hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye'nin son yıllara kadar iyi kötü oturmuş bir aşı politikası vardı, hala da var bir şekilde. bu ülke önlenebilir birçok hastalığı aşı ile bitirmiş, bir çoğunun da etkisini ya da vaka sayısını azaltmıştı. hatta bazı hastalıkların vaka sayısı 0 olduğu için aşı takviminden bile çıkarıldı.

    sonra bir gün türkiye'ye, aşı politikası ve takibi olmayan komşusu suriye'den mülteci akını yaşandı. bu kontrolsüz girişler yüzünden, ülke on yıllar önce bitirdiği ve yıllardır vaka görmediği hastalıkları tekrar görmeye başladı, bazı hastalıkların görülme sıklığı olağanüstü oranlarda arttı.

    aşı yaptırmamayı savunan zihniyet ve hareketlere bu açıdan bakmak daha sağlıklı olacaktır. çünkü aşı yapmak ile yapmamak arasındaki fark türkiye ile suriye gibidir aslında biraz. laiklik gibi, değerini kaybedince anlarsınız.

  • kimileri tarafından allah'ın tüm vasıflarını üzerinde bulunduran kişi'nin beyanı.

    bu sefer hedef new york times

    hadi be uzun adam. biraz daha bastırırsan abd medyası çökecek. hüloğğğğ çekeceğimiz günler yakın.

    son kısım ironi içerir.

  • oruç sabır demektir aç olanın halini anlamak demektir
    aç olan ne hissediyor diye tutuyorsun orucu ayrıcalık kazanmak için değil
    normal bir günde parası olmayan bir baba çocuğuyla bereber toplu taşımaya bindiğinde sen çocuğuna dondurma yediriyorken ne hissediyor bil diye tutuyorsun orucu
    keşke biraz anlasanız ama bu kafayla çok zor :(

  • -nüfusumu kaybettim
    +git kaybettim de verirler. ama ceza ödeyeceksin.
    -yok bee kardeşim sobaya atmış yandı diyeceğim ben.
    +senin kardeşin yok.
    -olsun nereden anlayacaklar ?
    +orası nüfus müdürlüğü.

  • --- spoiler ---

    başlık: beyler ülkeyi ecevitte kaydeden var mı

    entry: beyler diyorum ki ülkenin boku çıktı. önceki bölümlerde kaydeden varsa oradan başlatalım. ben ecevit'te kaydetmiştim ama gül ün başbakan olduğu zaman yanlışlıkla üstüne yazmışım.

    çok da parlak değil ama ecevit bölümüne ait kaydı olan oradan başlatabilir mi? oradan 3 kasım 2002 seçimlerinde cem uzana kastırıyoruz. yüzde yedi küsürdü, onu kastırıp yüzde yirmi yirmibeşe çekersek bu iş tamamdır.
    --- spoiler ---

    olm lksjdlkadaklsd

  • anne: necati hoşgeldin.. aldın mı burak'ın fotolarını!! (baba liseden mezun olan kardeşin okuluna gitmiş, mezuniyet fotolarını almıştır)
    baba: aldım aldım... (suratı biraz limoni, kendisi az buçuk keyifsizdir)
    anne: ver bakıyım...
    baba: al.. (anne zarfı açarken baba dikkatle tepki olcer)

    anne: necati bu burak değil ki!!!
    baba: değil mi... ?
    anne: sen oğlunu tanımıyo musun necati???
    baba: ya aslında bana da bi gariplik var gibi geldi, ama butun resimlere baktım burak'ınki yoktu, en çok bu çocuk benziyodu bende bunu aldım geldim...
    anne: bulamadıysan başka çocuğun resmini niye alıyosun??
    baba: emin olamadım ne biliyim, fotografcı da iste abi sana cok benziyo kesin senin oğlundur bu dedi... yanılttı beni eşek herif...

    bu sırada ben ve kardeşimin gülmekten gozunden yaş gelmiştir, anne sinirinden güler, hatta baba da dayanamaz kendi kendine güler...

    baba: ya bakın ama kravata da dikat ettim bak burak seninki de boyle çizgili değilmiydi oğlum ya... ??
    anne: necati ilk iş yarın gidiyosun o okula değiştiriyosun o resimleri, bu olaydan da bahsetmiyoruz kimseye...

    not: bu olay tek bir kelimesi abartılmadan aktarılmıştır.

