ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
önyargıyla yaklaşılan yiyecekler
-
(bkz: stad önü köftesi) gerek yapan adamların at hırsızı tipli olmalarından gerek fiyatının uygunluğundan, müthiş cezbedici kokusuna rağmen önyargıyla ve tok karnına yaklaşıyorum.
aracına kartopu çarptı diye e-5'te çocuk kovalamak
-
insanlığın düşebileceği son noktalardan zannediyorum.
çocuk bu insanlıktan nasibini almamış taksici, çocuk!
arabasına kartopu geldi diye küçücük bir çocuğu taksisiyle ters yönde giderek kovalıyor insanlıktan nasibini alamamış yaratık. hem çocuğu ölesiye korkutarak hem de o anda trafikte olan yüzlerce kişinin hayatını riske atarak.
garibim yusuf korkarak kaçarken bir arabanın altında kalıyor.
peki bu delikanlılığı çocuğa söken taksici ve ondan bir farkı olmayan yusuf'un altında can verdiği arabanın şoförü ne yapıyor? çocuğu orada kanlar içinde bırakıp kaçıyor.
yusuf, hayatının son anlarında arabayla kovalanarak korka korka can vermiş bir çocuk. iki tane korkak ise halen aranıyor.
ne desem gg.
http://gundem.milliyet.com.tr/…/1807010/default.htm
bir çocuğun ölümüyle sonuçlanmıştır.
ne bekliyordunuz?
kavak yelleri
-
deniz sedyede karnında demirle hastaneye girerken "içimde bir şey var bu akşam" diye giriveren müzik olamamıştır.
-
"ne adamlar var! bana soruyorlar; 'sen ne marka makineyle fotoğraf çekersin?' diye. fotoğraf makineyle mi çekilir? şimdi en iyi, en gelişmiş daktilo bende olsa en büyük yazar ben mi olurum? roman daktiloyla mı yazılır? arkadaş (gözleriyle kalbini göstererek), fotoğraf burayla, burayla çekilir. ben singer dikiş makinesiyle bile fotoğraf çekerim! şunlara bak. alıyorlar leica'yı, canon'u, nikon'u ellerine, yola düşüyorlar.. bir köylü mü gördüler. dur! iki şipşak, tamam… koyun sürüsü mü gördüler. dur! iki şipşak, tamam… çadır mı gördüler. dur! iki şipşak, tamam… ben bir çobanın fotoğrafını çekeceksem, onunla oturmalıyım, birlikte yemek yemeliyim, gece çadırında kalmalıyım…onu tanımalıyım. fotoğrafını ancak ondan sonra çekebilirim."
demiş ara güler
instagram sadece fotoğraf çekenlerin işini biraz daha kolaylaştıran bir program. ben fotoğrafçı değilim, "vizör, alan derinliği, shutter speed, bulb" ne demektir bilmem lakin instagram ile seviyorum fotoğraf çekmeyi. gerçek bir fotoğraf sanatçısının güzelliğini yakalayabilir miyim? hiç sanmıyorum. zaten bu program şöyle bir şey. ara güler'i bir süper kahraman olarak düşünün. sen bu ve benzeri programlar ile fotoğraf çektiğinde kendini onun kostümünü giymiş bir çocuk gibi hissediyorsun sadece. ama onun üstün yetenekleri var mı yok. onun fotoğraflarının yanından bile geçmez ama eğleniyorsun.
lakin "vizör, alan derinliği, shutter speed, bulb" bilmekle fotoğrafçı olunmuyor bak onu biliyorum işte.
bu nedenle instagram'da bir sürü fotoğraf çekenler yüzünden fotoğraf sanatı yara almaz merak etmeyin. popüler olan bir şey kalıcı olana zarar veremez.
gerçek sanatçı singer dikiş makinesi ile bile çekerim diyor bak.
mansur yavaş'ın ses kesmesi
-
yani aslında mansur başkan demek istemiş ki;
"kalkınma hamleleri ile şahlanışa geçen'den sonrasını dinlemedim."
eline koluna sağlık son ses bükücü.
türk insanının kavga çıksın ister gibi konuşması
-
istanbul özelinde konuşuyorum. sertlik, sallapatilik, rüzgar yapma, işinizi gördürmek için olmazsa olmaz haline gelmiştir. mobilya örneğini veren arkadaşı can-ı gönülden kutluyorum. daha dün akşam yaşadım. ki internettir, tv'dir, doğalgazdır, vergi borcudur, site yönetimidir, ptt'dir her yerde bu en aşağılık tavırlarla ancak iş gördürebiliyorsunuz. insanlara tehdit unsuru olduğunuzu hissettirmezseniz değer görmüyorsunuz. kısaca varoş kültürü artık genel bir düstur, bir gereklilik halini almıştır.
istanbul'da yaptığını rize'de yaparsan seni sabaha kadar döverler. rize'de, trabzon'da beyefendilik, hanımefendilik yaparsan insanlar meşrebince saygı gösterir. burada kimse beğenmez ama bu taşrada çoğu zaman böyledir. sakarya'da, erzurum'da adam olursan seni adam bilirler, kral olmaya kalkarsan da dayak yersin.
paris'te restoranda, kafede arsızlık yaparsan sana öyle bir ayar verirler ki doktora yaparsın medeniyet üzerine.
tayland'da yüksek sesle ters çıkarsan herkes "invasion of body snatchers"daki uzaylılar gibi sana döner "bu ne çeşit bir hayvan diye" bakar.
sürekli söylüyorum bunu, bu ülkenin milli duygusu "aşağılık kompleksidir". hiçbir diğer fikir, yaşam tarzı, paradigma bu denli baskın değildir. bu aşağılık kompleksi isveçlisinde, hollandalısında, avustralyalısında, ingilizinde de var. yani milli bir husus değil tarihsel, sosyal ve en önemli sınıfsal unsurların bir sonucu, görünümüdür. yalnız bunun en iğrenç versiyonlarından biri bizim yaşam tarzımıza entegredir ve iş, aşk, spor her alanda dört bir koldan bastırır.
oy kullanılan okullardaki plakasız araçlar
-
kolayca lastikleri indirilebilecek araçlardır..
hiç "patlatmak" gibi sizi afişe edecek riskli bir işlem de değildir..
1. 2-3 kişi olun, biriniz eğilerek araca yaklaşsın belli olmasın, diğerleir etrafta yürüyor sigara içiyor gibi yapabilirler. "random" görünmeyi bilmiyorsanız yapcak bişey yok.
2. lastikteki sibop kapağını çıkarın
3. içine minnak bir taş koyun, kapağı geri kapatın. bitti gitti 15dk içinde yavaş yavaş iner o lastik.
erdoğan ailesini uzaylılar kaçıracaktı
-
çok sağlam bir kaynaktan aldığım enteresan haber. nedendir bilinmez sonradan bu plandan vazgeçmiş amk uzaylıları.
bir mühendisin en mutlu olduğu an
-
mühendislik yapmadığı an
bayern münih'i yenmenin yolları
-
bayern münih eski gücünde değil. daha güçlü.
evde salonun sadece misafire açıldığı efsane dönem
-
sırf salon sadece misafire açılacak diye eşşek gibi olana kadar evin oturma odasında yattık. ne bi odamız oldu ne bişey. misafir odası süs gibi duruyor arada gidip kokluyorduk falan sjsjksks misafir bayram edicek diye çekyatta yatmak kadar abest bi durum yok yav. çekyatta yat yat bak şimdi her yerimiz ağrır oldu. her şey senin yüzünden misafir!!!!