hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • sozlukte bu ipuclarinin buyuk cogunlugu ogrencilerden gelecegi icin pek de dikkate almamak lazim. ogrenciyken gunler 32 saatti.

  • eskiden arkadaşlarla sahile sohbet etmeye giderken markete uğrayalım da bir şeyler alalım derdik.

    o bir şeyler şimdi yılbaşı paketi olmuş işte.

  • patlama noktasından 10 km öteden bazı camların kırıldığı şeklinde ifadeler var. bu demek oluyor ki bu mesafede şok dalgası en az 0,7 - 1 kpa civarında basınç oluşturmuş, bu da en az 100 - 200 ton civarında tnt eşdeğerinde patlayıcı demektir. patlayıcının türüne göre bu miktar azalır ya da artabilir. ayrıca videolarda sakarya'daki patlayan fabrikadan artık aşina olduğumuz havai fişeklere benzeyen ışıldamalar görülse bile, asıl patlama sonrası görünen turuncu - kırmızı yoğun duman, patlayan kimyasalın yapısında azot oksitli bileşiklerin (nox) varlığını gösterir. böyle bir duman daha ziyade doğrudan maden vb. işletmelerde kullanılan patlayıcılara veya savaş mühimmatına işaret eder.

    yani patlamanın boyutuna ve işaretlerine bakacak olursak, patlayıcı veya mühimmat deposu patlamış diyebiliriz.

  • vakt-i zamaninda, yanlış hatirlamiyorsam magazin gazetecileri ödüllerinde, savaş ay, tarkan'a ödül verirken "şu an ne düşünüyorsun?" diye sormuştu da tarkan da "valla çok çişim var bişey düşünemiyorum" demişti. hemen akabininde de savaş ay "kral olmuşsun ama adam olamamışsın" diyerek laf sokmuştu, o zamanlarin ülke gündemini böyle önemli olaylar oluştururdu...

  • ingiltere tarihinin en magazinsel ve ilk 'ingiliz' lideri.

    magazinsel kısmını açıklamak kolay aslında. 6 tane eşi ve kendine özel olarak hazırlanmış göbek ve benzeri uzuvları içine alan zırhı var. üzerine bir de erkek çocuğum olsun diye hiçe saydığı kızları* var ve doğan oğlu da hastalıklı. bu yüzden zaten dizisi çekildi adamın. üzerine kızları için ayrı ayrı filmler de mevcut.

    fakat bu adamın asıl önemi imparatorluk vizyonunu ülkeye getiren adam olması. ingilizleri şimdilerde bildiğimiz haline getiren bu adamın vizyonu ve tarihi hamleleridir.

    ingiltere'de ilkokul tarih müfredatında mısırlılar, işgalci romalılar ve 2. dünya savaşı kadar yeri vardır henry viii'nin. tüm ilkokul öğrencilerine devlet müfredatında 6 karısının ismini, neden evlenip boşandığını ve çocuklarının hayatını öğretirler.

    eşinden boşanmak ister kendi ingiliz kilisesini kurar ve avrupa'dan bağımsız hale gelir. savaşlarda başarısız bir adamdır ama bu hamlesiyle avrupa'da olan mezhep ayrımını körükler. kendi kilisesini kurarken bir destek noktası da vatikan'a ödenen vergilerin çokluğu ve lüzümsuzluğudur. brexit'i yüzyıllar önce keşfedip uygular.

    iç savaştan sonra ülkeyi bütünleştirmiş ve ilk kızının sonunu getirecek mezhep kavgaları dışında halkı bir arada tutmuştur.

    ileride shakespeare ve globe theatre olarak sonuçlanacak kültürel harcamalar da cabası. kendine ve eğlencesine düşkündür tabi ki kral.

    doğal olarak ingiliz sarayının gerçek anlamda bir saraya geçişi de hampton court palace ile bu dönemde olur. şimdi bildiğimiz saray adabı gibi kavramlar bu dönemde çok kaba saba bir biçimde olsa da ortaya çıkar. kral şatoda yaşayıp dört tarafımı yakın düşmanlardan koruyayım demez artık.

    tabi asıl imparatorluk kavramı ikinci kızı elizabeth i döneminde ortaya çıkar derler ama ingilizler için güneşin batmadığı imparatorluk bu adamın döneminde temellenir. üzerine gelen iki başarısız yönetime rağmen ayakta kalmış sonuçta.

    belki de sadece magazinsel olduğu için hatırlaması kolay diye bu adamı çok detaylı anlatır ingilizler ama bu kadar basit olmasa gerek, sonuçta ingiliz bunlar.

