hesabın var mı? giriş yap

  • arkadaşım sevgilisine 36 ay taksitle pırlanta yüzük almış. ayrıldılar, kadın evlendi 1,5 yaşında çocuğu var. yüzüğe 9 taksit kaldı.

  • yine brezilya: karim benimle tanismadan once bir turkiye seyahati yapmaya niyetlenmis, denyo seyahat acentacisi "gitme" demis "seni kacirir, deve karsiligi sultana satarlar!" .. korkmus, gitmemis tabii .. peru'ya gitmis. biz daha cikarken bunu anlatip dogru olup olmadigini sordu. ben de soyle yukaridan asagiya bir suzdum, "8 deve edersin" dedim. hala dalga mi gectim dogru mu soyledim bilmez.

  • şurada rastladığım olay.

    özetle, sınıf annesi, sevda öğretmene öğretmenler günü için sınıfça pahalı bir markanın montunu aldırır. ali kaan adlı çocuğun velisi inci hanım hediyeye katılmaz. çalıştığı yerden izin alamadığı için sınıfta yapılan öğretmenler günü kutlamasına da gelemez. öğretmen whatsapptan veliye "çıkarttığınız problemden dolayı üzgünüm" şeklinde mesaj atar. ardından, önceden hiçbir problem yaşamamış çocuğun "uyumsuz ve arkadaşlarına kötü örnek olduğu" gerekçesiyle sınıfının değiştirilmesine karar verilir.

    görsel

  • hipoteze en onemli tenkit renklerle yapilan testler sonucunda ortaya cikmistir. testlere gore dillerinde renkleri butun kirmizi ve turunculari tek kelime, butun koyu renkleri yine tek ve butun acik renkleri yine tek kelimeyle ifade edip uc cesit renk ayrimi yapan topluluklar - ki cogu afrikada yasayan yuksek plato kimseleridir bu babayigitler- deneyler sonucu ifade edecek kelimeleri olmamalarina ragmen aradaki farkliliklari gorebilmis, pembe ile acik mavinin ayni renk kategorisine girse de diyelim farkli renkler oldugunu kabul etmislerdir -haliyle, dogal olarak, bunun icin deneye gerek yoktu kanimca- o zaman da deney yapan sahislar demek ki her seyin baslangici dil degil, dil bizim beynimizi sekillemiyormus edward ve benjamin demisler sevinip sapir whorf u da boyle curuttuk moduna gecmislerdir.

    oysa ki akil vardir izan vardir, eskimolar - ki inuit diyorlar kendilerine- insandir robot degillerdir, deve gorurlerse onun bir hayvan oldugunu pek tabii algilayabilirler. keza bahtsiz bedevinin de colde kutup ayisi ile karsilastiginda mavi ekran verip ana dilinde bu hayvani tanimlayan bir kelime olmadigi gerekcesiyle iptal olacagini dusunmek yanlis olacaktir.

  • almanların adeta amerikanlara "fantastik bir dizinin finali nasıl yapılır, bakın ve öğrenin" gibisinden ders verdiği muhteşem dizi.

    --- spoiler ---

    bazıları jonas ve martha'nın ana evrende kazaya sebep olacak bir paradoks yaratmasının diziyi daha etkileyici kılacağını iddia etmiş. kesinlikle katılmıyorum. böyle bir tercih hikayeyi oldukça anlamsız ve herhangi bir amaca hizmet etmeyen bir hale getirirdi. böyle bir tercihi muhtemelen amerikanlar sırf diziyi daha fazla uzatmak için yaparlardı ama alman disiplini kesinlikle böyle çocuksu fantezilere izin vermez. ne yalan söyleyeyim izlerken aklıma geldi hatta korktum böyle bir tercih yapacakları için ama neyse ki korktuğum başıma gelmedi.

    yukarıda birisi zaten bu tercihin mantıksızlığını yazmış. kazaya sebep olmaları için en başta jonas ve martha'nın bulundukları evrenlerin olmaması gerekiyor. bir de böyle bir tercih, paradoksun ana evrene taşınmasına sebebiyet verirdi ve hikayeyi ucu bucaksız bir hale sokardı. muhtemelen 5-6 sezona yayılacak bir hikaye ortaya çıkardı ve en nihayetinde lost gibi boka saran bir finalle biterdi.

