hesabın var mı? giriş yap

  • acun sen buraları bu kadar okuyosan net yazıyosundurda.
    şimdi tek tek ''bunu izleyen maldır'' yazanlara ''sanane lan izleyen izler'' diye söven tipleri tespit etcem ve ardından tayyip'i ve arda'yı pohpohloyan yazarların ortak kümesinden seni bulucam.

  • bahçede çalışan ya da sabahın kuru ayazında işe giden kadınlar değil de, işte, yurtta, kapalı mekanlarda yani, üşüdüğünü, çok soğuk olduğunu, ince narin yapısının buna dayanamadığını sürekli tekrarlayan kadınlar arasında var bu durum. ben hiç sıkıntı çekmedim, el üstünde büyüdüm, çok nazlıyım vs. bir sürü alt metni var bu çok üşümenin.

    edit: dolmuşlarda camı açma ceyran çarpıyor diyen teyzeler de bambaşka bir konumuz olacak.

  • bu basliklari akpliler aciyor farkindasiniz heralde degil mi? her yorumdan etkilenen saf ve hassas vatandaslara söylüyorum. adayin kim olmasini istediginiz farketmez, eger tayyip in karsisina millet ittifakindan kim cikarda ciksin 2. turda tayyip e atiyorsaniz siz muhalefet degilsiniz. siz kralcisiniz. %0.1 lik kesim sarayda yasasin gerisi ac kalsin diyenlerdensiniz. kendinize muhalefet demeyin.

  • bu saçmalığa tiyatro bile denmez aslında. okuyun da aydınlanın bari:

    1-darbeyi siyasal islamcı bir grup, illegal bir tarikat yapılanması gerçekleştirdi. bu özelliğiyle darbenin belirleyici yanı, şeriatçı karakteriydi. bu anlamda 15 temmuz, aydınlanma, laiklik ve demokrasi karşıtıydı. böylece, bir yan sonuç olarak sadece kemalistlerin darbeci olduğu şeklindeki gerici-liberal ezber de yıkılmıştı.

    2-darbe, akp’nin yaratmaya çalıştığı efsanenin tersine, sokağa çıkan ve sayıları 10-15 bin kişiyi geçmeyen siviller tarafından değil, cumhuriyetçi ve yurtsever askerler / subaylar tarafından bastırıldı. yüksek ateş yeteneğine sahip askerleri bir avuç silahsız sivilin durdurması mümkün değildi. kaldı ki, gazete ve televizyonlarda yayınlanan tankların üzerine çıkmış yurttaş görüntüleri darbe bastırıldıktan sonra, gece 24.00-02.00 saatleri arasında sokağa çıkan insanlardı. o tanklar ise darbeyi bastırmak üzere gelen zırhlı birliklere aitti.

    3-erdoğan-akp yönetimi, darbenin bastırılmasını siyasal bir fırsata çevirerek –erdoğan ‘allah’ın lütfu’ demişti- 20 temmuz’da olağanüstü hal (ohal) ilan etti ve kendi darbesini yaptı. demokratik hak ve özgürlükler askıya alındı. adım adım cumhuriyetin kurumlarının tasfiyesine gidildi

    4-türkiye, fiilen başkanlık rejimine geçirildi. ardından 16 nisan 2017’de hileli bir referandumla her darbeden sonra yapıldığı gibi, yeni rejime uygun bir anayasa yapıldı. böylece totaliter bir rejimine geçişin sözde hukuksal zemini yaratıldı. yeni darbe anayasası ile meclis’in yetkileri sembolik hale getirilerek, parlamenter demokrasiye son verildi. tbmm, 1908 hürriyet devrimi ile ikici kez açılan meclis-i mebusan’dan daha geriye savruldu.

    5-ülkeyi yüzde 8 ila 12 arasında olduğu tahmin edilen toplumsal desteğe sahip küçük bir şeriatçı azınlık teslim aldı. cumhuriyet’ten geriye kalan her şeyin tasfiyesine girişildi. tsk dağıtıldı. aydınlanmacı ve modernist bir geleneğe sahip olan askeri okullar kapatıldı. laik kurumlar dağıtıldı. devlet, ortaçağ anlayışı ve emevi gericiliğine yaslanan bir ideolojik anlayışla yeniden yapılandırılmak istendi. ancak başarılı olunamadı, ülke hala içinde yaşadığımız yeni bir krize sürüklendi.

    debe editi: okuyan, beğenen, favlayan herkese çok teşekkür ederim. bu kadar dikkat çekince kaynak belirtme ihtiyacı duydum, bu saptamalar merdan yanardağ'a ait: kaynak

  • o’nunla 18 ay kadar birlikte çalistik. gürün’de savci yardimcisiydi.demek ki 1981-1982 yillari imis.

