hesabın var mı? giriş yap

  • arkadaslar bu tivitlerin hiçbiri boş değil. 3 5 liralık mesele değil. milyar dolarlar dönüyor. bu paralar çalışılıp kazanılan paralar değil. senin benim yaşamadığımız gençliğimizin. bizim cebimizden çıkıyor.
    kötü olan şu biz bu leş düzene alıştık. ama alışmayalım. herseye göz yuma yuma bu duruma geldik.

  • mal olan sahibine sabırla dert anlatmaya çalışması... kendi kendine oyun icat ettiğini, aylardır bana öğretmeye çalıştığını yeni anlamış bulunuyorum. hayvan ağzında oyuncağıyla geliyor, yanıma bırakıyor, miyavlıyor.. ben sap sap bakıyorum kendisine. aylardır bu böyle. en sonunda beni oyuna katmaya çalıştığını anladım da birlikte oynamaya başladık. ben atıyorum, o yakalayıp getiriyor, avcuma bırakıyor oyuncağı, sonra miyav deyip haber veriyor, ben yine atıyorum filan. mutluyuz, beni eğitilebilir bulup hemen vazgeçmediği için müteşekkirim kendisine.

  • bu konuda zamanında çok yazıldı çizildi, neden şimdi hortladı bilmiyorum ama:

    nokia, 1990'ların sonlarında işletim sistemi olarak symbian'ı seçti. 9210 communicator ve 7650 gibi cihazları hedefliyorlardı. 8 megabayt ram ve 4 megabayt diske sahip cihazlardı bunlar. linux, bu spesifikasyonlar için uygun değildi. windows ce vardı ama o da işe yarar bir opsiyon değildi. bu yüzden nokia için tek geriye kalan seçim symbian'dı. aslında symbian dediğimiz şey, psion epoc os idi.

    7650 üzerinde kendim zamanında uygulama geliştirmeye çalışmıştım. çin işkencesi gibi bir şeydi. çünkü psion, rom üzerinde çalışan uygulamalar, pil destekli ram ve siyah beyaz ekran için tasarlanmıştı. 7650 gibi bir cihaz için, üçüncü kullanıcıların uygulama yürütmesi için, flash bellekten, ram'a geçirmek gibi, performans öldüren adımlar gerektiriyordu.

    sonra n95 gibi renkli ekranlı cihaz çıktı. uygulama geliştirmek hala imkansız gibi bir şeydi. yani mümkündü ama symbian'ın sunduğu bir platform ve api olarak ortada hiç bir şey yok sayılırdı.

    tam bunlar olurken, apple çok daha iyi teknik spesifikasyonları olan iphone 1 çıkardı 2007 yılında. içinde 128mb ram, 16gb flash hafıza, gerçek bir cpu ve gpu, 18bit renkli dokunmatik ekran... ve en büyük farkı, tamamen bu cihaza göre tasarlanmış bir işletim sistemi. hem de, üçüncü kullanıcılarda uygulama geliştirmeye temelden uygun.

    iphone lansmanına nokia yönetimin verdiği ilk tepki hakkında çeşitli spekülasyonlar döndü. bunlardan biri: iphone çıkar çıkmaz yönetim kurulu toplantısına gönderilir. orada tüm yöneticiler, toplantıda beraber açarlar paketi. ciddi bir rakip olmadığını, fiyatının çok yüksek olduğu sonucuna varırlar. bu yüzden ufak bir pazar payı alacağını, nokia'nın pazar lideri kalacağını düşünürler. başka bir hikayeye göre, benzer bir cihazı ne kadar sürede piyasaya çıkarabileceklerini sorar genel müdür. cevap olarak: zaten çok benzer bir cihazın prototip aşamasında olduğu, çok kısa zamanda isterlerse çıkarabileceklerini söyler mobil cihaz departmanı yöneticisi.

    sonraki senelerde durumun vahameti adım adım belli olur ve o çok büyük mesafe üstünlük hızlıca yok olup, yerini yetişme yarışmasına bırakır. özellikle işletim sistemi konusu nokia'nın sandığından çok daha büyük bir problemi olduğu çok geç anlaşılır.

    symbian'ın olmayacağı anlaşılınca, meego'a odaklandılar ama o da bir türlü rekabet edebilecek bir son kullanıcı deneyimi veremedi. sürekli, önümüzdeki bir kaç aya problemleri çözeceğiz, release edeceğiz diye oyalandı tüm şirket, senelerce.

    kısaca, işletim sistemi veya daha geniş söylemek gerekirse, yazılım tamamen hafife alındı. gerekli ve gerçekçi bir vizyon geliştiremediler.

    hala bir çok şirket bu kafada. alırız işe 50-100 yazılımcı, veririz paralarını, kafalarına vura vura yaptırırız mantığında. ama mesela meego takımı belli bir noktada 2000 kişi ile çalışmaktaydı. nokia'nın elinde çok imkan vardı ve teknoloji konusunda deneyimli ve başarılı yönetimi ve çalışanları vardı. buna rağmen önleyemediler. çünkü yazılım sanıldığının aksine, gerçekten vizyon gerektiren bir alan.

