ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
berrak turşuları
-
(bkz: kutahya barinaginda kopeklerin birbirini yemesi) başlığında okuduğumuz insanlık dışı olaylardan sonra sağduyu göstererek kalan hasta çocukları (sağ kalanların hepsi hasta diye bilgi aldım, bu durumda hepsi oluyor)eskişehir'de özel bir kliniğe aldırarak bakımlarını üstlenmesiyle gönlümde taht kurmuşlardır berrak turşuları bundan sonra ölene kadar berrak turşuları yemezsem ne olayım
sigmund freud
-
"bir zaman gelecek ve bizler tüm ümitlerimizden tek tek vazgeçmek zorunda kalacağız. işte o vakit anlayacağız ki; bir zamanlar körü körüne bel bağladığımız ümitler, aslında hayatımıza daha fazla acı ve zorluk katan yanılsamalardan başka bir şey değil." demiş kendileri.
middle east technical university
-
murat kosova: evet sevgili nba stüdyo izleyicileri. programımızı amerika’dan da izleyenler var. middle east technical university’den gürkan bir mail göndermiş.
kaan kural: abi orası orta doğu teknik üniversitesi.
hatunların en güzel oldukları yaş
-
60 olabilir. bilemedim. belki de 70...
ömrünü sizinle geçirmiş, size evlatlar vermiş, bayat esprilerinize bir ömür gülmüş, sizi olabileceğiniz en iyi versiyonunuza çevirmiş...
ve bunların hepsini sadece sizi sevdiği için yapmış kadını, kucağında torununuzla otururken seyreder ve içinizden söylersiniz, "ne güzel kadın ya bu" diye.
evet, bir kiza öyle aşık olun ki, hiçbir kadın ona olan sevginizi kendi güzelliğiyle satın alamasin. yaslaninca kaybedeceği fiziksel çekiciliğine, geçmiş günler hatırına katlanmayin. o günleri görmek zaten asıl amaciniz olsun. bugün ona sarilinca düne ve yarina da sarılmış gibi hissedin.
bir kadına olan sevginiz güzellik anlayışınızı bu tür bir noktaya getirmiyorsa evlenmeyin o kadinla siz. çünkü aşık falan degilsiniz.
facebook'ta tanışmak için atılan ilk mesaj
-
sevdacığım merhaba kız!!
mustafa ben, jeoloji mühendisi... yanlış anlamazsan, sana kısa bir şeyler yazmak istiyorum...
çelik'in bir şarkısı var, "sevdaya çiçek, sevdası çiçek, sevdalı çiçek, sevda çiçeği"
profil resmine, o güzel resme baktıkça o geldi aklıma:)
hatta biraz daha kafa yorup (sana ne kadar değer verdiğimi anla.::))) şunları da türettim:
sevdadan çiçek,
sevdada çiçek,
sevdayı çiçek,
sevdanın çiçek,
sevdaca çiçek,
sevdaymış çiçek,
sevdalık çiçek
sevdasal çiçek
sevdacı çiçek
bence valla her gönlü aşk ile bezemek lazımdır, aşkı her hücreye kazımak lazımdır:)))
ne dersin, tanışmayla ilgili sıkıntı var mı? telefon numaramı vereyim: 0535 543 xx xx - (532 önkodlu numaram vardı, kapandı sonra yenisini verdiler ama şu anda eski numaramı geri almak için istanbul 3. asliye hukuk mahkemesinde davam sürüyor... yani ne kavgam bitti ne sevdam :)))
mustafa (jeoloji müh.)
korner kullanan futbolcunun 2 elini kaldırması
kadın müridini dualar eşliğinde taciz eden hoca
25 mayıs 2013 borussia dortmund bayern münih maçı
-
internette gördüğüm bir paylaşımı yazayım da, kimin şampiyon olacağını şimdiden açıklamış olayım:
1997:
almanya şampiyonu: bayern münih
italya şampiyonu: juventus
portekiz şampiyonu: porto
ingiltere şampiyonu: manunited
türkiye şampiyonu: galatasaray
almanya kupası şampiyonu: stuttgart
bundesliga'ya çıkanlar: hertha berlin, kaiserslautern ve niedersachsen eyaletinden bir takım (wolfsburg)
dortmund'un finalden önceki son lig maçı: 1-2 mağlubiyet
küme düşen: fortuna düsseldorf
gol kralı: ulf kirsten - bayer leverkusen
finalden önceki iki sene üstüste borussia dortmund şampiyonluğu (95, 96)
şampiyonlar ligi şampiyonu: borussia dortmund
2013:
almanya şampiyonu: bayern münih
italya şampiyonu: juventus
portekiz şampiyonu: porto
ingiltere şampiyonu: manunited
türkiye şampiyonu: galatasaray
almanya kupası şampiyonu: stuttgart (şu an finalde)
bundesliga'ya çıkanlar: hertha berlin, kaiserslautern (şu an play-outlarda) ve niedersachsen eyaletinden bir takım (braunschweig)
dortmund'un finalden önceki son lig maçı: 1-2 mağlubiyet
küme düşen: fortuna düsseldorf
gol kralı: stefan kießling - bayer leverkusen
finalden önceki iki sene üstüste borussia dortmund şampiyonluğu (2011, 2012)
şampiyonlar ligi şampiyonu: ....
