ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kafası kopan hamamböceğinin 9 gün yaşayabilmesi
-
firefox kullanıcıları için hiç de şaşırtıcı olmayan durum.
firefox'u da kapattıktan sonra bi 30-45 saniye daha kaynakları sömürmeye devam eder. hatta, "ulan artık bitmiştir" diyerek yeniden açmak istediğinizde "dur bakalım, firefox hala çalışıyor" diye uyarır sizi.
rıza kayaalp vs kaan kazgan
-
olum siz manyak mısınız lan? rıza dediğiniz adam kaan'ı anahtarlık diye çükünde sallar. o kadar da değil amk. hatta kaan'a benim entrymi gösterin o bile "az bile demişsin abi" der.
edit: imla
boğaz'daki araziyi vakıflar'dan 258tl'ye kiralamak
-
cumhurbaşkanlığı iletişim başkanı olan fahrettin altun' un kuzguncuk' ta vakıflara ait olan araziyi kiralaması olayı.
8 nisan 2020 de gerçekleşen ihalede arsa için en yüksek teklifi vermiş. 10 yıl için 31.000 tl ile.
hayırlı uğurlu olsun. selam ve dua ile.
edit: ilk kaynak kaldırılmış. çünkü necip türk yargısı tarafından bu haberlere erişim engeli getirilmişti.
kaynak:
https://www.google.com/…berine-erisim-engeli,873886
kaynak2:
https://www.google.com/…sozlesmesine-ulasti-1733508
kaynak: https://gazetemanifesto.com/…ttps://t.co/uva9ukra93
eşyaların ruhu olduğuna inanmak
-
şamanist/pagan bir meyildir.
efendim önce etimoloji. animasyon ve animal arasındaki ilişki nedir? ikisinin de kökünde anima var. animo, "nefes alıyorum" demek. anima nefes demek, aynı zamanda "ruh". nefes alan şeyin ruhu vardır demek gibi. animal, basitçe ruhu olan demek; farsça eşdeğeri olan canaver'i biz (bkz: sözcük tabusu) nedeniyle olumsuz anlamda kullanmışız ki, aynısı ingilizce hayvan demek olup korkunç yaratık anlamına gelen beast sözcüğünde de var. yani animal, nefes kökünden türemiş "ruh"u olan demek. animasyon ne alaka? ruhu olan şey hareket eder, dolayısıyla hareket ediş de animasyondur demişler. hayat vermek, can vermek anlamı, hareket kazandırmak anlamına dönüşmüş. eski türkçe ruh, "tın". bugün "tin" diyoruz, tinsel vs gibi sözcüklerde yaşıyor. akrabası "dinlenmek", aslında tinlenmek; zira tın sözcüğü de, aynı anima gibi, nefes anlamına geliyor. nefes-ruh(canlılık)-hareket kavramları dünyanın birçok dilinde etimolojik olarak akrabadır.
bu ne demek? hareket eden her şey canlıdır demek. kimi etken, kimi edilgen hareket eder. su akar, taş rüzgarla savrulur, hayvan kendi isteğiyle yürür; ama her şey, bir şekilde hareket eder. dolayısıyla her şeyin bir "ruh"u vardır diyebiliriz.
belki de bundan hareketle, özellikle kadim türk şamanizmi, her nesnenin ruhu olduğunu düşünmüş. bu aynı zamanda atalar kültüyle de ilişkili: ataların ruhları, onları hatırlayan, adlarını ve ağıtlarını anan kimse kalmayınca, formlarını yitirir, biçimsizleşir, bir "ruhlar çorbası"na karışırlar. bu ruhlar çorbası yere, göğe, taşa, kuşa, ağaca, toprağa, suya sirayet eder, buna da yer-su (yir-sub) demişler. yani toprak ve suda ataların ruhları vardır, bütün materyal aleme sirayet eden, sızan, nüfuz eden bir paralel varoluş düzlemi, canlı cansız her nesneye sızar. bu yüzden hareket, yani canlılık mümkündür: canlılık ve cansızlık kaynağını sonsuz devinimli bir görünmez enerji ağından alır.
canlı cansız her nesnenin bir frekansı vardır gibi düşünün. bir evrensel ve sabit titreşim, bütün varoluşu sarar ve içerir, bildiğimiz anlamda canlılıksa yalnızca yerel yüksek frekanslardır şamanların gözünde, modern tabirlerle ifade edersek. şamanlar da yalnızca bu görünmez titreşimle "rezonans" hali yaşayabilen, o bütün eşyayı "ruhlu" kılan kaynağa erişebilen "yetenekli" kimselerdir.
madem etimoloji dedik, "eşya" çoğul bir sözcüktür bu arada onu söylemiş olayım. "şeyler" demek.
böyleyken böyle, aletlerin yorulduğuna inanan sevimli ve saf ninemiz, eşyaya "yazık" diyen babamız, cansız nesnelerin de ruhu olduğunu düşünen sevimli küçük çocuğumuz, aslında fark etmeden şamanistik bir davranış sergiliyordur.