  • tavsiye gibi tavsiyeler beklediğimiz başlıktır.

    "ömrümde hiç olmadığım kadar dinamiğim. hiç olmadığım kadar enerjiğim, ultra sosyalim, özgüvenim nirvana seviyesinde, mesleğime ilave şeyler kattım donanımıma, çok az uyku ile enerjik kalabiliyor ertesi ertesi güne bile yetecek şekilde bitmeyen enerjim olarak kullanabiliyorum."

    arkadaş bu cümleyle "artık çocuğun tüm bakım, ilgi ve alakası annesinde ve ben zihnim ve bedenim kesintiye uğramadan maksimum verimle dinlenebiliyorum." demek istiyor.

    "herhangi bir dişi ile göz temasına girdikten sonra flört aşamasına geçebiliyorum." derken de;

    "çoluktan çocuktan oynaşmaya vakit kaldı neyseki. zaten velayeti de anneye verdim, aman sabahlar olmasın..."

    bu tavsiyeler bana bir avukat virali gibi geldi açıkçası. allayıp pullayıp cahillerin ağzının suyunu akıta akıta kendisine getirme çabası sanki :) bunları yazan kişi belki iyi niyetiyle yazdı ama sorumluluğu anneye iteleyip "hayat çok güzel lan boşanın" demek tam bir ergen kafası.

    şahsen ben daha kullanılabilir, hayata geçirilebilir tavsiyeler beklerdim.

  • kötü bir dönem geçirmiş ve sevilen kişiden ayrılmış bir şekilde ailemi ziyaret etmek üzre uçağa bindim. duygular tavan. tek yapmak istediğim kulaklığımı takıp müzik dinleyerek uyumak. fakat koltuğuma oturur oturmaz başladım ağlamaya. zaten ağlak bir insanım ama insanların içinde genelde ağlamam. tutamadım kendimi, iki gözüm iki çeşme ağlıyorum. yalnız hıçkırık yok, damla damla gözyaşlarım süzülüyor. ama nasıl, dur durak bilmiyor. ben bir tane siliyorum, ardından iki tane daha geliyor. önce yolcular soruyor ne var diye, bir şey yok diyorum. sorular arttıkça hostesler olaya dahil oluyor. ne var diyorlar, bir şey yok diyorum ama damlalar aksini söylüyor. uçağın bir bölümü durmuş beni izliyor artık ve yolcular aralarında konuşmaya başliyor, neden ağladığıma dair teori üretiyorlar. bu arada yer görevlileri de olaya dahil oluyor. iyiyim diyorum, kimse inanmıyor. uçak bir türlü kalkmiyor, herkes ağlamama yoğunlaşmış şekilde bana bakıyor. yanımdaki norveçli kadın yolcu, uçuş boyunca elimi tutabilirsin diyor. iyiyim, teşekkür ederim diyorum. o da inanmıyor. sonradan hollandalı olduğunu öğrendiğim bir adam yanıma gelip bir paket cips uzattıyor. "iyi gelir ye," diyor. durumun saçmalığına gülümseyip cipsi kabul edip uçuşa hazır olduğumuzun sinyalini verince herkes alkışlıyor ve gözler üzerimden çekiliyor.

    sorunlarımı cipsle aşmama yardımcı olan hollandalı amcaya "büyüksün" diyorum.

  • binlerce yıldır var olan ormana, ağaca, kuşa bile milliyet yüklediler. sizin sosyalist kamuflajlı , terörist ve faşist kafanıza sokayım…