hesabın var mı? giriş yap

  • obama bu dizinin son sezon ilk bölümü ile çakışmasın diye konuşma saatini değiştirmiş.
    yapımcılar da kendisine bu bölümü dvd ile göndermişler.

    şimdi obama gerçekten halk adamıysa bunu rapide yükler. bekliyoruz.

  • işte bu dediğim twitter tag'i.

    bu ülkede bişeylerin değişebileceğine dair ümitleri arttıran tag.

    izlemem bilmem ama iddialara gire geçen yilın kazananı en başından belliymiş. öyle yada değil insan zekasıyla alay eden bu program , ve bu programda sms'lerden gelen parayla seyma subaşı'nın lükslerinin karşılanması salaklıktır.

  • tebliğlerini(?) yaptıktan sonra en fazla birkaç sözlü münakaşa yaşayıp evine döneceklerdir

    fakat

    bir cuma namazı çıkışı cami önünde "allah yok, din yalan, yüzyıllardır kandırılıyorsunuz." diye tebliğ(?) yapmak isteyen birinin akıbeti ne olur? en fazla birkaç sözlü münakaşa yaşayıp evine mi döner yoksa kafası vücudundan mı ayrılır?

  • ölüm edebiyatı yapanların ömründe bir kere girmesi, ölüm aşkından vazgeçmelerine yeter diye düşündüğüm olay, mesleğimin temeli.

    ölümün öyle süslü püslü, güzel bir şey olmadığını demir masanın üzerinde dolu bir çuval gibi yatan bedenden anlayabiliyor insan.

    başlarda çok düşünürdüm, artık üzerinde düşünmüyorum. hatta bazen "ne kadar caniyim." diyorum. dışarıda yakınlarının feryatları koparken ben içeride güle oynaya, muhabbet ede ede, çıkınca ne yesem diye düşünerek otopsiye giriyorum.

    ilk olarak cesedin dış muayenesi yapılıyor. saç rengi, göz rengi, teni, boyu, kilosu, neresinde siyanoz var, neresinde abrazyon var, neresinde kırık var hepsi yazılıyor. video çekiliyor.

    ardından baş bölgesini açıyorum. elimdeki neşter ile kulak arkasından başlayıp kafanın üstünden geçen ve öbür kulak arkasına uzanan bir kesi atıyorum. ardından açtığım yere parmaklarımı sokup deriyi kafatasından sıyırıyorum. etin kemikten ayrılma sesi başta çok değişik geliyordu ama sonradan duymamaya başladım. bir bakmışsınız cesedin gözlerini kafa derisi kapatıyor. hemen ortaya çıkan kafatasını muayene ediyoruz, kırık var mı, hematom var mı her şeye bakıyoruz. sonra temporal kaslara kesi atıyorum. kafa kubbesini keserken tur aletini zorlamasın diye hafifçe kemikten sıyırıyorum. elime tur aletini alıp kafa kemiğini yuvarlak bir şekilde kesiyorum. kemik kesilirken gelen kemiğin kokusu aynı diş kokusuna benziyor. kafa kubbesini çıkarıyorum. duramater hemen karşımızda, onun altında da sulu sulu beyin. yine fotoğraflar çekiliyor tabii. fotoğraf işi halledildikten sonra duramateri kesip çıkarıyorum, daha sonra da beyin ve beyinciği. uzman doktorlar beyini incelerken kafatasındaki arta kalan zarları soyuyorum. her adım fotoğraflanıyor.

    ardından boyun, göğüs ve batını açmak için çene altından başlayan ve kasıklara uzanan koca bir kesi atıyorum. deriyi kurbanlık koyun yüzer gibi yüzüyorum. kostatomla kostaları kesiyorum. kemiklerin altından tutup kaldırıyorum ve diyaframı keserek kaburga kemiklerini bir kenara koyuyorum. hemen perikartı açıp kalbe bakıyoruz. daha sonra dille birlikte boyun ve göğüs organlarını çıkartıyorum. hocalar organları alıp gidiyor. parçalara ayırıyorlar, tartıyorlar. o sırada karaciğer, dalak ve böbrekleri çıkartıyorum ve hocalara teslim ediyorum. onlar da tartılıyor, kesiliyor. mesaneyi kontrol ediyorum. ekstra bir şey yoksa parçalanan beyni alıp kafatasına yerleştiriyorum ve kafa kubbesi oynamasın diye temporal kasları dikiyorum. cesedin yüzdüğüm derisini tekrar eski haline getirip dikiyorum. iç organlarla iş bitince, karın boşluğuna gelişigüzel attığımız organların üzerine kostaları tekrardan yerleştiriyorum ve yüzdüğüm deriyi güzelce dikiyorum.

    cesedin kan olmuş cildini yüzeysel olarak yıkayıp çarşafa sarıyoruz ve otopsi bitiyor.

