hesabın var mı? giriş yap

  • orjinali üstteki entrylerden birisindeki gibiyse, naçizane almanca bilgimle tam tercümesi:

    "türkiye'nin kendisini rehin alması dolayısıyla en nihayetinde sadece diplomatik ve sosyal imkanlarımızı kullanabiliyoruz. saldıracak halimiz yok."

    olan cümle.

    o değil de, ekşisözlük entel dantel popülasyonu dedik, ekseriyeti metin 2'den fırlama dallama, atarı gideri yüksek ergen çıktı amk. yorumlara gel yorumlara.

  • "türkiye perakendeciler federasyonu mustafa altunbilek, 1 ocak 2018'den itibaren mağaza ve marketlerde naylon poşet kullanımının yasaklanacağını söyledi."

    çevre ve şehircilik bakanlığı atık yönetmeliği kapsamında yürürlüğe girecek olan değişiklikle, öncelikle metropollerde uygulanmak üzere marketler ve buna ek olarak giyim ve ayakkabı satış mağazalarında poşetlerin ücretli olması sağlanacakmış.

    mustafa altunbilek, naylon poşetlerin doğaya ve insan sağlığına olan zararlarını halka anlatacaklarını ve mağazarlarda insanları bez ve karton torbalara yönlendireceklerini ve geçiş süresi boyunca bu araçların müşterilere hediye edileceğini belirtmiş.

    kaynak

  • bir alman*, bir isviçreli*, bir türk* konuşmaktadırlar. daha öncesinden alman kızın bir sürü saçma sorusuna muhatap olunmuştur.yeniden başlar:

    a: sizde erkekler dört kadınla evlenebiliyorlarmış, doğru mu?
    t: ` :yine mi `evet, evlenebiliyorlar
    a: gerçekten mi? peki araplardan farklıydınız hani?
    t:evet farklıyız, bizde kadınlar da dört erkekle evlenebiliyorlar
    a:nasıl yani?
    t: bak babamın 4 eşi var biri öz annem, annemin 4 eşi var biri öz babam, diğerleri üvey
    anne ve babalarım ama aslını söylemek gerekirse üvey anne ve babalarımın eşlerinden
    gelen üvey anne ve babaların sayılarını ben de bilmiyorum

    alman kız biraz duraksar, kafasından hesap yapmaya başlar, işin içinden çıkamaz. isviçreli ile türk yerlerdedir. sonra isviçreli kıyamaz, türk'ü bile şaşırtan açıklamayı yapar:

    i: onlar evlilik yasalarını bizden aldılar, sizden çok çok önce sizin bugün sahip olduğunuz haklara sahiplerdi.

    türk ve alman şok içinde kalırlar.

  • ilk dersin teneffüsünde annemi bulmak için koştururken koridorda bir öğretmene çarpıp "özür dilerim amca" demek.

  • başıma geldi bu. gecenin saat dördünde acı acı çalan telefonu açtım. numara bende kayıtlı değildi. telefonun karşısındaki ağlamaklı ses "seni unutamadım, hala çok seviyorum bunu bil" diyordu. sesi yabancı değildi ama tanıdık da değildi. hüzünlü kadınların sesleri nedense hep aynı tınıyı veriyordu. sustum, "orda mısın" dedi. buradayım dedim. nasıl olduğumu, görüşmeyeli neler yaptığımı sordu. anlattım.

    evlendin mi? dedi tedirgin bir sesle. hayır yalnızlığa alıştım dedim. bir süre sustuk. bana başka birinin adıyla hitap edince onu tanımadığımdan emin oldum ama konuşmaya devam ettim. sanki bir zamanlar onu sevmişim gibi.

    kapatırken seni seviyorum dedi, "ben de"dedim. neden bilmiyorum, galiba buna ihtiyacı olduğunu düşündüm.
    iç çekerek telefonu kapattı. sabaha kadar uyumadım.

  • ne gerek var şimdi ağrımayan başı derde sokmaya diye düşünen insandır.

    ali lidar durumu özetlemiş aslında;

    "ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum.
    durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar.
    sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız.
    işin yoksa çiçek al, saç tara, parfüm sık.
    küsmesi, barışması, ayılması, bayılması,
    hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması.
    meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
    güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
    bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
    hepsi ağzıma sıçtı...

    (bkz: alengirli şiir)