hesabın var mı? giriş yap

  • 1885 yılında karl benz ilk arabayı icat ettiğinden buyana araba ile yapılabileceklerin sınırlarını zorlamanın hayalini kuruyoruz. bugün dünyanın en hızlı seri üretim aracı 490.48km/sa hızı ile bugatti chiron super sport 300+ (300+ 300mph'yi aşabilmesini temsil eder) olsa da bu hız, kara hız rekoru kırmaya çalışan sürücülerin ulaştıkları hızların yanında sönük kalmaktadır.

    bugatti chiron super sport 300+ 490.48km/sa'e ulaşırken

    kara hız rekoru denemelerinin öncüleri:

    1) la jamais contente
    17 ocak 1899'da 100 km/sa hıza ulaşan ilk araçtır. belçikalı camille jenatzy tarafından sürülmüştür. görsel

    2) ford 999 racer
    12 ocak 1904'te henry ford tarafından buz zemin üzerinde sürülerek 147 km/sa hıza ulaşmıştır. görsel

    3) stanley rocket
    26 ocak 1906'da fred marriot'ın sürüşüyle 205.5 km/sa ile rekoru kırmıştır. görsel

    4) fiat mephistopheles
    12 temmuz 1924'te 234.98 km/sa ile rekoru kırmıştır. sürücüsü ingiliz ernest eldridge'dir. görsel

    5) sunbeam 350hp
    malcolm campbell'ın sürdüğü araç 25 ekim 1924'te 242.63 km/sa ile rekoru kırmıştır. görsel

    6) babs
    28 nisan 1926'da 273.6 km/sa ile rekoru kırmıştır. sürücüsü ingiliz parry thomas'dır. görsel

    7) blue bird
    4 şubat 1927'de malcolm campbell ile 281.44 km/sa'e ulaşmıştır. görsel

    8) mystery (sunbeam 1000 hp)
    29 mart 1927'de henry segrave ile 322.95 km/sa ile rekoru kırmıştır. görsel

    9) golden arrow
    henry segrave'ın sürücülüğünde 11 mart 1929'da 372.46 km/sa ile rekoru kırmıştır. henry segrave 1930 yılında, henüz 33 yaşındayken su hız rekoru denemesi yaparken ölmüştür.

    10) blue bird
    malcolm campbell 24 şubat 1932'de 408.71 km/sa ile rekoru bir kere daha kırmıştır. video

    11) thunderbolt
    george eyston, 19 kasım 1937 yılında 502.12 km/sa ile rekoru geliştirmiştir. görsel

    12) railton special
    15 eylül 1938 yılında sürücüsü john cobb ile 563.6 km/saat hıza ulaşmıştır.

    13) spirit of america
    5 ağustos 1963'de 655.72 km/sa ile rekoru kırmıştır. sürücüsü craig breedlove'dır. video

    14) green monster
    5 ekim 1964'te 698.468 km/sa ile rekoru geliştirmiştir. aracı art arfons sürmüştür. görsel

    15) spirit of america - sonic 1
    craig breedlove bu sefer aracın yeni versiyonu ile 15 kasım 1965'de rekoru 966.57 km/sa'e getiriyor. bu rekorun kırılması için 5 yıl geçmesi gerekmiştir. sürüşü goodyear'ın reklamlarında kullanılmıştır. video

    16) blue flame
    23 ekim 1970'de gary gabelich aracı 1014.51 km/sa hıza ulaştırarak rekoru kırmıştır. video

    17) thrust2
    4 ekim 1983'de 1019,47 km/sa ile rekorun yeni sahibi olmuştur. sürücüsü richard noble'dır. video

    18) thrust ssc
    bugün dahi geçerli olan rekor 15 ekim 1997'de andy green'in sürücülüğünde tescillenmiştir. 1227.90 km/sa ile rekoru tescillenen araç bu denemesinden sadece 1 saat sonra 1240.77 km/sa hıza da ulaşmıştır. ancak tescillenen hızı 1227.90 km/sa'dir. günümüzde dahi 1,225 km/sa'lik ses hızını aşabilen başka bir kara aracı yoktur. video

  • bunun kralı ettir. lakin günümüzde bu sorun ortadan kalkmıştır.

    artık diş arasına eften püften şeyler sıkışmaktadır.

  • insanlar için geçerli olmayan düşünce. keşke olabilse ama evcil hayvan almak için bile insanlar güzellik kriterini ön plana koyuyor. kedi sahiplendirme sitelerine bakıyorum, zaman zaman bacağını gözünü kaybetmiş biçareler oluyor. ama kimse tek bacaklı bir kedi istemiyor. çünkü kedi biblo gibi bir şey herkes güzelinden istiyor. mesela şu zavallı yuva bulamıyor kendine, oysa evde beslenen herhangi bir kedinin yaptığı her şeyi yapabilir; bütün kediler gibi mırıldanabilir, uyur, sana gelip sırnaşıp kendini sevdirebilir, bunların hepsini yapabilir. sonuçta ev kedisinden kimse terlik getirmesini ya da bekçilik yapmasını beklemiyor. ama hayatın gerçeği bu işte, dış güzellik her zaman en önemli şey. evladın bile güzelini kayıran yaratıktan ben ne bekliyorsam...

    edit: fotoğrafını paylaştığım kedicik nihayet yuva buldu kendine. her şeye rağmen iyiler var, umut var.

