hesabın var mı? giriş yap

  • dedem onunla rakı içerdi. babam onunla, annem onunla içti. benim de black eyed peas ile içecek halim yoktu herhalde, ben de onunla içtim. o olmasaydı da rakı içerdik biz elbette ama aynı tadı alır mıydık, orası şüpheli. hatta şüpheli bile değil. net bir biçimde almazdık.

    tanım gerekirse eğer, benim için anadilimin türkçe olmasının en güzel yanıdır kendisi.

  • 2012 de büyükşehir yasası değişti. 100 km ötede koyde yaşayan vatandas buyuksehir belediyesi icin oy veriyor. simdi bu yetmedi, o vatandasin verdigi oyla tum şehir belirlenecek. tire'deki vatandaş, karsiyakayi kimin yonetecegine karar verecek. tam akp usulü bir geri zekalilik.

  • h: dr. house
    a: allison cameron

    a: beni neden işe aldın?
    h: çok güzel olduğun için.
    a: beni tavlamak için mi işe aldın?
    h: buna şaşırdığına inanamıyorum. ayrıca öyle demedim. seni güzel göründüğün için işe aldım. lobide duran bir sanat eseri gibi.
    a: sınıfımın en iyilerindendim.
    h: ama en iyisi değildin. neden bu kadar üzüldün? genetik zeka yerine genetik güzellik sayesinde işe alınmana mı?
    a: bulunduğum yere gelmek için çok çalıştım.
    h: çalışmana gerek yoktu. insanlar en az çabayla en yüksek kazancı sağlayacakları yolları seçerler. doğanın kanunudur. sen bunu reddettin. seni bu yüzden işe aldım. zengin bi adamla evlenebilir, modellik yapabilirdin. sadece görünmen insanların sana bir sürü şey vermesi için yeterli olurdu. ama sen böyle yapmadın. kıçını yırttın.

    (bkz: house m.d.)

  • gittik, botları verdiler.
    tabanı sert geldi.
    ayağım acıdı.
    sivilde giydiğim ayakkabının içindeki ortopedik tabanı bota koydum.
    rahatladım.
    ertesi gün botun içini gören arkadaş "seninki niye böyle?" diye sordu.
    "dayım ankara'da general, sağolsun ayarlamış" dedim.
    bunun üzerine arkadaş botumu alıp "şu adaletsizliğe bakın, rezillik, biz hayvan mıyız, dilekçe yazalım..." gibi sitem dolu sözlerle bütün koğuşlara göstermişti.
    ilginç günlerdi tabi.

  • bugün iltifat ettiğim bir kadının bana söylediği söz. normalde zaten çok iddialı birisi değilim ama bir insana direkt böyle denmez ki. üzüldüm ulan , gerçekten bir an çok kötü hissettim.

    edit : askıntı olmadım asla. cok kibarca çıkma teklifi ettiğim kadinin tepkisi bu oldu. senden etkileniyorum vs cinsinden şeyler demiştim sanırım. bir anda zaten cok şaşkına uğradım. ozguveni yerle bir ediyor böyle tepkiler. normalde umursamaz birisiyim ama insan tipsiz , asiri çirkin hissediyor.

    uzun zaman sonrasında gelen edit : arkadaşlar başlık arada hortluyor bi şeyler eklemek isterim. olay gerçek. troll ya da cool story diyen komplo teorisyenleri oluyor. inanmayanlar için keşke ekran görüntüsü alsaydım . bu sözler sarf edildi maalesef . daha öncesinde de degistirmemin mümkün olmadığı fiziksel bir kusurumdan dolayi bu şekilde incitici yorumlara maruz kalmıştım. profilimde biraz gezinirseniz insanlardaki sahtelikten bıkmış, biraz realist biraz da sert fikirlere sahip bir insan olduğumu göreceksiniz. ben insanlara bir günde küsmedim.

    çıkma teklifi kısmına takılanlar olmuş. olayı yaşadığım gün epey üzgündüm. kafam epey dağınıktı. bi şeyler içme teklifi demek istedim yani. yazmaz olaydım çıkma teklifi mi kaldı diyip duruyorsunuz :)

  • programı tv'den seyredenlerin muhtemelen bilmediği bir hile. belki başka programlarda da yapılıyodur ama tecrübe etmediğim için kesin olarak emin değilim. (yetenek yarışmalarında da yapıldığına adım gibi eminim).

    efendim the voice'a seyirci olarak katılmadan önce bir sözleşme imzalamanız gerekiyor. yarışma hakkında sağda solda konuşmak yasak.

    sonra bütün seyirciler yerlerine oturtuluyor. daha ortada ne yarışmacı var ne jüri üyeleri (ses koçları).

    rejiden mikrofonla bir adam geliyor sahnenin ortasına ve organizatörlerden biri diyor ki: "3'e kadar sayıcaz, 3 deyince ayağa kalkın ve tüm gücünüzle bağırın ve alkışlayın. isterseniz şaşırmış/delirmiş gibi bir yüz ifadesi takınabilirsiniz. her şey serbest."