not: dün almanca'dan çevirip ekşi sözlük'te paylaştım, bugün gazetelerde yayınlanmış. bilgi ne kadar hızlı yayılıyor bu devirde, inanılmaz.
mario gomez
-
kendisini ribery ve robben desteklerken rvp'yi kariyeri boyunca hollanda, arsenal ve manu'da mehmet yozgatlı ve niyazi güney desteklemiştir.
italya'daki domateslerin daha lezzetli olması
-
italya'daki marketlere bayılırdım. bildiğiniz süpermarketlerden bahsediyorum. "allaaam bunlar nasıl güzel kokuyor böyle" diye pörtleyen gözlerimle o domatesleri elime alıp kokladığımı hatırlıyorum, gören deli demiştir herhalde. "burada yemek yapmak zevk yahu, her şey taze, her şey mis gibi hazırlanıp veriliyor eline, insan burada daha bir zevkle yemek yapıyor," demiştim. görüyorum ki yalnız değilmişim. hatta "ben markette öyle güzel domates satıldığını görmedim" de demiştim vaktiyle. şimdi birileri ayar verme derdiyle "ooo arka bahçemdeki domatesi görün siz", "hıh çanakkale domatesi yememişlerin matah sandığı domates", "heaaa lezzetli olsun diye verimi düşük domates mi ekçeklerdi, tabii ki lezzeti verime kurban edicez halla halla" diye saçmalıyorlar.
e be evladım, zaten burada övülen, italya'da alelade bir yerde bile mis gibi domates bulabilme ihtimalin! yoksa bence de benim babaannemin domatesleri mükemmel; babam da balkonunda cherry domates yetiştiriyor ve onlar da şeker gibi; ben de kendi bütçemden daha fazla para ayırıp cherry, organik ve pembe domateslerden alıp yiyorum nispeten düzgün şeyler yiyeyim diye, ama burada vurgu yapılan şey, özellikle yetiştirmene, bilmem kaç bin kilometre yol gitmene, pahalı organik ürünlere para dökmene gerek kalmadan, makul fiyata insanca beslenebilmen! bunu da alamıyorsa o kalın kafalarınız ben ne diyeyim ki?
ben niye italya'da kerevizin mis gibi soyulup satıldığını (köküne kabuğuna boşa para ödemeyin diye) görünce "gavurun" ticaret ahlakı karşısında yine mest oluyorum da, burada çürük çarığı dolduran adama denk geliyorum? italyan köylüsü çok mu matah insan? hayır. ama işte bir etik anlayışı oturtulmuş, devletin regülasyonlarıyla, sübvansiyonlarıyla tarım düzenlenmiş; vatandaşının asgari bir beslenme düzeyini yakalamasını isteyen bir yapı var. basbayağı, o insanlar buna "layık olduklarını" düşünüyorlar ve devletleri de doğal olarak bu fikri yansıtıyor; burada ise toplum olarak buna "layık olmadığımızı" düşünüyoruz içten içe ve bizim devlet yapımız da bunun yansıması olan düzenlemelerle karşımıza çıkıyor. biz işi bireysel yöntemlerle çözmeye çalışıyoruz (arka bahçene ekmek, balkonunda yetiştirmek, daha kaliteli ürün için ederinin çok üstünde fiyat ödemeye razı olmak vs.). ha evet, bunları da yapalım tabii ama, ya bu imkanlara sahip olmayanlar? herkesin arka bahçesi mi var? herkes özel bir çiftlikten alınan domatesin kilosuna 8 lira ödeyebilir mi? "başkasından banane yeaa" mı diyeceğiz?
benim sorduğum çok basit bir şey: elin devleti (italya, fransa ve rusya bildiğim bazı örnekler) vatandaşının makul fiyata düzgün yiyecek bulmasını önemsiyor da, benim devletim neden umursamıyor? elin devleti çiftçisini koruyor da, benim devletim nede korumuyor? fransa'da mahalle bostanlarında ilkokul bebeleri tarım yapıyor ve çiftçiye saygı duymasını öğreniyor da, istanbul'da 600 yıllık yedikule bostanları'na niye moloz dökülüyor? kuzguncuk bostanı acaba daha ne kadar ayakta kalabilecek? ben bu politikaların değişmesi için geçici bireysel çözümler dışında ne yapabilirim?
gerçi bakın geçen gün bizzat çiftçilik yapan bir insan sorunlarını anlatmışken, bu insana bile "ya nolacağıdı" diyen mallar varken, bu entry'ye de "yazar burada evropalarda yaşadığını göstermeye çalışmış" diyecek mallar çıkacağına eminim. gösterilene değil, parmağa bakmayı marifet sayıyorsunuz.
tunç soyer'in osmanlı'ya hakaret etmesi
-
ülkenin kurtarıcısı ve cumhuriyetin kurucusu atatürk'e hakaret edilirken sus pus olan ya da sevinenleri rahatsız edendir.