hesabın var mı? giriş yap

  • galatasaraylı futbolcuların bu maçı kazanmak gibi bir düşünceleri olmayacak, maça iyi hazırlanmayacaklar, maç bitse de tatile gitsek diyecekler ve maç formaliteden ibaret olacak. fenerbahçe ise en azından şampiyon takımı yendik diye avunacak, hırslı oynayacak ve sezonu iyi kapatmak için elinden geleni yapacaktır. bu şartlar göz önüne alındığında galatasaray 3-0 kazanır.

  • aç aç dolanıp, şöyle fitim böyle sağlıklıyım, yiyorum ama kilo almıyorum, kilo takıntım yokgillerden. bu versiyonları reklamlarında oynatan kalori bombalarını özellikle sepetimden çıkarıyorum, saksı mıyız lan biz.

  • artık bir esprisi kalmamış mevzudur. 5 yaşımdan beri yılda en az 2-3 kez esenler otogarına uğrarım. günün her saatinde orada bulunmuşluğum vardır. bir kere bile ne işedim ne sıçtım. ''tuvalet ne tarafta dayı?'' diye esnafa sorduğunuzda takındıkları yüz ifadeleri ve ''hayır yapma'' tadındaki ''şu tarafta yeyenim'' diyerek gönülsüzce göstermeleri bile yeterdi. hiç gitmedim. yaklaşık bir ay öncesine kadar. otogara indim, çişim vardı, ''ekrem imamson tuvaletlerin reklamını yapıyordu internette bakak hele'' dedim ve saat sabah 6 gibi esenler otogarı tuvaletine girdim. mis gibi tuvalet. istanbul kart destekleyen turnikeler, full aydınlatma, geniş iç mekan, tertemiz pisuvarlar, helalar, lavabolar. peçetesi, suyu sabunu her yeri tertemiz. ne koku var ne bir pislik ne bir şey. aha şu vaziyette tuvaletler.

    bu mevzu da bazılarının hiç anlayamayacağı bir mizah unsuru olarak tarihteki yerini aldı artık. yeni tuvaletleri yapanların, düşünenlerin ve bu halde tutanların eline sağlık.
    konu kilit.

    öyle işte.

  • zayıf olma, güzel görünme arzusundan çok daha derin olan..

    nasıl başladı farkedemedim hiç, hiçbir zaman fazla kilolu olmadım. ama hep bir diyet halinde olduğum da bir gerçek. ama son aylarda, sanki hayatım boyunca kendimi bu hale getirmeyi beklemişim gibi..

    yavaş yavaş gelir bu farketmezsiniz. önce tuzu keseyim, şekeri keseyimle başlar, sonra yağlı şeyler yemeyeyim dersiniz, haşlanmış sebze yiyeyim, karbonhidratlardan kısayım.. sonra sıvı yeme süreci başlar bir süre. ardından sadece meyve. heh işte bir de bakmışsın hiçbir şey yiyemiyorsun artık. yemiyorsun, kimi zaman canın istiyor, kimi zaman da yemek yiyen insanlara tuhaf varlıklar gözüyle bakıyorsun.

    bir zaman geliyor kurtulmak istiyorsun, ilaçlar işe yarıyor gibi oluyor. ama bu sefer kafandaki ses, "hayır iyi olmamalısın, yememelisin, ilacı bırak" diyor sinsice. bırakıyorsun. kötü olmak istiyorsun, hasta olmak, aciz olmak. bu ne saçma iştir de diyorsun ama kıramıyorsun o zincirini bir türlü. seni bu hale getiren kimse ona lanet okuyorsun ama neticede sensin bu işin merkezinde. kimseyi üzemediğin için, hayatını hep başkaları kontrol ettiği için, kendi bedenini kontrol edip, bir şekilde insanları üzdüğünü zannediyorsun.

    düzelemiyorsun be bir türlü. en ufak bir darbede mosmor oluyor vücudun, saçların dökülüyor, sevdiğin herkes acı çekiyor. yeri geliyor dudağına bir şey sürecekken bile "ulan acaba bunda şeker var mıdır?" diyorsun. kafanın içinde hep o ses "daha da zayıf olmalısın"

    aynaya bakıyorsun. aynada ne kadar kötü göründüğünün farkındasın, orantısız vücudun, kocaman bir kafan var. ama bu çirkinlik seni mutlu ediyor bir yandan. daha da çirkinleşmeliyim, daha da acizleşmeliyim istiyorsun. çünkü görmüşsün ki insanlar belki de sadece hastaysan seni seviyorlar, sana iyi davranıyorlar. kafanın içindeki ses bu sefer "hastanelik olmalısın" diyor. olana kadar devam edeceksin, biliyorsun. ediyorsun, yemiyorsun. yiyemiyorsun.

    bir zaman geliyor, üzülüyorsun insanları mutsuz ettiğin için. gönüllerini almak için iki lokma bir şey yemeye çalışıyorsun. en boktanı da bu oluyor. içine hiçbir şey almak istemiyorsun. onların mutlu olduğunu görüyorsun. ama içinde tutamıyorsun yediğini. çünkü sanki öyle olursa, ihanet edeceksin gibi. çünkü bu kendinle yaptığın bir sözleşme bir nevi. "kendimi kontrol ediyorum. yemek yeme isteğim geliyor ama ben yemiyorum."

