hesabın var mı? giriş yap

  • bolşevik devrimi'nden sonra türkiye'ye sığınan rus ordusudur. (bkz: beyaz ordu)

    rusya'daki çarlık rejiminin son generallerinden olan pyotr nikolayeviç vrangel'in komutasındaki bu ordu, kızıl ordu tarafından mağlup edilince, itilaf devletleri'nin yardımıyla 1920'nin kasım ayında rusya'dan kaçıp, istanbul'a gelmişti. ordunun bir kısmı istanbul'un kırsal kesimlerine yerleştirilirken, bir kısmı da gelibolu, tekirdağ gibi çeşitli bölgelere yerleştirilmişti. ordunun maliyetlerini bir süreliğine fransa üstlenecekti. itilaf güçlerinin bu orduya dair ilk baştaki niyet ve amaçları; bir süre ellerinin altında tutmak, derleyip, toparlamak, daha sonra da tekrar bolşeviklerle savaşmaya göndermekti. fakat bu böyle olmadı.

    profesyonel ve donanımlı bir orduydu. dolayısıyla bu savaş döneminde taraflar bu orduyu kullanmak istediler:
    - yunanlılar, gelibolu'ya yerleştirilen ordunun kurmaylarıyla görüşmeler yapıp, türklere karşı beraber savaşma teklifinde bulundular fakat ordu mensupları buna yanaşmadı.
    - ingilizler, ordunun subaylarını casus olarak kullandılar. onların, türk subaylarıyla yakınlık kurmalarını sağlayıp, bilgi toplamaya çalıştılar.
    - en dikkat çeken temas ise enver paşa'nınkiydi. o da bu orduyla temasa geçmişti. o dönemde bolşevikler, enver paşa'yı yanlarına çekmişti. enver paşa'nın türk ve müslüman topraklarındaki nüfuzundan ve şöhretinden faydalanmak istiyorlardı. boğazlardaki itilaf devletlerinin varlığı aleyhlerineydi. dolayısıyla burasını temizlemek istiyorlardı. bir yandan da tam bağımsız bir milli devlet kurma fikrinde olan mustafa kemal paşa, bolşeviklere karşı temkinli yaklaşmaktaydı. ideolojilerine ise kapıları tamamen kapatmış durumdaydı. bu sebeple enver'in anadolu'ya girmesi, bolşeviklerin anadolu'daki nüfuzunu arttırması yönünde önemli bir hamle olabilirdi. nitekim enver paşa'nın, düşmanları general vrangel ile temasına ve anlaşmasına karşı çıkmadılar, hatta desteklediler dahi denilebilir. 1921 baharında joseph stalin, enver ile vrangel'in anlaşmasından sonra, o dönemde moskova'da bulunan ali fuat paşa'ya: enver-vrangel ordusu ile anadolu ordusunun eş zamanlı istanbul'a saldırabileceğini, böylelikle de itilaf güçlerini oradan çıkarılabileceğini teklif etti. ayrıca türk ordusu yunanlılara saldırırken, boğazları kontrol etmek maksadıyla üç sovyet kolordusunun kocaeli civarlarına yerleşmesi teklifi de sunuldu. görüldüğü üzere bolşeviklerin ana hedefi boğazları kontrol altına almak, bunun yanında da anadolu'ya girebilmekti. bu teklifleri ankara hükümeti reddetti.

    bu tarihten sonra itilaf devletleri, maliyetler ağır gelmeye başladığından vrangel ordusuna olan desteğini çekti. ardından da ordunun dağıtılması gündeme geldi. bunun üzerine zor durumda kalan askerlerin bazıları gelir elde etmek için ankara'ya silah ve teçhizat satmaya başladı. nihayetinde de ordu dağıtıldı, askerlerin bir kısmı başka ülkelere göç etti, bir kısmı da türkiye'de kalıp sivil yaşama karıştı.

    kaynaklar:
    + ali fuat cebesoy - moskova hatıraları - kültür ve turizm bakanlığı yayınları.
    + abdülahat akşin - atatürk'ün dış politika ilkeleri ve diplomasisi - türk tarih kurumu yayınları.
    + ahmet altıntaş - milli mücadele'de yeşil ordu cemiyeti ve siyasi kökeni - (doktora tezi)

  • nöbetçi subayı gece devriyeye çıkıp nöbet yerlerinde ki askerleri kontrol ediyor. cephanelik önü nöbetçisi ağaca dayanmış sigara tellendiriyor.

    komutan : leyn... sen sigara mı içiyorsun ?
    nöb. er : içime çekmiyom ki komtanım.

