hesabın var mı? giriş yap

  • "tercihen çocuk yapmasa da her kadın içgüdüsel olarak çocuk ister. ilerleyen yaşlarda bu his daha da baskın hale gelir. bence yaşı itibariyle bunun pişmanlığını yaşıyor. gerginliğinin sebebi de o."

    gerginliğinin sebebi çocuk yapmamış olması ve geç kalması filan değil. kadın orada istiyor ki projeyle ilgili soru sorulsun fakat 56 yaşında kadına "sizden de bebek gelecek mi?" diye densizce bir soru soruluyor. kadın soruyu "o konuya girmeyelim" diye savuşturunca muhabirler "çocuklardan bahsetmeyeceksek o zaman seninle konuşacak bir şeyimiz de yok" der gibi can bonomo ve eşine dönerek bu sefer onlarla çocuk geyiği yapmaya başlıyor ve laklakın bir türlü sonu gelmeyince de erener haklı olarak sinirleniyor.

    kadın tam benim vereceğim türden bir tepki vermiş. bazen benim de eş dost ortamımda çocuk muhabbeti açılıyor ve "ay gece uyutmuyor, aman derdi bitmiyor" diye yarım saat aynı terane devam ediyor. ben hâlâ çocuk yapabilecek yaştayım ama yapmıyorum. şimdi benim de gerginliğim çocuk yapmamış olmamdan ötürü mü? değil kardeşim. istemiyoruz sizin sevimsiz çocuklarınızın bıkkınlık veren hikayelerini dinlemeyi. ilgimizi çekmiyor. bazı insanlardaki herkes çocuk sahibi olmak istiyormuş da yapamıyormuş algısından gına geldi artık cidden.

  • (bkz: eksi sözlük lafı asla geçmedi)

    olm adam inanmış lan. bunun gibi naif insanlara yapmayın şöyle şeyler vallahi üzülüyorum.

    debe editi: başlık sahibi #50664061 numaralı entry'ye cevap olarak "ekşi sözlük lafı asla geçmedi, üstelik üç kişiydik bu rezaletin üstüne işletme sahibi kalkmış bana burda iftira atıyor" gibisinden bir şeyler yazmıştı, ciddiye almıştı yani. o entry gidince bu da böyle saçma sapan bişey oldu :(

    neyse ben debeye girince hesabıma yatan paraya bakarım size niye açıklıyosam.

  • adamlar istanbul liginde 6-7 takimin kendi arasinda oynadigi maclar iicin yildiz istiyorlar. birinin bu mallara ulusal ligler kurulmadan once turkiyenin her yerinde mahalli liglerin bulundugunu, farkli bolgelerin kendi aralarinda sampiyon cikardiklarini anlatmasi gerek. bu durumda mersin idman yurdunun mersin sampiyonluklari icin 30. yildizi falan takmasi gerekiyor.
    ama soz konusu en buyuk eglence ise, bu senede fenerbahce111!!!

  • fransa'nın tamamını bilmem ama paris öyle bir metro ağı ile donatılmıştır ki özellikle yaşlı ya da hasta değilseniz taksiye binmek aklınızın köşesinden geçmez. her yere metro ile inanılmaz kolay ve hızlı şekilde ulaşabilirsiniz. buna istanbullular için şöyle örnek verebilirim:

    sabah tuzla'daki evinizden çıkıp beylikdüzü'ndeki işinize gidip öğle yemeği'nizi istiklal caddesi'nde yiyip, işe geri dönüp, akşam iş çıkışı kanlıca'da yemek sonrası kahve için bebek'e uğrayıp geç kalmadan tekrar tuzla'daki evinizde olabilirsiniz. bunların üstüne yorulmuş da olmazsınız.

  • tavsiye gibi tavsiyeler beklediğimiz başlıktır.

    "ömrümde hiç olmadığım kadar dinamiğim. hiç olmadığım kadar enerjiğim, ultra sosyalim, özgüvenim nirvana seviyesinde, mesleğime ilave şeyler kattım donanımıma, çok az uyku ile enerjik kalabiliyor ertesi ertesi güne bile yetecek şekilde bitmeyen enerjim olarak kullanabiliyorum."

    arkadaş bu cümleyle "artık çocuğun tüm bakım, ilgi ve alakası annesinde ve ben zihnim ve bedenim kesintiye uğramadan maksimum verimle dinlenebiliyorum." demek istiyor.

