hesabın var mı? giriş yap

  • kerimcan durmaz'ın ayda 5 bin tl kazandığını düşünen sözlük yazarlarını göstermiştir.

  • birol güven'in pollyannavari öğüdüdür. şunu demiş:

    ''üniversite bitince iş bulacağınızı düşünmeyin. bulamayabilirisiniz.

    iş meselesini öğrencilik yıllarında çözün. öyle bir öğrencilik yılları geçirin ki mezun olunca işiniz hazır olsun.

    eğer fırsat gelirse okulu bırakıp işe girin. okulu nasıl olsa bir gün bitirirsiniz.''

    link

    birol sanırım türkiye gerçeklerinden habersiz. çocuklar duymasını 20 yıldır ülkeye kakalayabilen bir vatandaş olarak plazasında çayını yudumlarken ülkenin içinde bulunduğu durumu pek çözemiyor.

    yanına gidip iş talep ettiğinizde sizi kovacak adamlar gençlere kanaat önderi rolüne soyunuyor ya, çıldırmamak elde değil.

  • chicago karşısında bugün 71 sayı atarak hem kariyer rekorunu hem bu sezon bir maçta en çok sayı atan oyuncu rekorunu hem de cavaliers tarihinin bir maçta en çok sayı atan oyuncu rekorunu kırmış azman

  • yalancıyı siksinler mi??
    yol paramız olmadığından ebesinin amındaki ewimize dönemedik lan, hala telefonumda yol yardımı yapan insanların numarası kayıtlı bu yüzden. daha sonra sağolsunlar yardımcı oldular da gelmeye dewam edebildik..
    yalancı yawş-aklar sürüsü...

    ifade özgürlüğümüzü kullanmak için bizim cebimize mesaj gelmesi işten çıkarılma tehdidi almamız waya kapımıza makarna-kömür yığılması gerekmez, onların aksine biz beynimizi kullanıyoruz! kimse kendiyle kıyaslamasın o yüzden. aciz mahluklar!

  • eğer bu kazaya audi değilde reno neden olsaydı muhtemelen bu haber; d-100'de maganda dehşeti olarak olarak verilirdi. şimdi haber çok masum d-100'de makas kazası olarak geçiyor.
    klasik bir habercilik mantığı; zengin ailenin çocuğu kazaya neden olursa şablon şu: iki ay sonra okulundan mezun olacaktı ama olamadı, sevgilisi son yolculuğuna gözyaşlarıyla uğurladı, daha hayatının başındaydı gibi gençlik vurgusu, gülümseyen hayat saçan fotoğraf seçimi.
    sıradan gariban biri kazaya neden olursa trafik canavarı oluverir. öldü de allahtan kurtulduk toplumca gibi bir bakış açısıyla haber veriliyor.
    iki yüzlü bir toplumun iki yüzlü bir medyası da olur haliyle...

  • bu gözlemini de 1988 yılında yaptığı bir finlandiya gezisiyle perçinlemiş. amk kıyamet koptu lan o dönemden beri, sovyetler yıkıldı, berlin duvarı yıkıldı, iran-ırak savaşı bitti, abd ırak'a iki kere girdi, akp geldi, o gün daha doğmamış çocuklar hakkari'nin dağlarında ölmeye başladı. kuzey kore'nin devlet başkanı bile öldü lan, ama finlandiya illa ki aynı kalacak, çünkü engin ardıç en son o vakit gördü.