bilkent üniversitesi
-
lojmanlar yöresi özellikle bu mevsimde muhteşem güzelliktedir. çeşit çeşit, renk renk, burcu burcu. kokudan aklınızı alır oradaki ağaçlar. özellikle odeon'un önündeki düzlükte yer alan çim alan, keşfedilmeyi bekleyen bir çömlek bizans altını gibi kıymetlidir. şükür ki bilkent öğrencileri "ne duracam okulda, c180 kompresör'üme atlar, giderim park caddesi'ne" kafasında olduğu için 'arayan' ve kampüste vakit geçiren adam için o güzel yerler hep bakir kalır.
einstein'in en büyük hatası
12 mart 2015 rekabet kurumu'nun açtığı soruşturma
-
1. -- spoiler ---
rekabet kurumu, bilgisayar ve konsol oyunları alanında faaliyet gösteren 5 teşebbüs hakkında soruşturma açtı.
rekabet kurumu tarafından yapılan açıklamaya göre, aral oyun konsol ve aksesuar ticaret a.ş.’nin dağıtımını yaptığı bilgisayar ve konsol oyunlarını yüksek fiyattan satışa sunduğu, ana oyun dağıtıcıları ile anlaşma/uyumlu eylem içinde olduğu ve nihai satış noktalarında yeniden satış fiyatını belirlediği iddası ile yapılan başvuruya ilişkin yürütülen önaraştırma, rekabet kurulunca karara bağlandı.
önaraştırmada elde edilen bilgi, belge ve yapılan tespitleri 19.02.2015 tarihli toplantısında müzakere eden kurul, bulguları ciddi ve yeterli bularak,
- aral oyun konsol ve aksesuar tic. a.ş.,
- bimeks bilgi işlem ve dış tic. a.ş.,
- doğan müzik kitap mağazacılık pazarlama a.ş.,
- teknosa iç ve dış. tic. a.ş. ve
- vatan bilgisayar san. ve tic. a.ş. hakkında soruşturma açılmasına, 15-08/108-m sayı ile karar verdi.
--- spoiler ---
insanları soyan, fahiş fiyatlardan ürünlerini satanlar ve daha sonrasında garanti süresinde bile olsa adam akıllı teknik destek vermeyip, kullanıcı memnuniyetini hiçe sayan firmaların hepsi yargılanmalı.
edit: entry sıra numarası eklendi.
debe edit: bu tür firmaların ülkede at koşturup koşturmaması tamamen tüketicinin elinde. tüketici boykot hakkını kullanırsa, bu firmalar gibi pek çok firmayı dize getirebilir düşüncesindeyim.
yalnızlığın en çok koyduğu an
-
tıka basa dolu olan bir kafede, sadece kendinizin yalnız olduğunu farkettiğiniz andır.
belki de insanların, "alabilir miyim" diyerek boş sandalyeleri gösterdiğinde "evet" dediğiniz andır.
ve yine etrafınızda sandalye dahi kalmadığındaki o andır..
meyve dünyasının kralı
-
erişilebilirlikte (yaygınlık ve ucuzluk) -> elma
sağlıkta -> elma
bal gibi meyve yemek için -> incir
tat standardı (lezzetin tekrarlanabilirliği) -> muz
mutluluğa etkisi & coşku faktörü -> yeşil erik
ağızda bıraktığı his (patlaması, suyu, lezzeti) -> nar
serinlemek için -> karpuz
lezzetinin zirvesindeyken en güzel olan meyve -> kavun
jüri özel ödülü -> şeftali
biz aslında evli değiliz
-
acik ve net. annem annem diye aglayani ve anasi yuzunden surekli bosanma ile tehdit edeni kapinin onune koyacaksin. sanki bir onun anasi var amk, sanki biz piciz. ben niye bu kadar sinirlendiysem, hic.
2014-2015 sezonu gs'nin şikeyle şampiyon olması
-
(bkz: fener ağlama)
sivas yattı, kaleci kafayı eğdi, gol atana kadar maç uzadı, 90+4'lerde bir milyon penaltı kullanıldı.
(bkz: ağlama melis seneye inşallah)
edit: başlığı bırakıp kaçmak da son maçta da gösterdiğiniz gibi ne kadar delikanlı olduğunuzu bir kere daha ispatladı.
evlenme teklifi diyalogları
-
bizim evin yan tarafında kafe işleten bir ablamız vardı, eşini kaybetti 3-4 yıl önce falan, bir de oğlu var. akşamları takılıyorduk ablanın yanına, kahvemizi içip laflıyorduk. gülay abla olsun adı, bir de arkadaşı var mehmet abi, muhabbet neşeli bir adam. neyse bizim bu gülay abla yoruluyor kafede, oğlanın okulu, ev, kafe derken yetişemedi, devretmeye karar verdi dükkanı. alıcısı çabuk çıktı, anlaştı bizim abla. o akşam müşteriler de gittikten sonra bi yorgunluk kahvesi yapmış kendine, muhabbet ediyorlar mehmet abiyle;
-bitti mi gülay, hallettin mi işleri.
+bitti şükür, devrettim artık, kurtuldum.
-ee, kafe de yok artık, ne yapacaksın şimdi?
+valla hiç bilmiyorum ki mehmet, işim gücüm kalmadı.
-e o zaman evlensek ya biz gülay?
+olur mehmet evlenelim.
ve evlendiler. ne güzel di mi lan? madem yapacak işimiz yok, e o zaman neden evlenmiyoruz.