    bunu 5-6 kez mikrofonun yerini değiştirerek ve seyircilerin arasında gezdirerek tekrar ettiriyolar. sesleri kayda alıyorlar. kameramanlar ise seyircileri hem genel olarak hem de yakın çekim olarak kayda alıyor.

    show başlamadan ve hiç bir şey görmeden seyirciler 5-6 kez boş sahneyi ciğerleri patlayana kadar bağırmış ve alkışlamış oluyor sizin anlayacağınız. eğlenceli baya. swh.

    sonra seyirciler jüriler anons edildiğinde ve performanslar esnasında yine alkışlayıp falan ediyor ama beklemeler/aralar/makyaj molaları yüzünden enerjileri düşüyor haliyle. o ilk heves ve gürültü olmuyor.

    işte çekimden önce kaydedilen sesler ve görüntüler burada devreye gidiyor. montaj esnasında o sesleri ve yakın plan çekimleri sanki performans esnasındaki reaksiyonlarmış gibi gösteriliyor.

    çoğu duygusal şarkılarda seyirci öyle bir sihre kapılıyor ki alkışlamayı bile unutuyor.
    veya o sessizliği bozma cesareti gösteremiyor. veya yorulmuş ve sıcaktan bunalmış oluyor.

    ama bakıyorsunuz o bölüm tv'de yayınlandığında seyirci deli gibi alkışlamış gibi gösteriliyor.

    ha bir de benim seyirci olarak katıldığımda yarışma o sezon henüz tv'de başlamamıştı ama biz çekimlerde düello etabındaydık bile.
    yani yarışma başlamadan düellolarda hangi yarışmacılar var yok haberin var ama kimseye söyleyemiyosun sözleşme gereği.

    bu anlattıklarımı çoğu kişi biliyordur zaten. öyle olağanüstü şeyler değil ama yine de nacizane paylaşmak istedim. televizyon dünyasının sahte olduğunu herkes biliyor elbette.

  • olumlu konuşana sövülüyor bu süreçte ama artık olumlu şeylerden bahsedebiliriz.

    - önceki gün yoğun bakım sayısı 230 kişi arttı. dün 70 kişi arttı. bugün 35 kişi arttı.
    - vaka sayısının düşüşe geçmesi için çok erken henüz. ama artış net şekilde yavaşladı.
    - ölüm sayısı 6 gündür 60-80 sınırına çakıldı. entübe ve yoğun bakım sayısı bu kadar fazlayken üstelik.
    - 4 gündür 300'er tane hastayı taburcu ediyoruz.
    - test sayısı 21 binleri gördük. güney kore'yi örnek verirken 20 bin diyorduk. pozitif çıkma oranında da bir yükseliş yok.
    - bugünün sonuçları ortalama 6 gün öncenin aynası aslında. bugün virüsü kapan ortalama 6 gün sonra teste başvuruyor. yasaklarla beraber vurdumduymaz tayfa dahil çoğu insan dışarıda maskeli geziyor artık. giderek iyileşeceğini düşünüyorum bilançonun.
    - bu salgının birinci büyük riski sağlık sistemini devre dışı bırakması. yoğun bakım sayısındaki bu artış böyle sürdüğü sürece bizim yoğun bakım kapasitemizi zorlamaz bile.
    - cumadan sonra yurt genelinde hava sıcaklıklarında artış görülüyor. çin'in verilerine göre ortama 1 kişi 2.6 kişiye bulaştırıyor bu hastalığı. havanın ısınmasının 0.5 oranında bu bulaş riskini azaltacağı büyük ihtimal. salgın sürecinde yaz aylarını yaşayan ülkelerde hastalık görülse de sayı diğer ülkelere nazaran bayağı aşağıda kaldı. bu 2.6 kişiyi tedbirlerle 1'in altına çekersek havanın ısınmasıyla birlikte, bu iş biter.

    gevşemeye hazır bir millet olduğumuz için pek açık edilmiyor ama toplumsal anksiyeteyi artırmamak lazım. ispanya ve italya olmayacağız gevşemezsek. umreciler ve yurt dışından gelenler son hafta hariç karantina altına alınmadı. bu büyük hataları yapmamış olsaydık parmakla gösterilen bir örnek olacaktık. neyse bundan sonrası iyi olsun.

  • geçen sene yolda bir cüzdan bulmuştum. sahibine ulaşmak için açtım. herhangi bir telefon numarası yoktu. banka kartından bankasına ulaşıp bilgi verdim ve adam beni 1 saat içinde aradı ve teslim ettim. 50 yaşlarında bir adam. yazık bütün şifrelerini bir kağıda yazmış. bankamatik kartlarından, digitürke, e-devletten tut aklına ne gelirse bütün şifreler var. 50 yaşındaki adam bile 30 tane şifreyle uğraşmak zorunda. kötü niyetli bir insanın da eline geçebilirdi. hepsi karman çorman ve çok daha büyük bir güvenlik açığı yaratıyor ve insanları bu tarz şeylere yönlendiriyor maalesef.