hesabın var mı? giriş yap

  • "...

    - yılmaz güney, cahit irgat, can yücel, özdemir asaf... muhabbetin başından beri andığınız dostlarınız artık yok. kendinizi yalnız hissediyor musunuz?

    - artık beni kimse yalnız bırakamaz çünkü onlarla beraberim. ne kadar onu anlatırsak o kadar kalır. oktay rifat’ın dediği gibi “hatıralar da dal istiyor, kuşlar gibi konacak”. ama evet, diğer yandan “hayata beraber başladığımız, / dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; / gittikçe artıyor yalnızlığımız”.

    - siz nasıl hatırlanmak istersiniz?

    - hiç umrumda değil, ne derlerse desinler... bakın en çabuk türkiye’de gömerler ölüyü. ben ölüme inanmıyorum. belki bahar ülkesine açılan kapıdır, ölüm. hepimiz bu kapıdan geçeceğiz. nedir ki bu dünya? daha bunu yanıtlayamıyoruz ki, ölümün yok oluş olduğunu nereden bileceğiz? şamanların yaptığı gibi ölünce mezarıma iki şişe şarap, sevdiğim filmlerimi ve bitiremediğim kitaplarımı koysunlar. o yolculukta onları bitireyim. l

    ..."

    http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=379390
    esra açıkgöz ile röportaj

  • burda mallarını kiraya verip almanya’da sosyal yardım alma devri bitti. bitti o iş.

    derhal ülkeye dönün bu güzel vatanda hep beraber yaşayalım. eurosuz, reisimizin uygun gördüğü şekilde.

    edit: aranızda hala ironiyi bilmeyenler var.
    edit: fikrinizi merak etsem tek tek mesaj atarım sen bu konuda ne düşünüyorsun diye. dolayısıyla fikirlerinizi bana göndermeyin.

    ayrıca uzun lafın kısası;
    (bkz: #112945024)

  • metrobüs kullandığı için tebrik edilesi insandır. tek başına bir arabayla trafikte yer kaplamamayı tercih ediyor. ha telefon değiştirme konusunda falan vurun kahpeye.

  • türkiye'nin en uzun süren ve belki de en sevilen dizisi bizimkiler'de cemil içerdi.

    benim adım cemil kimse bana karışamaz diye de bağırırdı camdan.
    ah cemil amca ah... bırak senin birana artık nelere karışılıyo buralarda.

    ne güzelmiş o günler. öyle ya da böyle mutluymuş insanlar.

  • 80'li yıllarda doğan nesil için space jam'in anlamı büyüktür. bu jenerasyonun belki de en akılda kalıcı çocukluk anılarından birini space jam'i o dönem sinemada izlemek oluşturur. bu açıdan özel ve güzel bir hatırası vardır.

    bizde gösterime girdiği 1997 senesinden bu yana defalarca izlediğim space jam'in bu yeni nesil devam filmi bende çok karışık duygular oluşturdu. açıkçası bildiğimiz space jam filminden oldukça farklı şeyler görmeyi bekliyordum ama bu denli 180 derece farklı mantıkta bir film beklemiyordum.

    öncelikle filmin odak noktası çok karışık. genel bakıldığında yeni kuşağa hitap eden bir film ama araya çokça eski jenerasyona hitap edecek referanslar ve karakterler yerleştirilmeye çalışılmış. bu durum filmin tam bir çorba olmasına sebep olmuş. film adeta tüm misafirlerini memnun etmeye çalışan telaşlı bir ev sahibi gibi davranıyor. arada gerçekten güzel anlar ve fikirler mevcut ama bunların anlatım şeklinin baya sorunlu ve eldeki malzemeyi heba eden cinsten olduğunu söyleyebiliriz.