  • (bkz: mcdonaldization) sonuçlarından biridir. kapitalist abiler , şirket kartelleri ve özellikle dünyayı yöneten bankerler sayesinde bütün ülkelerin geleceği son noktadır. büyük bir çoğunluk her zaman asgari ücretle çalıştırılır.
    bu abiler için zaten gini coefficient pek önemli bir şey değildir. (bkz: gini katsayısı) 700-900tl asgari ücret alanların zaten fazla kültürel aktiviteleri de olamayacağı için sistemi eleştiremezler. böylece :

    * zengin daha zengin olarak istediği politikacıyı başa getirir.
    * politikacılar koyunları güder ve oyları toplar.
    * zengin abiler ve politikacılar mutlu mesut yaşarlar.
    * asgari ücret alanlar da sistem ve din kölesi olup çükleriyle oynarlar. çoğalırlar. öbür tarafta kendilerine vaat edilenlerin hayaliyle yaşarlar ve mutlu olurlar.

    kurtar bizi (bkz: bombacı mülayim)

  • 14-15 sene önceki mevzu. içinde ölüm var ama trajikomik artık bu saatten sonra.

    anadolu'da belediyede çalışan yaşını başını almış iki arkadaş, bir daha mı geleceğiz dünyaya diyerek yıllardır umreye gidiyoruz diye atlarlar uçağa tayland'a giderler. aileler her seferinde bunları umrede sanarlar. şimdiki gibi görüntülü konuşma yok ya, eskilerden kalan müthiş bir taktik.

    bunlar bulundukları toprakların vazifelerini yerine getirecekler tabi, ilaç da almışlar, alkol de var, ateşle barut yan yana durmaz, final kaçınılmaz olur o turda, ikiliden biri kalp krizi geçirip ölür. şimdi kendinizi diğerinin yerine koyun. muhtemelen keşke ben ölseydim diyeceksiniz. adam ne yapacağını bilmez gavur ellerinde, yanında arkadaşının cenazesi var, herkes bunları dualarla kutsal topraklara gönderdiklerini sanıyor ama tayland'da ölüyorsun. adam rahmetlinin ailesine durumu nasıl anlatacağını bilmez, hangi derdine yansın.

    rahmetlinin oğlunu arar, baba öldü biz tayland'dayız der. şimdi burada da empati yapılması zor. baba kutsal topraklara diye gitmiş ama ölüsü nerde çıkıyor. oğlana "atla gel çabuk, cenazeyi bana vermiyorlar" der. adamın cenazesini almaya gidecek oğlan ama pasaport -vize derken tayland'a gitmesi öyle hemen kolay olmaz. 10 gün süre verirler cenazeyi almaları için oğlan geç kalır, cenazeyi alacağım derken rahmetlini küllerini verirler. oğul şoklar içinde, harbiden yakmışlardır adamı. külleri kavanoza koyup verirler oğluna.

    uluslararası krizin bir de türkiye ayağı vardır. rahmetlinin şehit olduğunu sanan aileye gerçek söylenmez, ne diyeceksiniz. imama para verirler biraz, çaktırma cenaze bu der oğul ve diğer yol arkadaşı. adamın kavanozu acele gömerler, cenaze törenini kimse görmez bunlardan başka.

    hadi çapkınlık yaparsın da uluslararası düzeyde yapmak sıkıntı olur. ölürsün ölünü vermezler, arabistan illerindeyim dersin tai kızlarının koynunda çıkarsın.

    ailesi hâlâ kutsal topraklarda öldü diye aşırı saygı gösterir adama. siz de okudunuz buraya kadar, bir fatiha gönderin rahmetliye. kimsenin ihtiyacı yoksa bu abimizin var. rip.

  • - orhan abi ikinokta yetmez abi bi de parantez ekleyecen gülmek için, :) yani
    - ben gözlerimle gülüyorum sadece : yeter bana... nası göndercez şimdi bunu
    - send'e bas abi

  • kelime: lavabo

    - 100 numara
    - hela, kenef, bok cukuru, ayak yolu, kubur, hacet gorme, hacet yeri, wc.... ?
    - .....
    - kizlar gider?
    - lavabo