    sonuçta bu bir dramatik kurgu ve 3 sezon boyunca bize anlatılan düğümlerin ve paradoksların mantıklı bir şekilde sonlanması gerekiyordu. şimdi tv dizileri için, hele ki bu tür fantastik paradoksların olduğu bir dizi için final kısmı çok önemlidir. çünkü bu tür dizilerde her zaman final akılda kalır. tatmin edici bir final yapamazsanız, seyirci sizi hiçbir zaman affetmez. dark bu konuda şüphesiz sınıfı yıldızlı pekiyi ile geçmeyi başarıyor. final bölümüne kadar artarak sıktığı o düğümü, tereyağdan kıl çeker gibi çözüyor adeta.

    son olarak zaman yolcuğu konusunu genelde amerikanların popcorn bakış açısı ile izledik. dark sayesinde ise bu konuyu hem bilimsel hem de felsefi şekilde izleme fırsatı edindik. bir anlamda avrupalıların amerikanlara göre her duruma felsefi ve sorgulayıcı bakış açılarını görmüş olduk. umarım dark gibi hem seyir zevki yüksek hem de insanı düşünsel anlamda zorlayan, sorgulatan yapımları daha çok izleriz.

    --- spoiler -—

  • iphone 12 çıkmadan aylar önce tasarım ve özelliklerini tam olarak bilen gizli haberciler, samsung vb firmalarda en üst modellerde bile 5g yok, 5g içeren ayrı model satılırken, apple tüm ürün yelpazesine 5g koyacak ama bu maliyeti sarj cihazını kutudan çıkartarak yapacak demişti.

    yani ne karbonu. apple karbon izini azaltmak istiyorsa, tamir edilemez ürünler üretmek için ar-ge yapmasın. bir ürün 3-4 defa tamir edilip uzun yıllar kullanıldığı zaman mı karbon izi azalır veya ufak bir kaza sonrası arızalanıp tamir edilemediği için atıldığında mı?
    macbook'u düşük ram ile alan 2 sene sonra ram'i arttıramasın diye lehimleyen firma karbon izini düşünüyor ha
    saf olmayın

    edit:
    @chocolate addict gönderdi:
    ürünler tanıtıldıktan sonra da doğrulandı bu, çünkü 5g modem oled panelden bile pahalı, 6ghz üstü frekansı destekleyen hızlı 5g modem daha da pahalı, abd modellerinde power tuşunun aşağısında modem için ayrı anten var.

  • mesai kavramı içinde yaşayanların tamamı, ayrıca kabaca evine 8-10 bin dolar girmeyenler için bir nevi kanserli yaşam formudur. farkına varmadan ince ince hasta eder adamı, bildiğin tıbbi hasta...

    sadece ciddi para kazanan ve bunu sabah 8 akşam 8 gibi bir mesai ile yapmak zorunda olmayanların şehridir istanbul. kalanı köledir. istersen 15.000 net maaş al, mesainin içindeysen, hayatın dışındasın usta.

  • mümkündür.
    senede ancak iki kere yaşadığı muhitten çıkabilen, onda da ya nicedir ağrıyan beli için doktora, ya da yeğeninin düğününe giden, kendi iradesiyle markete ya da mağazaya girip birkaç parça şey almaya dahi imkanı olmayan milyonlarca kadın yaşıyor şu ülkede.

    hatta benim teyzemdir bu. köyden neredeyse hiç çıkmamıştır, öyle başlığı açan arkadaşın annesi gibi tavuk döner yemeye dahi gidememiştir oğlunu yanına alıp. bir akşamüstü çıkıp eşiyle kahve içmemiş, bir mağazadan kendisi beğenerek etek seçememiştir hiç. hazır satın alıp yiyebileceği her şey lükstür onun için; bir poğaça versen eline, yolda yemez öyle, eve gelene kadar saklar da yanına çay demler...

    nerede doğdunuz, nerede büyüdünüz bilmiyorum ki...