    filmin esasında en büyük problemini ise lebron james gibi bir spor yıldızının filmde nerdeyse sadece bir reklam figürü gibi kullanılması oluşturuyor. james bu filmde bir nevi dev bir warner bros ve hbo max reklamının bir parçası olmuş. hatta birçok kişi eminim ki wb’nin bu filmi kendi tanıtımı için çektiğini düşünmüştür. sanırım daha önce hiçbir stüdyo bir filminde kendine bu kadar fazla refere etmemiştir.

    oyunculuklara da kısaca değinirsek, lebron james’in razzie ödülünü garanti görüyorum. ilginç şekilde bazı insanlar michael jordan’dan daha çok beğenmiş ama ben bu görüşe kesinlikle katılmıyorum. james gerçekten çok kabız bir performans sergilemiş. don cheadle’ı ise oldukça beğendim. zaten bana göre hollywood’da underrated bir isim ve daha fazla ana rollerde olmayı hak ediyor.

    looney tunes karakterlerinin olduğu her film insana keyif verir. sonuç olarak bunlar çocukluk efsanelerimiz ve benim de filmde en çok hoşlandığım kısımları bu karakterlerin olduğu anlar oluşturuyor. ancak ilk filme kıyasla tunes karakterinin burada fazlasıyla yardımcı figürler gibi kullanıldığını söyleyebiliriz. gerçi lebron james’in bile tam olarak ana bir figür olmadığı filmde tunes karakterlerinin bu durumları çok şaşırtıcı gelmiyor. zaten filmin de en büyük problemini her şeyden azar azar koyup hiçbir şeyi tam olarak iyi yapamaması oluşturuyor.

    sonuç olarak space jam a new legacy’i pek beğendiğimi söyleyemem ama kesinlikle her türlü izlenen ve yer yer keyifli anlar yaşatmayı başaran bir film. şahsen en çok 2d kısımlardan keyif aldım. lebron'un 2d görüntüsü bana nedense sempatik geldi. sakin kafayla ikinci bir izleyişte belki genel olarak daha çok sevebilirim, bilemiyorum.

  • kendinizi layık gördüğünüz işte bir başkası çalışacak;
    istediğiniz arabaya bir başkası binecek;
    beğendiğiniz kıyafetleri bir başkası giyecek;

    ve hatta
    sevdiğiniz kadın bir başkasıyla evlenecek.

    üzülmeyin...

  • önsöz: uyuşturucu maddelerin kullanımı tehlikeli ve yasaktır.

    eski yunanca alysso (huzursuz olmak , bunalmak)kökünden türeyip halüsinasyon etki gösteren maddelerin tümüne verilen genel isimdir.

    bu etkiyi gösteren maddelere şöyle bir baktığımızda, karşımıza lsd, ayahuska, peyote, sihirli mantar, pcpve mdma... gibi maddeleri görmekteyiz. etki mekanizmaları gereği kullanan insanlara halüsinasyon etki göstermektedir.

    liserjik asit dietilamidin (lsd)'nin mucidi albert hofmann bu etkiyi 19 nisan 1943 'de bulduğu bu kimyasalı kendi başına aldıktan sonra deneyimlemiş ve başından geçen olayları söyle aktarmıştır.

    --- spoiler ---

    ''eve dönerken önümdeki her şey dalgalanıyordu, her şey içbükey bir aynadan yansıyan bozuk görüntülere dönüşüyordu. sanki olduğum yerde pedal çeviriyor, bir türlü yol alamıyordum. evime ulaştığımda öleceğini zannettim. oda çevresinde fırıldak gibi dönüyordum, duvarlar zıplıyordu. aşina nesneler tuhaf, korkunç biçimler almaya başlamıştı. eşyalar sürekli hareket ediyor, garip oyunlar oynuyordu. birkaç saat sonra, "harikulade" diye tanımladığım bir tesir hissetmeye başladım. ertesi gün ruh halim mükemmeldi, "sanki önümde yepyeni bir hayat uzanıyordu, sanki dünya yeniden yaratılmıştı.''
    --- spoiler ---

    peki albert hofmann bu rüya benzeri etkiyi nasıl yaşamıştı; şimdi hep beraber bu tarz etki gösteren maddelerin farmakodinamiklerine bir bakış atalım.