  • uzun zamandır bir rehber hazırlamak istiyordum. dolmakalem nedir, nasıl kullanılır, nasıl çalışır, temel problemleri nelerdir, hangi markaların kalemleri hangi ekolü temsil eder, iyi mürekkepler, iyi kağıtlar, revnak (*), sim, hare, gölge. hepsini anlatacağım. ilk olarak çalışma sistemini anlatayım. dolmakalem bir kartuş veya piston sisteminde mürekkebi muhafaza eden kalem tipidir. mürekkebin akışını engelleyen bir damağa, ortasından ikiye ayrılmış, farklı ve özel metaller ile üretilen uca, daha da özel metaller ile üretilen uç topuna sahip makineler bunlar. üretimlerinde gerçekten ince bir metalurji ve kimya var. öncelikle çalışma mantığından ve damaklardan bahsedeyim. dolmakalemin damağı, mürekkebin tamamen aşağı akmasını engeller. ama özel bir kanal sistemine sahiptir. bu sayede uçtaki hava deliğinden hava içeri girer. kapillari ve yerçekimi sayesinde mürekkep tam istediğimiz gibi yazıya uygun şekilde akar. - bu yüzden ucun ve kağıdın yumuşaklığının bir limiti olmalıdır. çok yumuşak uç veya çok perdahlı kağıt kapillari efekti sıkıntıya uğratacaktır. damaklar genellikle ebonit veya abs olur. montblanc vaktiyle ebonit damak ile kalem göndermeyi bıraktı. şu an aurora, santini, bazı bock 8 numara uç kullanan markalar ve istek dahilinde türkiye'deki stüdyo ağaçkakan ebonit damak ile üretim yapabiliyor. ben her zaman ebonit damağın oyun değiştirici olduğunu düşünür, imkanım varsa tercih etmeye çalışırım. yani damakları çok severiz. yalnız tutamağı tutarsa, sizi dolmakalemden soğutabilir. bu noktada yapabileceğiniz tek şey su ile temizlemek. deterjan da ilave edebilirsiniz tabii, damaktaki sorunlar için profesyonellere danışmak sizin için en sağlıklısı olacaktır... ikinci bahsetmek istediğim malzeme ise uç. pek çok farklı metalden mamül uç geçmişten günümüze kadar üretilmiş. günümüzde çelik, titanyum, paladyum, platin ve en çok altın kullanılmakta. paladyum ve titanyum uçlar yumuşak, semifleks diyebileceğimiz tipte, bozulmaya bir tık daha müsait uçlar. özellikle paladyum uçlar bozulursa tamir etmek epey can sıkıcı oluyor benim için. platin uçlar ise çivi gibi sert, ne için üretildiğini anlayamadığım uçlar, sevmiyorum ve tavsiye etmiyorum. altın ve çelik uçlarda ise böyle bir genelleme yapamıyoruz maalesef. çünkü tek tip çelik yok, ucu üreten ne kadar üstün bir uç ortaya çıkarmak isterse, o kadar üstün bir uç çıkıyor. altın uçlar ise belli oranlarda farklı malzemeler ile karıştırıyorlar, genelde 14-18-21k uçlar var. ancak 6-12-20-23k uçları da gördüm. altın oranı da ucun yapısı ile ilgili bir fikir vermiyor maalesef. yumuşacık bir montblanc 149 ucu ile sailor'ın cross için ürettiği çivi gibi peerles uçları arasında dağlar var. yeni başlayan kullanıcılar, çelik uç mu yoksa altın uç mu ayrımına düşüyor. ben altın ucu tercih ediyor, seviyorum. tamiri nispeten kolay, daha olması gerektiği gibi davranıyor ve gerçekten ucun bir hafızası var. ama çelik uçlu kalemlerim de yok değil... uçtan bahsedipte uç topları ve şekillerinden bahsetmemek olmaz. öncelikle japon/avrupa ayrımından bahsedeyim. pek sevgili japon'lar kandiji alfabesi kullanıyorlar, bu sebeple bazı karakterleri daha ufak alana sıkıştırıyorlar. kalın uç ile bu namümkün. bundan sebep onların uçları avrupa dolmakalemlerine göre bir tık daha incedir. (m ise f gibi) ama broad uca gelindiğinde japonlar avrupa'yı yakalıyor ve anlamlı bir fark kalmıyor bence. uç topları, sadece kalınlık ile ayrılmıyor. bir de uçların belli törpülenmeleri var, ve bu şekilde özel karakterlerde uçlar elde edebiliyoruz. ben de türkiye'de yaşayan bir nib grinder olarak kabaca bunlardan bahsedeyim ;

    stub, cursive ıtalic, crisp ıtalic : sıralama soldan sağa doğru varyasyonu artacak ama yumuşaklığı azalacak şekilde sıralandı. en keskini crisp ıtalic, en yumuşak olanı ise stub. ben ise en çok cursive ıtalik uçları seviyorum. ikisinin tam ortası :) bu tipteki uçlar dikey çizgileri kalın, yatay çizgileri ince çekerler. yazıyı çok güzelleştiriyor, tavsiye ederim.