  • türkiye'de türk kahvesinin kayıtsız şartsız ve de hakettiği egemenliği dolayısıyla kendisine pek yer edinememiş, bulunduğu mekanlarda da genellikle uygun standartta olmayan kahve şekli.

    kahveyi pek aramayan bünyemde, yurt dışında içtiğim bir örneği dolayısıyla kendisine taht kurmuştur. sonrasında da artık en iyi espressoyu evinde içebilen bir ev baristası haline geldiğimden, bu birikimlerimi suserlerle paylaşayım istedim.*

    bir shot espresso; 7 gram taze çekilmiş arabica kahve granülünün içinden 88°c derece sıcaklıkta 25 ml suyun 10 bar basınçta 25 saniye süreyle geçmesi sonucu elde edilir ve fincanda iken 70°c sıcaklıkta olması gerekir.

    görüldüğü gibi espressonun standardı son derece nettir. manyak mısın kim uğraşacak o kadar detayla diyenler için piyasada çeşitli tam otomatik kapsüllü espresso makinaları var. ancak bu makinalardaki en önemli dezavantaj kapsüle bağımlı olmaları ve kullanıcıya hiç müdahale şansı tanımamaları. ben işin içine ruhumu katmak istiyorum, farklı kahveler denemek istiyorum diyenler manuel veya yarı otomatik makinalara yönelmeli. çünkü espresso yaparken yukarıda saydığımız standartlar dışında tamper'i filtredeki kahveye bastırmanın bile tekniği var. ben şu makinayı kullanıyorum ve çok memnunum. ama dediğim gibi piyasada bir sürü tam otomatik ve manuel makina var.

    şimdi de iyi espressonun sırlarını veriyorum, yanaşın:
    - kahve mutlaka arabica olmalı, robusta ile espresso olmaz.
    - ideal olan kahvenin espresso yapılmadan hemen önce çekilmesi, yani taze olması. bu nedenle mümkünse kahvenizi çekirdek olarak alın ve espresso yapmadan önce kendiniz öğütün. kahve granüllerinin büyüklüğü de espresso tadını etkileyecektir ve siz kendinize uygun büyüklüğü zaman içinde keşfedebilirsiniz.
    - bir sürü yerde çekirdek kahve bulabilirsiniz. mesela migros'ta satılan illy'nin kırmızı kapaklı espresso çekirdek kahvesi fena değildir. arap taşağı gibi kavrulmuş malum boktan amerikan kahvelerinden uzak durun. onlardan iyi espresso olmaz. amerikalı ne anlar espressodan, onlar instant robusta içsin.*
    - kendinize uyan granül büyüklüğü, kahve miktarı, filtrasyon süresini zaman içinde keşfedebilirsiniz. ama unutmayın espresso fincana geldiğinde üzerinde en az 5-6 mm kalınlığında açık renkli krema tabir edilen köpük olmalı. bu espressonun kalitesini gösteren olmazsa olmazıdır. krema ne kadar kalın olursa o kadar iyidir.
    - espresso yaptıktan sonra makinadan çıkan filtrenin içindeki puck denen kahve kalıntısı kupkuru olmalı ve blok halinde filtreden çıkmalı. öyle değilse bir şeyleri yanlış yapıyorsunuz.

    unutmayınız, latte, cappuccino, americano, macchiato gibi tüm diğer kahve çeşitleri espressonun süt ve diğer yan ürünlerle karıştırılması ile yapılır. espresso kahvenin özüdür, ruhudur.

    hadi afiyet olsun.

  • bir afrika ülkesi olan türkiye'de gerçekleşen olay.

    bir insanın bu görüntülere normal demesi için süzme beyinsiz olması lazım. lan yeter artık, madem çok seviyorsunuz alın evinize kendi organlarınızı keserek yedirin can dostlarınıza.

  • annem ve babam 50'li yaşlarda. yaklaşık 40 yıldır âşık, tam 30 yıldır evliler..

    babamın adı sami. anneminki filiz..
    dün alışverişe gidip; birkaç parça birşey almak istemişler. tencere, tava, ıvır zıvır..

    bir mağazaya girip; fırın bakıyorlar. çeşit bol, fiyatlar değişik.

    - sami'm. bu daha geniş bak. bu olabilir.
    + fiyatı da geniş baksana. bu daha uygun değil mi hanım?
    - onlardan almam. dandik onlar. bak burdakiler de güzel sami'm. fiyatı da fena değil hem.
    + hani bakayım. küçük bu be hanım.

    sami'm, hanım, sami'm, hanım derken; fiyatı uygun bir fırında anlaşıp, almaya karar veriyorlar..

    - beyefendi fatura için soyisminizi de rica edebilir miyim?
    + demir.

    parasını ödeyip, fırını alıyorlar ve eve geliyorlar.
    faturaya bakınca; gülümseten bir hata farkediyorum..

    "samim demir"

  • bu millet sigarayı ve içkiyi bıraksa, bir de arabayı bırakıp hollandalılar gibi bisiklet sürmeye başlasa devlet iflas eder.

    zamlara ekstra fiyat gelmesi durumudur.

  • mutlu etmiştir. niyeyse mutlu oldum. amcanın dikkatle dinlemesi, sonra heycanla evet ben de ordaydım demesi. ne güzel. oynadığı maçın hatırlanmış olmasının verdiği mutluluk da güzel.

    bu arada ne güzel ülkeler var lan dünyada. mutlu edicek şeyler de oluyor bazı ülkelerde.

  • milletin niye boklamak için yarıştığını anlayamadığım araba.

    yani bir fransız arabası gerçekten çok güzel olup çok güzel hissettirmiş olamaz mı?

    her şey bir yana, adam çalışmış emek sarf etmiş kazanmış ve o finansmanı sağlayabilmiş, balkabağına binse ferrari hissiyatı alır, siz alın teri nedir bilir misiniz?

    bizim bu sosyal medya çok kötü ya her şeyin bu kadar çabuk boklanmaya çalışılması falan... sorunlusunuz aq.