    bunun için ilk başta temel bilgilerden başlamamız gerekmektedir yani maddelerin etkisini gösterdiği sinir sisteminden. sinir sistemi veya beyinden dallanan sinir ağı, canlıların içsel ve dışsal çevresini algılamasına, bilgiyi depolamasına , elde edilen bilgiyi anlayıp işlemesine ve buna göre reaksiyon vermesine ve ayrıca vücut içerisinde hücreler ağı sayesinde sinyallerin farklı bölgelere iletimini sağlamasına, organların, kasların aktivitelerini düzenlenmesine yarayan bir sistemidir.

    şimdi bu sistem üzerinde yukarıdaki bilgi akışı, deneyimlerin akışı veya emirler siz ne derseniz deyin; hem elektriksel bir şekilde akar, hemde kimyasal bir şekilde. bizim burada mikroskopla inceleyeceğimiz yer kimyasal aktarım dediğimiz sinirler arası aktarımlardır. bu aktarımlar nörotransmitter maddeler dediğimiz kimyasallarla aktarılmaktadır ya da ilk uyarı bu maddeler sayesinde olmaktadır. hemen bu maddelere çok bilinenlerden birer örnek verelim ki anlaması kolay olsun. örneğin; serotonin, dopamin, adrenalin, .... yukarıda anlattığım gibi maddelerdir. şu şekilden de anlayacağınız üzere sinirler arası kimyasal iletim bu şekilde olmaktadır.

    işlerin doğru ilerlemesi açısından bu nörotransmitter maddeler bir birinden tamamen farklı olsalar da dışarıdan aldığımız yukarıdaki halüsinatif maddeler vücut içesinde üretilip, salgılanan diğer maddeler ile benzerlik gösterirler ve gösterdikleri için sinir sistemimizdeki reseptörlere kolayca bağlanırlar.

    kabaca yukarıdaki bilgileri öğrendikten sonra asıl konumuza geri dönelim.
    beyin aktivitesinin çoğu doğası gereği ritmiktir fakat yukarıda saydığım tüm klasik halüsinojenler, beyindeki nöronların belirli bir serotonin reseptörünün alt tipi olan serotonin 2a reseptörünü uyarır ve bu reseptör, halüsinojenlerin etkisinin start aldığı yer diyebiliriz. genel olarak korteks bölgesinde (yani beynin dış katmanı diyebileceğimiz yer olarak düşünebiliriz) yoğunlaşan uyarımlar kortikal ritmikliğin bu bozulmasına, sistem organizasyonunda genel bir düşüşün ve kısıtlamanın gözlemlenmesine neden olur. daha sonra kortekste salınım aktivitesinde düşüşler gözlenir. bunun nedeni oluşturulan iletimlerin beynin başka bir yerinde çoğalmasına neden olur.

    çeşitli görüntüleme teknikleriyle bu salınım ve aktiviteler , talamus, hipokampus ve parahipokampusta düşük frekanslı sinyal dalgalanmalarının genelinde bir artış olduğu gözlenebilmiştir. bu bölge derin yavaş dalga uykusu sırasında, görüntüler ve uzun süreli hafıza konsolidasyonu sürecinini yönettiğinden dolayı, artan medial temporal lob aktivitesi, hızlı göz hareketini ortaya çıkarmış bu da rem uykusunun önemli bir özelliği olduğundan, rüya görmeyle güçlü bir şekilde ilişkilendirilmiştir.

    yani lafın kısası bu tarz maddeleri kullanan kişiler sözde mistik veya ruhsal deneyimlerin hepsini uyanık bir rüya görüyormuşuz gibi tanımlayabiliriz. görsel-1görse-2

    kayna ve ileri okumalar için: 1234