hesabın var mı? giriş yap

  • felixis'in biraz daha kurcalamasi halinde bir kac saate kalmaz ilkokul diplomasini yirtar kendisi. güleyim mi aglayayim mi sasirdim valla.

  • fatih terim: süleyman abay, bana dönüp deseydi, hocam size hiç yakıştıramadım utanır yerin dibine girerdim.
    rıdvan dilmen: hocaya yakıştıramadım
    fatih terim: bir lafım da rıdvan'a, bana yakışanı ben bilirim, yakışır yakışmaz benim bileceğim iş.

  • arkadaşlık denen naneye inanmayan adamdır. takdir ederim böyle adamları. derdini başkasına anlatınca karşı tarafın samimi olmayan tesellilerine karnı toktur. hem acılarınızı başkalarına anlatırsanız başkalarının gözünden de düşersiniz. tıpkı samimi zannetiğin arkadaştan borç istemek gibi. acılar bireysel yaşanmalı. hep söylerim insan tek doğar tek ölür. gerisi hikaye.

  • sanırım bu iddiayı en iyi yorumlayabilecek kişilerden biri benim.

    ölü ya da canlı olmak, maddenin hallerinden ibarettir. maddenin hali derken; katı, sıvı, gaz ve plazmayı kast etmiyorum tabii ki. bedeni oluşturan moleküler makinenin içinde bulunduğu, uyarımlara verdiği tepkileri belirleyen hal; algoritma.

    canlılıktan bahsederken, işin içine insan kadar karmaşık bir yaratık girince durum ister istemez karışıyor. canlının bilimsel tanımı tabii ki mevcut. fakat insan kibri, kendi canlılığı ile dereotunun ya da virüsün canlılığını bir tutmak istemiyor. halbuki moleküler seviyede bakınca, bu üçü arasında pek fark yok. taş ile de yok. nihayetinde, yeterince geriye gidince bunların hepsi, hepimiz hidrojendik. evrenin hala neredeyse tamamı olduğu üzere.

    fakat işte insan kibri devreye girince, canlı olmanın tanımı yalnızca canlının bilimsel tanımıyla kalmayıp amaçlar, idealler devreye giriyor. temsil ettikleriniz, düşünceleriniz biyolojik yığınınızın önüne geçtiği için artık bireyler bir fikir haline geliyor.

    eğer ki beden en alt seviyede aynı bedense ve insan canlısı için canlılık tanımını farklılaştıran şey bireyin temsil ettiği fikir ise, ölen insanlar yaşamaya devam eder. ölen insan öldükten sonra, onu en iyi tanıyan insanların zihninde, geride bıraktıklarıyla devam eder. çünkü insan için canlılık soyut bir kavramdır. "şimdi hayatta olsa şöyle söylerdi" demek ile, o kişinin hayatta olup şöyle demesi aslında pratikte aynı şeydir. fikri özümsemiş bir beyin, herhangi bir beyin, o kişinin fikrini yorumlamış ve alakalı tepkiyi hesaplamıştır.

    ayrıca, ölüm geçişini gerçekleştirmiş fakat bedeni durmamış bireyler (bkz: vampir) bu durum kelime anlamıyla zaten barizdir. beden klinik anlamda ölü olsa da, bireyin fikri bedenle birlikte varlığını sürdürdüğü sürece, o kişi, insan kibrinin tanımladığı haliyle canlı değil midir?

    öte yandan bir de şöyle bakmak lazım: neredeyse 15 milyar senedir var olan ve bedeninizde toplanmış olan madde bunca zamandır "canlı" değildi. illaki bir zamanlar başka yığınların parçası olarak, başka bir canlının parçasıydı, fakat tam olarak bu konfigürasyon canlı değildi. o zaman, 15 milyar sene boyunca cansız olan yığına, kalkıp da sırf bir 70-80 sene canlı kaldı diye (eğer vampir değilseniz) canlı demek, düpedüz işgüzarlıktır. o yüzden, süreye göre ortalamayı alırsak, aslında ölen insanlar yaşamıyor değildir, asıl yaşayanlar zaten ölüdür. bir an için dile gelmiştir ve tekrar geldikleri hale döneceklerdir.

    kaldı ki, sürekli olarak beden kendini yenilerken ve başlangıçtaki ile son andaki moleküller tekrar tekrar sil baştan değişmişken, insan gerçekten de, yalnızca bir fikirden ibarettir. madde, beden konu dışıdır.

    haliyle, ölen insanlar yaşamıyordur, eyvallah, ama yaşayanları da zaten ölüdür.

  • hasan can kaya hiç sevmem, programını da izlemem fakat şu memleket savunma, dağdan taştan oluşan koca şehri kişileştirme mallığı ne zaman son bulacak güzel ülkemde? böyle ezikçe bir şey olabilir mi lan? ''elazığ özür bekliyormuş'' ahaha.

  • sevgili hemcinslerim; 6 ay sabır, saçlarınızı uzatın... zaten çirkinsiniz amk. çirkinliğinize çirkinlik kattıktan sonra o saçları bir güzel kestirin... emin olun sizi yakışıklı bulacak kadınlar çıkacaktır.

  • ömür katmanları kuramının iki başlı başlangıç noktasıdır.

    şöyle ki:

    beyaz peynir - kavun - rakı

    beyaz peynir - domates - zeytinyağı

    bu iki üçlemeden birinde karar kılınır ve bir ömür öncelikli olarak iyi beyaz peynir peşinde geçer. bu ömür sona erdiğinde, reenkarnasyon yoluyla diğer ömür katmanına geçilir ve bu sefer bir ömür iyi kavun, ya da domates peşinde geçer. bu katman da noktalandığında, son katmana gelinir ve bu defa da bir ömür iyi rakının ya da zeytinyağının peşinde geçer. bu ömür de bittikten kelli, son bir reenkarnasyon sürecinden geçilerek bu sefer bütün bir ömür "iyi beyaz peynir, iyi domates ve iyi zeytinyağından oluşmuş bir kahvaltı sofrası"nda, ya da iyi beyaz peynir, iyi kavun ve iyi rakıdan oluşan içki sofrası"nda geçer. görüldüğü üzere ömürler boyu sabır, bir ömürlük sefaya denk demektir.