    bir polis komiseri,adam öldürmege tesebbüs suçundan yargilaniyordu.sanik komiser durusmada bu savci arkadasimizi reddetti.hakim ve heyet’in reddi cmuk’a göre mümkündür.ancak savci taraf oldugundan reddedilemez.buna ragmen arkadasimiz durusmadan çekildi.ilk defa niçin bu kadar çekingen davrandigini anliyamadim.sordum açik bir cevap alamadim..

    ilçede bir sehir kulubü vardi.genelde her ilçede olur.kisin isten sonra ugruyoruz.kimi oyun oynuyor (briç,konken vs.) kimileri de seyrediyor.içerde soba yaniyor.gelen paltosunu vestiyer ve duvarlardaki askilara asiyor.bizim savci, paltoyla oturup saatlerce oyun oynuyor.bir yandan da terliyor.dedim ki ”bu kadar terliyecegine paltonu çikarip vestiyere filan versen.. “ suratima bir seyden haberin yok der gibi bakti “ yav ..asmasina asayim da ya biri cebime esrar filan koyarsa” dedi.sasirdim….bütün kis o klupte paltoyla oturup oyun oynadi.

    iskilli oldugunu herkes biliyormus meger.ara sira inceden alaya aldiklari da oluyordu.bir gün jandarma bölük komutani yüzbasi,bana ugramisti.tesadüfen savci arkadasim da geldi.yüzbasi birden konuyu degistirip “sayin savcim cezaevinde tünel kazanlar topragi nereye koyuyormus biliyor musunuz ?” sorusuna ” yoo..” deyince “saksilarda biriktiriyorlarmis…” bu laf üzerine,izin isteyip odamdaki telefondan cezaevi müdürüne “ ne kadar saksi varsa hepsini attir” emrini verdi.akabinde de cezaevine gitti.

    izne ayrilirken masasinin üzerindeki takvimin tüm yazili sahifelerini yirtar,bos sayfalari birakirdi.

    bilirsiniz uzun araçlar ,bu niteliklerini belirtmek için araçlarin arkasina sagli sollu flama koyarlar.
    bizim savci böyle bir araci arkadan görünce “kizil bayrak asmis” diye sürücüsü hakkinda (o dönemde daha kaldirilmamis olan ) tck 141-142 den sorusturma yapmisti.(komünizm propagandasi)

    ama en önemlisi simdi anlatacagim.bir , adam öldürme suçu nedeniyle x köyü yaylasinda “geceleyin kesif” yapmamiz gerekmisti.kesif günü araziyi çiplak gözle görüp gerekli tespitleri yaptiktan sonra saatinde de kesfi yapmamiz daha saglikli oluyordu.bu yüzden gündüzün,güvenlik için jandarmayi sevk edip,biz de bir binek araci ile köye hareket edecegiz ,savci yok.baktim jandarmalarin ortasinda oturuyor.”gel bu arabaya bin” dedim.”böyle iyi” dedi.üstelemedim.köy yaylasina vardik.tespitlerimizi yaptik.kesif saatine daha epey zaman var.muhtar köy odasina davet etti.köy odasinda biraz vakit geçirdik.ayran ikram ettiler.herkes içti.savci reddetti.köy odasinin kapisinda ugurluyorlar.birisi gögsünü kasiyor.olabilir insanlik hali.savci hemen irkildi; “sen niye öyle yapiyorsun,tabanca mi çikaracaksin,aç bakayim belini” müdahale ettim.adami aramaktan vazgeçti.yaylaya dogru yürürken “ben niye ayran içmedim biliyor musun ?” diye sordu.” yoo..” dedim.”ya zehir varsa “ demez mi…
    neyse,saat geldi kesfe basladik.bu arada tanik dinledim.cmuk geregince ,tanik beyanina karsi,taraflara ve vekillerine ne diyeceklerini sordum.savci uzaktan “diyecegim yok”.dedi döndüm göremedim.yerde yatan adamlar var.niye yatmislar ? anlasilmaz bir sey… savci da yatmis yere.sebebini sordum.”kesfi seyredenler bir hadise çikarir diye yere yatirdim” dedi.jandarmalar da yatanlarin üzerine silah dogrultmuslar…pes dogrusu dedim ve yine o jandarmalarin arasinda,diger kesif heyeti kendi arabamizla ilçeye döndük.

    çok yasamadi savci arkadas.oysa benden gençti.bitlis’e tayin olmus,sonra galiba amasya’ya en son
    lüleburgaz’a .yaklasik bes yil sonra öldü…yok vesveseden ölmedi.

    söylemeyi unuttum.kibrit kullanmazdi.sigaranin birini söndürmeden ötekini yakardi.akciger kanserinden öldü…

  • arkadaşın annesi çay koymak için mutfağa geçtiğinde kısa süreli olarak dilberay'a geçiş yapılır.

  • rashard griffith smac yaptıktan sonra ''rashard bursa çamlarında dolaşan bir serce ku$u kadar narin ve güzel öyle degil mi murat'' diyerek ikili arasında kısa bir sessizlige sebep olmuştu.