hesabın var mı? giriş yap

  • test sayılarını bilmeden çizilen her grafik, yani gördüklerimizin %99'u, yanıltıcı.

    "italya'da 1 ay önce 100 vaka vardı, şimdi türkiye'de şu kadar var" tarzı kıyaslar sosyal medyada çok yaygınlar. "türkiye'deki vaka sayısı 1000'e yükseldi" gibi söylemler geleneksel medyayı da domine ediyor. hepsi yanıltıcı.

    farklı test politikaları uygulayan ülkeler arasında vaka kıyası yapamazsınız. hatta aynı ülkede değişik test politikası dönemleri arasında da kıyas yapamazsınız.

    ne yazık ki test bilgileri ülke bazında gönüllü olarak bildiriliyor ve hepsi güvenilir değil. global bir dsö veritabanı yok. our world in data manuel olarak şunları oluşturmuş:

    -ülke bazında toplam test sayıları:
    -ülke bazında test oranları (milyon-kişi başına)

    ama bunlara göre oranlamak da yetmiyor çünkü her ülkenin test metodolojisi farklı.

    sadece ağır semptomları olanlar mı, şüphesi olanlar mı, yoksa rastgele mi?
    sadece hayattakiler mi, yoksa önceden ölmüş olanlara da mı?

    örneğin abd'de hem test sayısı nüfusa oranla çok az (~15k) hem de test kriteri aşırı katı. fakat medya o kadar sorumsuz ki, sağcı olsun solcu olsun, anaakım olsun alternatif olsun, ısrarla "toplam vaka sayısı"ndan bahsediyorlar. bu sebeple millet, "330 milyonluk ülkede 3-4 bin vaka bir şey değil, grip her sene yüzbinleri hastaneye yatırıyor, bu bir liberal globalist komplo" kafasında. halkın yarısı bunu ciddi bir tehdit olarak görmüyor. giderek katılaşan önlemler başarılı olur da virüsün yayılması yavaşlarsa ve hastanelerde kapasite aşımı olmazsa, bu sefer diyecekler ki "biz demiştik abartıyorsunuz" diye.

    yanisi: az test yapılan ülkelerden gelen veriler, hastalığın gerçek yayılma hızından ziyade testlerin yayılma hızını ölçüyorlar.

    ***

    1-2 gün önce bu konuda ufak bir podcast serisine başladım. merak etmeyin, üstüme vazife olmayan tıbbi tavsiyelerle işim yok. kaynaklar da bölüm açıklamalarında bulunuyor. (spotify | google | itunes | diğer ).

    ilk bölümün başında, tam da böyle *yalan olmayan ama yine de yanıltıcı olan* veriler yüzünden şunu demiştim: sağlık personeli ve yöneticiler dışında, çoğumuzun son dakika haberlerini takip etmesinin hiçbir faydası yok, bilakis zararı var. an be an güncel istatistik vermeyin. gerçek tabloyu yansıtmıyorlar. sebep olduğu anksiyetenin yanında, priming etkisi yüzünden, sonradan görecekleri yalan yanlış haberleri yaymaya da daha müsait oluyor insan.

    daha fazla tedbir, daha az haber. (keep calm and panic responsibly.)

  • allah'tan belediye başkanı dedirtmiştir. mazallah bu zihniyet cumhurbaşkanı falan olsa kendine kaçak saray yaptırır.

  • yıl 2011, o zaman lise üçüncü sınıftayım. izlediğim bir filmin sonunda çalan şarkı baya hoşuma gitmişti. o zamanlar shazam falan da yok, google’a kelimeleri yazıp öyle buluyorsun şarkıyı. bunun kelimeleri yazıyorum hiçbir şey çıkmıyor. filmin müziklerinin yapımcısı kim onu aratmak sonradan aklıma geldi. film düşük bütçeli izlanda yapımı bir filmdi, çok bilgi yok hakkında internette. neyse, bir şekilde buldum şarkıyı ve söyleyen adamı. adamın diğer şarkılarına da baktım baya hoşuma gitti. araştırdım adamı, kendi ülkesinde ünlü bir şarkıcıymış. baktım facebook’ta* 4 bin tane falan takipçisi var sadece, oradan mesaj attım. ilginç bir şekilde adam cevap verdi. bir şarkısı için gitar tabları var mı, çalmayı öğrenmek istiyorum dedim. adam tab yok ama müsait olduğumda senin için nasıl çalındığının videosunu çekip atabilirim dedi. tabii şok oldum o an, vay aq dedim. nitekim adam hakikaten attı da iki ay sonra, 15 dakikalık bir video çekmiş nasıl çalındığını gösteriyor falan. ben de adama inanılmaz minnet duydum, bir hediye göndermek istedim. ev adresi yazıyordu profilinde. o adrese kendimce ufak bir hediye gönderdim. sonradan yazıp teşekkür etti, gerek yoktu vs dedi falan.

    ben aradan geçen 12 yılda adamı fazla takip etmedim. geçen baktım bir tane albüm çıkarmış, birkaç tane de farklı projesi olmuş vs. daha da meşhur olmuş. geçenlerde instagram’da görüp bir story atmış, üzerine yazdım, cevap verdi. gönderdiğin hediyeyi hala kullanıyorum dedi fotoğraf falan attı. o kadar sevindim ki. reis yaşlanmış sadece baya, ona üzüldüm biraz.

  • enflasyondan önceki bir fıkra;

    bir adam tablada kavun satıyormuş. etikete yazmış;

    ---> 1 kavun 3 lira, 3 kavun 10 lira

    yoldan geçen genç bir sevgili çift bu adamı görmüş. erkek kıza hava atmak için "bak şimdi şu kavuncuyu nasıl rezil edeceğim gör" demiş.

    - ağabey bana 1 tane kavun ver
    + al evlat
    - ne kadar
    + 3 lira

    - ağabey bana 1 kavun daha ver
    + al evlat
    - ne kadar
    + 3 lira

    - ağabey bana 1 kavun daha ver
    + al evlat
    - ne kadar
    + 3 lira

    genç, kavuncuya "ağabey bak ben senden 3 kavun aldım, sana 9 lira verdim. sen oraya 3 kavun 10 lira yazmışsın. sen bu işi bilmiyorsun" demiş.

    kavuncu cevap vermiş "bak evlat, herkes bana akıl vereceğim diye 1 kavun yerine 3 kavun alıyor. sonra da gelip bana ticaret nasıl yapılır öğret diyorlar"

    debe editi: fıkrayı yazdığım an birileri mesaj atıp çok kötü fıkra falan dedi, kulak asmadım. sonra millet fıkrayı debeye soktu. hay siz çok yaşayın e mi :)