    "herhangi bir dişi ile göz temasına girdikten sonra flört aşamasına geçebiliyorum." derken de;

    "çoluktan çocuktan oynaşmaya vakit kaldı neyseki. zaten velayeti de anneye verdim, aman sabahlar olmasın..."

    bu tavsiyeler bana bir avukat virali gibi geldi açıkçası. allayıp pullayıp cahillerin ağzının suyunu akıta akıta kendisine getirme çabası sanki :) bunları yazan kişi belki iyi niyetiyle yazdı ama sorumluluğu anneye iteleyip "hayat çok güzel lan boşanın" demek tam bir ergen kafası.

    şahsen ben daha kullanılabilir, hayata geçirilebilir tavsiyeler beklerdim.

  • sabahtan beri sözlükte cirit atan hepsiburada’nın paralı trollerini sahneye davet ettiğimiz rezalet.

  • çanakkale savaşı'nda atatürk'ü tanıtan kimse olmadı. atatürk, bölgede liman von sanders başta olmak üzere bütün önde gelen alman subay kadrosu ile restleşmeye girmişti, çünkü almanlar coğrafyayı tanımıyordu ve çıkarma noktalarını çok yanlış tespit edip, yanlış bir savunma düzeni kurmuşlardı. atatürk bu durumu fark etti, hatta istanbul'a, enver paşa'ya haberler göndererek ''burada vaziyet çok karışık, ivedi bir şekilde çanakkale'ye gel ve yerinde önlem al'' demişti çünkü liman paşa kendisini dinlemiyordu, kendisinden üst rütbeli olduğu için. dinlemeyen bir isim de enver oldu. atatürk bu durumu anılarında kaydederken şunları söylemiştir: ''ben ordunun, kayıtsız şartsız, bütün sırlarıyla, alman askeri heyetine verilmesine, teslim edilmesine çok müteessirdim. daha karar verilmeden önce, bir tesadüfle bu olayı öğrendiğim vakit, sesimin erişebildiği makamlara kadar itirazlarda bulunmayı vazife saydım. itirazlarıma hiç kimse cevap vermedi... cevap vermeye lüzum görmedi.''

    atatürk, çanakkale savaşı'nın en kritik anında, rütbesi yetmediği halde bütün ordu kuvvetlerini kendi kumandası altına almak istediği zaman, ordu komutanıyla arasında o meşhur diyalog geçmişti:

    -hiç çare kalmadı mı?
    +bütün mevcut kuvvetlerin benim kumandama verilmesinden başka çare yok!
    -çok gelmez mi?
    +az gelir!

    atatürk, büyük bir özveri göstermişti ve bunu yaparken, bu ağır sorumluluğun farkında olup ''sorumluluk, ölümden ağırdır'' demişti.

    liman von sanders, ''türkiye'de 5 yıl'' isimli anı kitabını yazdığında, atatürk'e de yer ayırmış ve ilk başta çanakkale'de anlaşamadıklarından dert yansa da, atatürk'ün hakkını teslim etmekten geri kalmamış ve ''sorumluluk almaktan büyük zevk duyan, önemli bir asker'' yorumunu yapmıştır.

    çanakkale savaşı, anafartalar kahramanı önderliğinde kazanıldıktan sonra, bu kahramanın adı maalesef yine enver paşa tarafından sansüre uğramıştır... dönemin gazete ve dergilerinden mustafa kemal beğ'in önce fotoğrafı kaldırılmış, ardından da adı komple silinmiş ve enver paşa'ya bunun nedeni sorulduğunda, enver küstahça ''muvaffakiyet askerindir. şahsı sivriltmeye lüzum yok!'' demiştir.

    oysa birkaç yıl önce aynı enver bomboş edirne'ye girdiğinde kendi adının gazetelerde ''edirne fatihi enver'' olarak yazılmasını istemişti. fakat çanakkale'de dönemin en görkemli imparatorluğu olan ingiltere'yi durduran muzaffer kumandanı sivriltmeye gerek yoktu!

    mustafa kemal beğ, bu duruma oldukça içerlenir. çanakkale savaşı bittikten sonra istanbul'a istifa dilekçesini yazıp gönderir ve tüm yetkilerinden vazgeçtiğini belirtir. çünkü savaş sonu enver çanakkale'ye geldiğinde, yerli-yabancı tüm subayları karargahında ziyaret etmiş, uğramadığı ve görüşmediği tek isim mustafa kemal beğ olmuştu.

    videodaki zavallı arkadaş eğer biraz tarih okusaydı, atatürk'ü neden tanıttınız? diye değil, atatürk'ü neden tanıtmadınız? diye soru sorardı. gerçekten de atatürk, bunca sansür ve baskıya rağmen 1915'ten sonra yurdunda güneş gibi parlayacak ve onu tanımayan kalmayacaktı.

    işte büyük adam, böyle büyük adam olmuştu.