    architect point : dikey çizgileri ince, yatay çizgileri kalın çeken uç tipi, hebrew karakterde yazanlar bu uçları çok severler, yazıyı çok değiştiriyor ve yazarken pek açı değiştirmeye gelmiyor. bence en özel uç kesimlerinden biri.

    oblique: kalemi hafif yatay tutan, farklı çizgiler isteyen kişiler için uygun uç tipi, nedendir bilmiyorum, ama dolmakalemde eski olan kişiler oblik uçları daha çok tercih ediyor, seviyor. türkiye'de epey yaygın.

    monoline: ucun kağıda değen tarafını tam yuvarlak şekilde törpüleyip çok yumuşak, hem dikey hem yatayda çok kalın karaktere dönüştürdüğümüz uç, pelikan'da lettering nib diye geçer.

    uç tipleri böyle, ben biraz da gövde malzemelerinden bahsetmek istiyorum. dolmakalem yapımında temelde kullanılan birkaç malzeme var ve eskiden kullanılmış artık kullanılmayan malzemeler var. bence alamet-i farika reçinedir. (resin). sıcak bir hissiyatı var, dayanıklı, eskimez, kimyasal reaksiyonlara ve ısıya eski malzemelere göre çok dayanıklı bir malzeme. premium kalemlerin bir çoğu bu malzemelerden mamül. ebonit de sık sık kullanılıyor, özellikle japon urushi cilalı kalemlerde ve cleo skribent kalemlerde gördüm ben, ancak ilginç bir kokusu var, pek sevmedim. plastik ise günlük kalemlerin bir çoğunda gördüğümüz bir malzeme. lamy safari, kaweco sport vb kalemler plastik. ancak reçinenin hissiyatı yok, bir de reçine kadar cilveli gövdeler ortaya çıkmıyor.
    makrolon :lamy 2000'in malzemesi. özel bir malzeme, hissiyatı epey farklı. ben çok seviyor olsam da bazı kimyasallara karşı çok tepki verebiliyor, dikkatli olmalı.
    hard rubber :vintage kalemlerde, genellikle waterman'larda görülen malzeme tipi, doğrusu hiç elime geçmedi. uv ışığa duyarlı olduğunu sanıyorum ama yanılıyor da olabilirim.
    selüloid : eski dolmakalemlerin pek çoğunda kullanılan malzeme. hissiyatı, ele oturuşu, ağırlığı çok güzel. ama reçine'nin dayanıklılık avantajları selüloid'te yok diye biliyorum. özellikle sıcaklığa, kimyasallara çok dayanıksız olduğu için günümüzde reçine tercih ediliyor. bu rehbere markalar, ekoller, dolum sistemleri, minik tarihi anektodtan oluşan birkaç entry ile devam edeceğim, eğer benle tanışmak, kalemlerinizin uçlarını özelleştirmek isterseniz instagram aracılığıyla @nibworks'ten bana ulaşabilirsiniz. sevgiler :)

  • https://twitter.com/…?t=lqnfywnsnewruic7dyynva&s=19

    "türkiye ile norveç arasında yapılan anlaşma ile norveç vatandaşları türkiye'ye kimlikleri ile seyahat edebilecek, türk vatandaşları için vize zorunluluğu devam ediyor"

    bir kez daha ülkemle gurur duydum. ancak yine de biraz yetersiz gibi geldi bana. afgan, suriyeli ve pakistan vatandaşları ülkemize kimliksiz bile girebiliyorken, norveç halkından kimlik istememiz pek yerinde olmamış.

    edit: arkadaşlar biliyoruz biz de turizm, o, bu, bilmem ne... sizce trajikomik olan şey bu söyledikleriniz mi? çok mesaj geldi. yeter artık. norveç, isveç, herkes bize giriyor. biz giremiyoruz. hep bize giriliyo. olay bu.

  • zamanında herkes altın alırken ben viski ve votkaya yatırmıştırm tüm paramı. evde 100 şişeye yakın içki var.

    her birine 20 şer lira zam gelse 2000 tl durduğu yerde deger kazanacak. altın böyle kazandırmıyor yav.

    bu devirde en akıllı yatırım viski abicim.

  • an itibariyle itü'de okuyorum. bilenler bilir; vadi yemekhanesinde şu fotoğrafı gösterirseniz, itü'yü bırakıp norveç'e gidip ilkokuldan itibaren eğitim hayatına atılacak arkadaşlarım var.