    şimdi ölüm seviciler, adli vakaların %90'ına otopsi yapıyoruz. %10'una sadece dış muayene yapıyoruz. bu masaya düşmek istediğinize emin misiniz? bu işlemlerin her ne kadar ölü olsanız bile bedeninize yapılmasını ister misiniz? sanmıyorum. o yüzden ölüm şöyle, ölüm böyle deyip gelmeyin bana. ölümü iliklerime kadar görüyorum. canlı canlı yaşıyorum. allah, o masaya kimseyi düşürmesin diyorum. iyi günler diliyorum.

  • her ne kadar minibüsçüleri gerçekten sevmesem de haksız bir dayaktır. çocuk yola o kadar kontrolsüz çıkıyor ki orada kim araba kullanıyor olsa o çocuğa çarpardı.

    şoför yine de tecrübeliymiş bence. çocuk tam doğal seçilime kurban gidecekken minibüsçü sayesinde kurtulmuş.

  • (bkz: yav he he)

    kilosu 30 tl olan domatesin kırmızısı,
    kutusu 35 tl olan küp şekerin beyazı,
    tanesi 25 tl olan avakadonun yeşili,
    kilosu 35 tl olan patlıcanın eflatunu,
    kilosu 40 tl olan muzun sarısı.
    kilosu 30 tl olan kapya biberin bordosu,
    kilosu 125 tl olan yaban merisinin laciverdi,

  • 2004 yılındakilerden biri geldi aklıma.
    istatistik, ekonomi ve hayvani ingilizce terimler içeren çılgın bir sınav sonrası görüşmeye çağırmışlar. çok sonradan öğreniyorum ki o güne kadar o sınavda bana en yakın sonuç benim %30 altımda. benim bundan haberim yok tabi..

    iş yerinde arkadaşım da var, görüşme akabinde yemeğe çıkacağız beni bekliyor. kudurmuş adam beklerken.
    "hiç kimseyle yarım saatten fazla görüşmediler" deyince çüş dedim, 2 saat net sürdü benimkisi!
    konuştuğumuz şeyleri paylaşıyorum, aynı süreçten geçmiş arkadaşım yüzüme bakıyor aval aval.

    "oldu bu iş" diyor, "merak etme".

    bir hafta sonra haber geliyor. ben stres mülakatına girmişmişim meğer. hiç streslenmemişmişim, hiç hata yapmamışmışım!
    ahahahaha..
    gözüm bile seyirmemişmiş, bir gram terlememişim.

    iş zaten deli gibi stresli bir iş. olumlu bir cevap geldi sanıyorsun de mi sözlükçü?

    yok.
    yeterince istekli olsaymışım terlermişim, vay vay vay..

    dip not: alanında dünyada tek olan bu eşşekler battı krizle beraber

    son not: direkten dönmüşler, ben bir beddua daha patlayım :p

  • her zaman yakışıksız olmayan eylem.

    mesela, kamuda aynı meslekte olup farklı kıdemde olanların merak edip birbirlerinin maaşını sormaları, oldukça normal.

    özel sektörde ise aynı iş yerinde çalışanların, birbirlerinin maaşını sormaları, bence gerçekten gerekli. ne zaman özel sektörden biri ile konuşsam "bizim birbirimize maaşımızı sormamız yasak." diyorlar. neymiş, birbirlerinin maaşını öğrenip ortalığı karıştırmasınlarmış. maaş sormanın ayıp olduğu algısının, biraz da bu nedenle yaratıldığını düşünüyorum. işverenin işine gelmiyor.

    bu durumların dışında; alakasız birinin, yalnızca meraktan sorması ise elbette rahatsız edici. örneğin alışveriş yaptığınız esnaf ya da yeni tanıştığınız biri sorunca, garip hissetmek kaçınılmaz. sanki size bir etiket vuruluyormuş gibi.(ki muhtemelen gerçekten de vuruluyor.)