  • özet: yolcu telefonu uçağa binmeden önceki bekleme yerinde bırakmış. uçaktan inip almasına izin vermemişler. bir arkadaş gelip alacak getirecek demişler onu da yapmamışlar. sonra yolcuya bir şekilde kapıyı açmışlar, uçaktan inip telefonu almış ama bu sefer de uçağa geri binememiş yasakmış.

    edit: özetleme tekniğimi soranlar, mit'den geçen hafta yayınlanan "from sparse to dense: gpt-4 summarization with chain of density prompting" makalesini okuyabilir.

  • tam bir aptal açıklaması.

    koskoca galatasaray başkanının yaptığı açıklamaya bak amk.
    13 yaşındaki çocuklar bile artık böyle benzetmeler yapmıyor.

    galatasaray, galatasaray'dır.
    nou camp'a çıkınca barcelona'yı titretir, arena'da madrid'i 5'lik kıvama getirir.

    sen kimsin de galatasaray'ı birisine benzetiyorsun.
    galatasaray'ı bir takıma benzetmek ve bir takımdan küçük görmek kimsenin haddi değildir.

    illa bir şeyi benzetecekseniz vizyonsuzluğunuzu benzetin.

    bir araba dolusu parayı sabri'ye dökmenizle barcenola'nın ne alakası var diyebilecek kalibrede bir yönetici yok mu şu adama allah aşkına ya?

  • sırt çantalı bir otostopçu görürseniz arabanıza alın. helvanızı yeriz, cenazenizde dostluklar kurarız.

  • pazarcının biri sağ elindeki baltayla sol kolunu kesip satsa, satın alıp yiyecek mideye sahip insanların bulunduğu videodur. izlemeden önce bunu düşünüp ona göre açın linki.

    bu nasıl bir kültürdür diye düşündürür.

  • okul yıllarında hiçbirşey beni matematik dersleri kadar sıkmayı başaramadı. bu matematikle değil, tamamen öğretmenimizin yaklaşımıyla ilgili bir durumdu. kendisi yaşamı normal hayat ve matematik hayatı olarak ikiye ayırmış olan bir kişilikti. derste kımıldamanıza bile izin vermezdi. yere düşen kaleminizi eğilip alamazdınız mesela. öyle yani.
    herneyse benim sıra altından kitap okuma, yanımdakilerle konuşma, yazışma ve hatta camdan dışarıyı izleme girişimlerimin hepsi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. atatürkün gençliğe hitabesinde ve istiklal marşımızda kaç harf olduğunu sayalı 2 hafta kadar oluyordu. sınıfımızın zemini enine 84 boyuna 132 parça taştan oluşuyordu. ben dakikada 14 kez nefes alıyor ortalama 18 kez göz kırpıyordum. deli pösteki sayar gibi lafı benim için artık sadece pösteki sayar gibi şekline dönüşmüştü. hiç işinize yaramayacak şeyleri saymak delilik değildi, aksine akıl sağlığınızı koruyan uykunuzu kaçırıp zihninizi dinç tutan yararlı bir aktiviteydi ama sınıfta sayılabilecek şeylerin sayısı giderek azalıyordu. günlerden bir gün bir harita method yaprağında kaç kare var sorusu zihnimde bu yapraktan kaç adet kağıt gemi yapılabilir şekline dönüştü. evet işte aylardır aradığım, ihtiyacım olan şey buydu... origami.
    ilk denemeler tabi ki başarısızlıkla sonuçlandı. sevgili öğretmenim uzunluğu 5 cmyi geçen her gemiyi fark ediyor, yapım işlemi tamamlanır tamamlanmaz kaçak mal taşıyan bir gemi tespit etmiş sahil güvenlik botu gibi yanıma yanaşıyor ve el emeği göz nuru eserlerime el koyuyordu. daha küçük gemiler yapılmalıydı evet daha küçük, çok daha küçük. sene sonuna doğru kareli defterin bir karesinden gemi yapabilir hale gelmiştim. bu gemiler büyükleri kadar rahat tanımlanamıyor, öğretmenimin radarında tespit edilse bile ne oldukları çıkarılamadığından büyük bir tehlike atlatılmıyordu. sene sonunda matematikten geçmiş, akıl sağlığımı korumuş ve final sınavının soru kağıdından yapılma 286 parçalık bir filoyu matematik öğretmenime hediye etmiştim.
    öğretmenleri seviniz arkadaşlar. onlar içinizdeki yaratıcılığın aynasıdır.

  • adamların kafasının ancak bu kadar çalıştığının kanıtı olan düşünce. sanki mantik bilimi açısından 3. halin imkansızlığı söz konusu. yıllardır ar ge yapıp, üretimde teknolojik yatırım yapmak yerine ulkenin itibari diye diye dunyanin parasını müsrif gibi harcayıp, ülkeyi betondan grinin 50 tonuna çevirdiklerinden içine düşülen durum.