hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.

  • tam 87 yıl öncesinden gelmiş, tokat gibi bir cevaptır.

    ''bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başında bir bez, peştemal veya buna benzer birşeyler asarak yüzünü, gözünü gizler ve yanında geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. bu tavrın manası neye delalet eder? medeni bir millet anası, bir millet kızı için bu garip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir? bu hal milleti çok gülünç gösterir ve derhal düzeltilmesi lazımdır.'' 1925 inebolu

  • en sevdiğin mekanlardan soğutuyor, nefret ettiriyor insanı demiştim ki o da şu şekilde: doğup büyüdüğün, gönülden bağlı olduğun bir yer var diyelim. misal, yalova. yalova bir noktadan sonra yalova olmaktan çıkıyor senin için. etrafa bakıyorsun heryer aynı ama senin algın orayı orası gibi görmüyor, alakasız bir yer sanki orası yalova değil de silivri veya çataca ya da dudullu gibi geliyor sana. orası artık orası değil. not the yalova as you know it. denize bakıyorsun sanki karşı kıyı istanbul değil de, güney kore'nin herhangi bir sahiliymiş gibi. evin, evin değil de, alakasız bir apartman dairesiymiş gibi. herşey aynı ama senin algın ikna olmuyor bir türlü. algın değişmiş. böyle de bir ruh hali bu. tam manasıyla kepazelik, başka birşey değil.

  • buradan ve sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla, istiklal'de büyük bir ibne gürühu var.
    hem de çok büyük.
    anladığım kadarıyla lacivert renkte elbiseler giyiyor bu ibneler.
    diğerleri mi?
    diğerleri normal insan canım; senin, benim gibi rengarenk mutlu yüzler.
    ama bu lacivertlerde bir ibnelik var, du bakalım.

  • uzun süre uğraşarak, benden habersizce, yanlış verilmiş bir karar sonrasında geçmek zorunda kaldığımız kotalı internet tarifesinden (yaklaşık 5 gün boyunca en az 6 saatlik telefon görüşmesi yapmak, onlarca yönetici ile uğraşmak zorunda kalmıştım) kurtulmanın sevinciyle yaşayan biri olarak konuşacağım bak şimdi. adı limitsiz, kendi kotalı tarifelerin internet tarifesi olarak satıldığı, "sınırsız görüşme" isimli cep telefonu abonelik paketlerinin 5000dakika konuşmayla sınırlı olduğu bir ülkeden sesleniyorum sana.

    insanları yağ kuyruklarında yaşattılar yıllarca, ekmek ve benzin kuyruklarında. kendileri yerken, bizi aç bırakıp rezil ettiler dağa taşa, kurda kuşa. sonra kepçeyle getirip kaşıkla bize vermeye başladılar, karnımız doydu sanıp güvenmeyi sürdürdük hepsine. sonra internet minternet derken teknolojiyle tanıştık, başta rezil, sonra düzgün, sonra da aptal uygulamalarla karşı karşıya kala kala internet kullanıcısı olduk. sonra da adil kullanım denen bok çıktı.

    uzağa gitme, sadece benden önce konuşanların yazı olarak bıraktıklarına bak biraz...

    şimdi anlıyor musun neden "adil kullanım" diye bir bok çıktığını sevgili sözlükçü arkadaşım. bak o zihniyet kendini gösterdi hemen. "aylık 50gb'lık ne yapıyorsunuz?" diye soruyor. "tanesi 800mb'tan kaç film eder" hesabı yapıyor. hem de bunu; tüm dünyanın bağlantı hızı konusunda gigabitlere taşınmış olduğu bir zaman aralığında soruyor. bu mantıktaki adamlar o mevkilerde oturduğu için adil kullanım diye bir halt var işte. "800mb'lık 5 film neyinize yetmiyor?" diyecek kadar salak tiplemelere yöneticilik koltuğu devredildiği için sen ve ben bu gerizekalı uygulamalara maruz kalıyoruz işte.

    ipsala'dan öteye geçirsen milletin kıçıyla güleceği bir düşünme algoritmasına sahip bu insanlar yüzünden "kota" diye bir bokla yüzyüzeyiz. adil kullanımmış, peh. en büyük adaletsizlik, senin gibi embesili oraya yetkili yapan yüzünden karşımızda bizim.

    hayata bir pringles kutusunun içinden bakarsanız, sadece basit bir yuvarlağa sığar her şey. onun dışında kalanları görme şansınız yoktur. iptv, htv, hdtv, voip, ultrahd vesaire gibi şeyler hep o çemberin, yuvarlağın veya dairenin dışında kalır pringles kutusuna kafanızı gömüp onun dışına bakamaz olduğunuzda. bir blu-ray film 25 veya 50gb boyunda oluyor, eğer merak ediyorsan sevgili embesil arkadaşım. hani şu "ne yapıyosunuz o kadar interneti, kapatsanıza musluğu" derken sorduğun miktar.

    hem zaten sana mı düştü benim ne indirip ne yüklediğimin çetelesini tutmak? düşün şimdi; sen bana gelip 18 koltuklu bir minibüs satıyorsun. ben günün birinde arkadaşlarımla toplanıp pikniğe gitmek için biniyorum, beni yolda durdurup "minibüse bu kadar insan binemezsiniz, siz minibüse bu kadar insanla binerseniz adil bir kullanım olmaz" diyorsun. sonra da benden sana insanmış gibi davranmamı bekliyorsun. var mı öyle tatava? senin o fındık kadar aklının üretebileceği üç beş fikir, olsa olsa bu kadar kokuşmuş olur işte. bu kadar leşsin, bu kadar embesilsin sen.

    50 gbyte neyimize yetmiyormuş... sttir git mal mısın nesin...