyor. bizim gibi ifade vermeye gelenleri bekletiyorlar. ne zaman ifade alırsınız, bugün alır mısınız, diye soruyoruz. dur kardeşim şimdi olay var, iş çıkartma başımıza, diyor. sanki pastaneye geldik de profiterol istiyoruz ama içeride adam vurmuşlar. karakol değil mi burası sonuçta, böyle şeyler olması normal değil mi!

    5-müvekkili ifadeye çağırdılar. pazartesi geleceğiz, dedik. pazartesi de adamın işi çıktı salı sabah gittik. memur, ben sizi pazartesi bekliyordum, evrakınızı iade etmiş olabilirim, ifadeyi artık savcıya verirsiniz, diye bir saat kafa şişirdi, müvekkilin yanında. sonra baktı, aa daha göndermemişim, hadi alalım ifadenizi dedi.

    6-birgün saat 15.00-16.00 gibi müvekkili uyuşturucu ticaretinden gözaltına almışlar. ben saat 19.00-20.00 gibi karakola gittim. ifade kaçta alındı biliyor musunuz? saat sabah 06.00'da!

    7-arabanın aynalarını kırmışlar, kasko istiyor diye şikayetçi olacağız. fotoğrafların renkli çıktısından tanık beyanına, neler istemediler ki!

    8-müvekkil dayak yemiş şikayetçi olucaz. git rapor getir diyor. biz ifade verelim sonra raporu da getirir istersen beraber gideriz hastaneye diyorum. hep öyle diyorlardı giden gelmiyor valla rapor gelmeyince ifade almamaya karar verdik, diyor.

    öte yandan ifade alınca da kafasına göre ifade yazıyor. kendi aklınca düzeltiyor ya da yardımcı oluyor. müvekkil teyple oynarken kaza yapıyor. polis sağ olsun teybi karıştırmadım yardımcı oldum ha, diyor. müvekkil tecavüzden ifade veriyor, polis aramış savcıya özet geçiyor. sevgililermiş savcım, diyor, savcı da salıveriyor.

    türkiye'de hukuk bitmiş. bunu da eyyorlamam bu kadar işte.