hesabın var mı? giriş yap

  • maya kehanetlerine gore ;

    "birinci güneş çağı: (matlactili) 4008 yıl süren bu çağda yaşayanlar mısırla beslenen devlerdi. güneş, su tarafından yok edilmişti. insanlar balıklara dönüştürülmüştü. bazıları bu afetten sadece nene ve tata adında bir çiftin, su kenarında yaşayan bir ağaç tarafından kaçırılıp kurtarıldıklarına inanmıştı. diğerleri ise, sular çekilinceye kadar bir mağaranın içine saklanarak kurtulan yedi çift olduğunu savundu. bu çağda hüküm süren tanrıça tlaloc'un karısı (yeşim etekli tanrıça) chalchiuhtlicue'dir.

    maymun insanlar
    ikinci güneş çağı: (ehecatl) 4010 yıl süren bu çağda yaşayanlar acotzintli diye bilinen yabani bir meyve yiyerek besleniyorlardı. "güneş ehecatl" (rüzgâr güneşi) tarafından yok edilmişti. insanlar maymuna çevrilmiş, ağaçlara tutunmak suretiyle hayatta kalabilmiştir. bir kadın ve bir adam, bir kayanın üzerinde durarak yıkımdan kurtulmuşlardı. bu çağa "altın çağ" denir ve "rüzgâr tanrısı" hüküm sürerdi.

    üçüncü güneş çağı: (tleyquiyahuillo) 4081 yıl süren bu çağda insanlar "ikinci güneş"ten kurtulanların torunlarıdır. tzincoacoc adlı bir meyve yiyerek beslenen bu insanların yaşadığı dünya, chicunahui ollin günü denilen yangınla yok oldu. bu çağa "tzonchichiltic" (kırmızı kafa) adı verilmiştir ve "ateş tanrısı" tarafından yönetildiğine inanılırdı.

    dördüncü güneş çağı: (tzontlilac) 5026 yıl önce başladı. tula'nın kurulduğu bu çağa tzontlilac (siyah saç) adı verilir. insanlar kan ve ateş yağmuru sonrasında açlıktan ölmüşlerdir"

    kaynak : http://astrogundem2.sitemynet.com/maya.htm

    buna gore $uanda be$inci gune$ cagindayiz. 21 aralik 2012'de bitecek ve bu takvimin sonu. dunyanin sonu. herkese gore farkli bi senaryo ile olacak bu. ben en cok marduk'un dunyaya carptigi senaryoyu seviyorum. onu tutuyorum.

  • gelin: allahım bana " aşkım orası değil yaaa " dedirtme, amin.

    damat: allahım erkenden gelmek istediğim tek yer senin yanın, amin.

  • o okulun inşaatında tuğla taşıyacak bile vasfı olmayan adamın pırıl pırıl gençlere yaptığı muameleye bak. umut falan yok. gidebilen gitsin.

  • http://en.wikipedia.org/wiki/photic_sneeze_reflex adresinden edindiğim bilgilere göre, ingilizce bilmeyenler için aşağı yukarı çevirisine benzer bir şeyler:

    adı ışıksal hapşırma refleksiymiş, güneş hapşırması veya fotojenik(?!) hapşırma olarak da bilinirmiş.
    bir insan yaklaşık 5 dakika karanlıkta kaldıktan sonra görüldüğü iddia edilmiş, halbuki kesin değilmiş, ve bu reflekse sahip herkeste böyle olmazmış. bu tıbbi vaka(evet tıbbi bir vakaymış) aynı zamanda insanın art arda çok kereler hapşırmasına da sebep olabilirmiş. bu vaka tüm insanların %17 ila %25'inde görülürmüş, ve en çok da caucasian ırkında görülürmüş. genlerde de otozomal dominant** olarak taşınırmış bu genetik özellik(evet genetikmiş de aynı zamanda).

    bu vakadan ilk defa aristo bahsetmiş kitaplarından birinde.

    muhtemel sebep trigeminal sinir çekirdeğindeki genetik bir bozuklukmuş. trigeminal sinir denen beşinci cranial* sinir hapşırıklardan sorumluymuş. araştırmalara göre* bazı insanlarda bu sinir ile görsel impulsları beyne ileten sinir arasında bir bağlantı varmış. görsel sinirin aşırı uyarılması trigeminal siniri tetikliyormuş, ve bu da hapşırmaya sebep oluyormuş. başka bi teori de diyormuş ki gözyaşı kanallarından burna sızan gözyaşı damlaları ışıksal hapşırma refleksine sebep oluyormuş. refleksin hızı ilk teoriyi destekliyormuş çünkü gözyaşları üretilip de taa burna sızana kadar hapşırık üstüne hapşırık patlatıyormuşuz zaten. ayrıca aniden soğuk hava teneffüsü veya kuvvetli bir tatlandırıcı(ağır mentollü sakız gibi) da hapşırmaya sebep olabiliyormuş, bu da trigeminal sinire yakın herhangi bir sinirin aşırı uyarılmasının hapşırığa yol açabileceğini gösteriyormuş.

  • ortaokuldayken almanya'da yaşayan ama okumak için anne ve abisi ile türkiye'ye gelen bir arkadaşım vardı ki benim ve ailemin zihninde tam olarak bu kategoride yer etti.
    bir yaz tatili bitiminde beni evine davet etti. sohbet, muhabbet devam ederken birden "aa sana ne göstereceğim?" diyerek yerinden fırladı ve çalışma masasının (üstü kitaplıklı olanlardan) en ücra köşesinden bir kucak çikolata çıkarttı. hepsini tek tek nereden, ne kadara aldığını anlattı saatlerce, tabi bu arada bende ikram etmesini bekliyorum. anlatması bitince "çok güzeller değil mi?" diyerek hepsini yerlerine kaldırdı. böylesini ve bunu o günden sonra hiç görmedim.