hesabın var mı? giriş yap

  • müsait bir yerde atlayabilir miyim?

    bunu diyen de bir teyze.
    teyze inerken şoför dönüp yanında oturana "paraşütü açıldı mı?" diye sordu.

  • akp'ye hiç oy vermediği halde tüm saçmalıklara katlanmak zorunda olan kesimdir.

    demokrasi kavramı, cahil toplumlar için yeniden dizayn edilmeli.

  • imam değil sapıklardır.

    sayın avukat çocuk yaşta evliliklerin önüne geçilmesi yönünde bildiri ve konuşma yaptığı icin muhtemelen çocuklara göz koyamayacak olmalarindan rahatsız olmuşlar, eteği bahane etmişlerdir.

    yıl olmuş 2022,modern ve laik türkiye cumhuriyetinde etek giymekten rahatsiz olan insan lütfen bu ülkeden gitsin ve daha fazla ne varlığıyla ne de zihniyetiyle kirletmesin ülkemizi,zira yeterince kirlettiniz zaten.

  • cyberpunk kültüründe en önemli ve cyberpunk'ı kesin olarak belirleyen tanım:bilgi güçtür tanımıdır.evet cyberpunk alt kültürüne meyil vermiş insanlar varolan teknoljik ve bilgiye dayalı herşeyi öğrenmeye meyillidirler.bilginin sağladığı bu uçsuz bucaksız özgürlük gerçek yaşamın verebileceği tüm nesnelerden daha üstündür.evet sanal dünya yani internet yani anime ve mangalar veya frp bunların hepsi cyberpunk alt kültürüne göre bize gerçek hayatta sunulan ve gerçek izlenimi verilmiş herşeyden üsütündür ve bunlar özgürlüktür.
    cyberpunk alt kültüründe kendilerine yer edinmiş bu kültürü seçen insanların kendi çaplarında bu kültüre ait rolleri vardır.
    belirli bir sınıflamaya gidersekhacker,phreaker,cracker,otaku ve zippie şeklinde bu rolleri tanımlayabiliriz.bunlar bilginin değerini anlamış ve sanal dünyanın tüm olanaklarıyla ezoterikbilgiye ulaşmaya çalışan gruplardır.ve gerçekte aslolan bilgiyi paylaşmaları söz konusu değildir.çünkü elde ettikleri bilgi onlara güç ve özgürlük tanır.paylaşılan bilgi ise aslolan bilgiye ulaşmak için kullanılan yöntemleri gösteren bilgidir.

  • yapılmaması gerekeni öğreten öğretmendir.

    şöyle ki, ben ilkokuldayken babamın kendi dükkanı ve işçileri vardı. babamın mesleği sorulduğunda serbest meslek derdim, halbuki ne serbesti, kendi dükkanı var lan babanın. desene triko tükanı var diye. niyeyse utanırdım işte.
    bir de şu versiyonu vardı: "nerelisin?" "rizeliyim, ama laz değiliz, istanbul'da doğdum bir de" derdim. rezillik ya bir de açıklıyormuşum, çocukluk işte.
    son versiyon da şöyle: "tatilde ne yaptınız?" "bir şey yapmadık, 3 ay sokakta oynadım anasını satim" diyemiyosun ki, "köye gittim, teyzemlere gittim, amcamlarda kaldım". günlük gezileri 3 ay yapmışsın gibi salla babam salla.

    ilkokul çocuğu utanır çekinir, yeri gelir adından bile utanır, "neden benim adım ahmet değil de mehmet?" der mesela. bu nedenle hiç sormadığım ve sormayacağım soruları öğretmiştir kısaca. en sevdiği filmi, en son okuduğu kitabı, ne olmak istediğini, en büyük hayalini soruyorum ben de. daha temiz.

  • kendini dışardan izlemek. ozellikle öz yıkıcı davranışlarda kendini yakalayıp dısardan izlemeye gecmek, sanki baska birini izler gibi kendini izlemek. sonrasinda hissettiklerini dusunmek, kendinden kaçmamak, inkar etmemek. daha once korkup kactigin olaylardan ya da davranislardan kacmamak ve bu olaylar gerceklesirken kendine odaklanip hislerini derinlemesine yasamak, olmasina izin vermek ve o anı tum benliginle yasmak. tabi ki kendini yargilamamak ve oldugun gibi kabullenmek.

    seylerin olmasına izin vermek...

    ınsan oldugu gibi kabullenildiginde değişirmiş.

  • çocuk ya da ergenlerden oluşan bir sınıfta hiyerarşinin nasıl kurulduğu yere düşen paltolardan da belli olur. şimdiki durumu bilmem ama eskiden sınıfın arkasında upuzun bir kanca sırası olurdu, yaklaşık 40 kişilik filan. işte sabah giren çocuk buraya paltosunu asar. fakat bu paltolar bazen orada cereyan eden itişmeler şakalaşmalar nedeniyle asıldıkları kancadan kurtulur ve yere düşer. bu aşamadan sonrası dikkatle izlenmelidir. eğer düşen palto sınıfın popüler ve güçlü kuvvetli çocuğunun paltosu ise oradaki çocuklardan biri hemen paltoyu kaldırır ve yerine asar. ama sınıfın önemsenmeyen ya da taşak oğlanı olan veyahut silik birisine aitse bu palto? o çocuk görene kadar bir gelişme olmaz. hırgür bittikten sonra çocuk gider kendi paltosunu kendi asar. böylece sınıf içindeki pozisyonunu da bir kez daha öğrenmiş olur. insan davranışının en saf hallerini görebildiğimiz çocuk davranışlarından sıradan bir ayrıntıdır aslında bu.

  • dergi için net tutarsızlıktır. peygamberler ile ilgili karikatürleri "ifade özgürlüğünün sınırlarını test etmek için" bastıklarını belirtmişti dergi yönetimi. böylece ifade özgürlüklerinin sınırının paranın yettiği yere kadar olduğunu öğrenmiş olduk. kovulan maurice sinet'in dergiye dava açtığını ve kazandığını belirteyim.

  • başörtülü sürücülere alkol testi yapmanın hakaret olduğunu iddia etmiş. yeni farkettim.

    ne içmiş acaba kendisi, neyin kafasını yaşıyor?

    o zaman alkol alan kadınlar, taksın başörtüyü çıksın trafiğe..

    polisin "görevini" yapması kimseye hakaret değildir. polisin görevi, "başörtüsü takıyor o halde içki içmez, hırsızlık yapmaz" vs. diye akıl yürütmek değildir.

    öyle olsaydı sadece dini inanışlarını sorup insanlar hakkında yargıda bulunması gerekirdi.

    polisin "hakaret" ettiği durumlar da çok zaten, ama bunların arasında başörtülü kadınlara alkol kontrolü yapmak yok, daha geçen karakolun ortasında kameraların önünde bir kadını dövdüler.. yerde yatan kadınları tekmeliyorlar..

    ama kendisinin başörtüsü taktığı için "ayrıcalıklı vatandaş" muamelesi talebi görmesi gerektiğini söylemesi, herkesin zekasına hakarettir.

  • bazıları harbiden yaran statuslar:

    "yörüngeye yerleşen ilk türk uydusu "rasat" ilk sinyali göndermiş: "rus uydusu taş taş!"

  • bir türk erkeği, hiç cümle kurmadan; "eyvallah", "bakarız", "kısmet", "hayırlısı" diyerek en az 5 yıl yaşayabilir.