    gece yatarken başını yastığa koyup günün muhasebesini yaptığında, "bugün de hiçbir şey yemedim." düşüncesinin gururunu yaşıyorsun. ya da şu kadar kalori aldım ama şu kadar da yaktım diye hesaplıyorsun. insanların yeter artıklarına aldırmadan günde en az 2 saat spor yapıyorsun. gücünün tükendiğini görsen belki bırakacaksın ama bir türlü enerjin bitmiyor. bu da seni daha saçma bir fikre sürüklüyor. "demek ki benim yemek yemeye ihtiyacım yok" düşüncesi.

    ya da çok depresif bir haldeysen varoluşunu sorguluyorsun. kendine insanların sana davrandıkları şekle göre bir değer biçiyorsun ve "belki de hiç varolmamam gerekirdi diyorsun. yok olmak istiyorsun. yok olana kadar incelmek. normal kiloda kalmayı inatla reddetmek. belki de 4.sınıftaki kilona düşmek. ama hep şu kafanda "bir 5 kilo daha vereyim bırakacağım." ama korkuyorsun da bir yandan. o 5 kilolar hiç bitmeyecek. yok olup gidene kadar.

    solup gitmektense yanıp kül olmak daha iyidir. öyle midir?
    bi 5 kilo daha vereyim de..

  • daha yazar olali 3 gun olan bir ergenin sizlamalari. okullar tatil olunca bu cocuklari da bilgisayara verip kurtulmaya calisiyor anne babalari.. sunlarin eline tablet vermeyin sokaga birakin diye kac kere soyleyecegiz!

  • savas karsitliginin tum dunyada sembolu haline gelmis pablo picassonun tablosunun adi.

    tablonun uluslararasi une kavusmasi ikinci dunya savasi sirasi ve sonrasina rastlar. guernica asil olarak fasizmin igrencligini anlatir.

    picasso fasist diktator franco nun zaferiyle sonuclanan ispanya ic savasi sirasinda ilk gencliginde gittigi fransadadir. ispanya cumhuriyetci hukumeti paris te duzenlenecek bir sanat fuari icin bir yapit ortaya koymasini ister. picasso ispanya nin guernica adli bir kasabasi franco yu destekleyen fasist alman ucaklari tarafindan bombalanincaya kadar ortaya birsey cikartamaz.

    guernica, basklar icin tarihsel acidan cok onemli ve bir kultur kasabasi olmasinin disinda askeri oneme sahip olmayan ve sadece sivillerin yasadigi bir bolge o zamanlar. bask mirasinin onemli bir bolumu bu noktada bulunuyor ve o doneme kadar cepheden oldukca uzak bir cografya.

    1937 nisan sonlarina dogru almannazi savas ucaklari bu askeri onemi sifir olan bolgeyi bombaliyorlar ve ardlarinda cok sayida olu, yarali, tahrip edilmis tarihi eser birakip cekiliyorlar. bombardiman sirasinda kasabadaki herkesin sivil ve silahsiz oldugu daha sonra da teyid ediliyor.

    o sirada fransa da bulunan ve dunyada da buyuk tepkiye neden olan bu bombardimandan manevi anlamda buyuk olcude etkilenen pablo picasso1 mayis 1937 de guernica adli tabloya basliyor. katliami anlatmaya calisirken tuhaf ve herzamanki olculer gozonune alindiginda anlasilmaz cizgiler ve renkler kullaniyor. ispanya cumhuriyetci hukumetinin ilk tepkisi bu ne la tadinda oldukca olumsuz oluyor. tabloyu degistirmeye bile kalkiyorlar. belki de utandiklari icin uluslararasi resim fuarinin tanitim kataloguna bile almiyorlar tabloyu.

    tablo bittikten sonra yine de fuarin ispanya pavyonunda yer aliyor. guernica da yasanan vahsetin anlatildigi tabloya bakanlarda oldukca antipatik bir etki yapiyor picasso nun kullandigi renkler ve anlasilmaz cizgiler. tabii o sirada fasist almanya avrupayi isgale henuz baslamamis ve kitlesel katliamlara henuz girismemis.

    sergide bu tabloyu gorup de irkilenler, sozkonusu katliamlarin ardindan, bu irkilme tepkisinin aslinda tablonun kendisi oldugunu anliyorlar.

    resim 1938 yilina kadar fransayi dolasiyor ardindan da picasso nun izni uzerine newyork sanat muzesinde sergileniyor. 1975 de hala diktator franco tarafindan fazimle yonetilen ispanya tablonun iadesini istiyor. muze tablonun iadesini demokratik bir ispanya sartina baglayarak franco ya tokat atiyor. sonunda 1981 de picasso nun 100. yasgununde franco dan kurtulmus ispanya nin pradomuzesine gonderiliyor guernica.

    guernica hala picasso nun en buyuk basyapiti olarak degerlendiriliyor ve dunya nin en onemli tablolari arasinda yer aliyor

    guernica esas olarak fasizmin igrencligini anlatir. tablonun tamamlanisi sirasinda anlatilan cok da ilginc bir de anektot vardir:

    picasso nun tabloyu bitirmeye calistigi atolyeye resmi merak eden bir nazi komutani girer ve hemen hemen bitmis olan tabloya kucumser bir ifadeyle dukak bukerek bakar,

    "bunu siz mi yaptiniz?" diye sorar.

    picasso ise nazi komutanina donup

    "hayir efendim, siz yaptiniz" diye yanit verir.

  • ben çalışırım lan. 5 bin tl ve insanla uğraşmayacağım bir iş.

    nereye başvuruyoruz?

    zorunlu edit : ülkede çoban mafyası var galiba.
    mesaj kutum hep yeşil. kendimi özel hissetmedim değil hani.