  • inşa edilmemiş, görselleri render olan, güzel bir photoshop post production u ile gözü kandırmış projedir. inşa edilirse hoş olur

  • black mirror'ın 2. sezon 1. bölümünün ismidir.

    dizi, 2 yıllık bir aranın ardından be right back adlı bölümle devam etmiş ve bu sefer de yine insanlığı can alıcı bir noktadan vurmayı başarmıştır: “ölülerin farklı bir formatta diriltilmesi mümkün müdür?” sorusunu yönelten ve cevabını da bölüm içinde birçok bakış açısı ile birlikte sunan sarsıcı bir black mirror bölümü daha.

    “hemen döneceğim,” diyerek giden ash, sevgilisi martha tarafından beklenmekte fakat saatler ilerledikçe de geri dönmemektedir. bir trafik kazasında hayatını kaybettiğini anladığımız ash’in ani bir şekilde dünyaya gözlerini yummasını kabullenemeyen martha, içinde bulunduğu teknolojik imkanların birçok şeyi çözebildiği bir çağda farklı bir yönteme başvuracaktır.

    gelişmiş bir bilgisayar programı ile, ölen insanların tüm sosyal medya hesaplarındaki sesli, görüntülü ve yazılı tüm geçmişlerini belleğine alarak, yapay bir insan yaratılabilmektedir. telefon veya tablet gibi ekranlardan, yani kısaca bir “kara cam” aracılığıyla, sanki ash hiç ölmemişçesine onunla “iletişim kurmaya” başlayan martha, ilk zamanlarda bunu kabullenemese de, zamanla uyum sağlayacaktır.

    buraya kadar her şeyin normal olduğunu görüyoruz çünkü böyle bir programın yapılma ihtimali günümüzde çok da düşük sayılmaz. gelecekte karşımıza çıkmasına kesin gözüyle bakılmakta olan bu ilginç programın bir üst versiyonunda ise ölen insanların, insan formunda ama bir android/robot seviyesinde geri dönüşümü sağlanmaktadır.

    ash’in bir kopyası ile yaşamaya başlayan martha, adeta dış dünyaya kendisini kapatır ve o çok sevdiği eşiyle birlikte dolu dolu saatler geçirmeye başlar. o aslında ölmüştür fakat bunu kabullenemeyeceğini bilen martha, bir robot dahi olsa sevdiği adamla hayatına devam etmektedir. ilk zamanlar her şey iyidir, hoştur, ama zamanla martha da karşısındaki “şey”in gerçek bir insan olmadığının, ash olamadığının farkına varacaktır. bir süre hayatı eskisi gibi mutlu bir şekilde devam etse de, çöküş devri yakındır ve martha, bir daha asla ash gibi bir adama sahip olamayacağını acı bir şekilde tecrübe edecektir.

    öncekilere nazaran duygusal bir bölüm olduğunu söyleyebiliriz be right back’in. tabii ki bu etkiyi yaşatmasında güzel ve yetenekli aktris hayley atwell ve oldukça iyi bir aktör olan domhnall gleeson’ın payları yok değil. gerek martha’nın ash ile yazılı bir şekilde iletişime geçtiği anlarda, gerekse robot hali ile etkileşimde bulunduğu kısımlarda olsun, bölümün başından sonuna, tatlı hatıraların getirdiği acı duyguların hissedildiğini söylemek mümkün.

    çok sevdiğimiz ve ondan kopamayacağımızı düşündüğümüz insanlar öldükten sonra da onlarla iletişimimizi devam ettirmeli miyiz? devam eden iletişim nereye kadar sağlıklıdır? iletişime geçtiğimiz “şey” o sevdiğimiz insan mıdır gerçekten yoksa onun duygusuz, sevgisiz ve ruhsuz bir yansıması mı? bu tür soruları yanıtlamamızı bekleyen serinin senaristi charlie brooker, izleyicisine unutulmaz bir deneyim daha yaşatıyor.

  • yüzümü yıkarken banyoda elektirikler kesildi. elim ve yüzüm köpükler içinde gözümü açamıyorum el yordamıyla kapıyı bulmaya çalışırken sırtıma bir şey üç kez ard arda vurdu, arkamı dönüp bakmamı isteyen bana söyleyecekleri olan bi elin anlatmak istediği tonda.. banyodan nasıl çıktığımı hatırlamıyorum. olayı hiç bi şeklide kendime izah edemiyordum. saatler sonra banyoya girdiğimde uzun saplı banyoda suyu almak için kullanılan viledamsı şeye bastığımı onun sapının da rtimik bi şeklide sırtıma vurduğunu anladım. doğaüstü sayarsınız de mi, tek anım bu, hadi hadi 4.5 tan doğaüstü..