hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • "hülya avşar insanların yeteneği olup olmadığını 30 saniyede anlıyor ama biz 30 senedir kendisinin ne yeteneği olduğunu anlayamadık."

  • mikrofonun karşısına kendini atıp dakikalarca propoganda yapıyorsan sonuçlarına da katlanacaksın. dede mede fark etmez.

    neden bizim dedemize ninemize böyle şeyler yapan olmuyor acaba bir düşünelim bakalım. belki parti örgütünden fırlamış gibi konuşmalar yaparak insanları dellendirmedikleri içindir.

    ek: bu entry'i düşünce ve ifade özgürlüğü açısından eleştirenler olmuş. ben dede fikrini açıklayamaz demiyorum, açıklar. ama onun fikrine katılmayanlar da bunun karşılığında dedenin eline verm- protesto hakkını saklı tutar. sonuçta burada akp'lilerin diğer partililere yaptığı gibi sözlü ya da silahlı bir saldırı yok. basit bir tepki gösterme var. demokrasi böyle bir şeydir. öğreneceksiniz zamanla.

  • sözü edilen kız kemal kılıçdaroğlu'nun kızı olsa başbakan mitinglerde "kızına, evladına sahip çıkamayan, onlara edep, terbiye veremeyen zihniyet nasıl olacak da ülkesine sahip çıkacak. işte bizim bunlarla aramızdaki fark bu." diyecekti.

    en azından bana öyle geliyor.

  • “bir politikacı ‘evet’ diyorsa, aslında ‘belki’ demek istiyordur. eğer ‘belki’ diyorsa, ‘hayır' demek istiyordur. ‘hayır’ diyorsa da, gerçek bir politikacı değildir. bir hanımefendi ‘hayır’ diyorsa, ‘belki’ demek istiyordur. eğer ‘belki’ diyorsa, aslında ‘evet’ demek istiyordur. bir hanımefendi ‘evet’ diyorsa, o gerçek bir hanımefendi değildir."

    sebastián pinera *

  • ne güzeldir birine iyi ki geldin diyebilmek, tam da o an gelmesi, sevildiğinizi yalnız olmadığınızı hatırlatacak birilerinin varlığı.. umutsuzluğa kapıldığınız anlarda size 'umut hep var' diye düşündüren birileri olması ne güzeldir..

    not: okuyanlar içinde halihazırda umutsuzluğa kapılmışlar varsa üzülmesinler, hayatta hep umut var, her an herşey iyi yönde değişebilir, biri çıkıp gelebilir ya da siz kalkıp birine gidebilirsiniz, yeter ki bırakmayın hayat denen şu meretin ipinin ucunu..

  • reklam gelirlerinin yazarlara dağıtıldığı yeni bir sözlük kurup hep beraber oraya geçelim.

  • ne zaman ki bir şehit haberi çıkar benim raporda ya da haberde içgüdüsel olarak ilk baktığım şey şehidin çocuğu olup olmadığıdır.

    kesinlikle ajitasyonla falan bir işim yok, kameralara bıçak kemiğe dayandı açıklaması vermek dışında bir şehit evine gittiyseniz görmüşsünüzdür. ortamdaki en çarpıcı şey şehidin çocuğudur. hele ki bebekse 1 yaşında falansa hiç bir şeyden haberi yoktur onun. etrafında feryat figan ağlayan, gözyaşlarını durdurmaya çalışan insanların yanında hep bildiği şeyleri yapar. halıda oynar. kendinin durup durup başını okşayanlardan bunalır. annesinin neden etrafında beş kişinin olduğunu ve herkesin ağladığını bir süre merak eder. babası o sırada bir morg çekmecesindedir. babası kendisini bir daha asla görmeyecektir. ilk adımlarını, ilk karnesini, okuldan mezun oluşunu, düğününü falan tecrübe edemeyecektir. işte o çocuk hayatının o gün geri döndürülemez bir şekilde değiştiğini bilmeden çocuk olmaya devam eder. ama bilirsiniz. zira bu manzara değişecektir. bu ortam insanlık tarihinin gördüğü en ciddi, en dolu sorunun ama bir ama beş yıl sonra doğmasına mutlaka vesile olacaktır. hiçbir cevabın şiddetini dindiremeyeceği bir sorudur o :

    -benim babam nerede anne?
    -şehit oldu yavrum. meleklerle beraber.
    -ama neden???

    ne diyeceksiniz o vakit tam olarak? sünni değil diye ondan 10 yıl öncesine kadar resmen tanıdığımız, meşru saydığımız, karşılıklı resmi ziyaretlerde bulunduğumuz, yıllarca ticaret falan yaptığımız falan bir ülkenin (komşumuz bu ülke) liderini ilk fırsatta sattık. adamın ülkesinde iç savaş çıkınca kendisini diktatör eset ilan edip, hükümet olarak savaşın taraflarından bizim de dini anlayışımıza daha yakın sünni factionla -yani tekbir getirip kafa kesip ciğer yiyen ösocularla el nusracılarla flört ettik. ama sonra gün oldu devran döndü işler pek yolunda gitmedi, bunlar iki elleriyle bir şeyi doğrultamadılar, işte biz de bu cihatçıların elde kalan son toprağını korumak için bu rusyayla iranla masada anlaştık. işte bu amaçla kaleler kuleler gözlem noktaları kurmuştuk top tüfek de girmiştik babanı da üç kuruş maaşa oraya dikmiştik. sonra o ülkenin meşru rejiminin askerleri kendi ülkelerindeki bu bizim kulelere haince saldırdılar. kendisi o yüzden şimdi meleklerle beraber.

    bu çocuğun size cevabınızın kolpa olduğunu farkedip ağız dolusu küfretmesi için kaç yaşına gelmesi gerekiyor sizce? 10? 12?

    vatan uğrunda can vermeyi "komşularla sıfır sorun" politikası güderken onların ülkesinde onların askerleri tarafından öldürülmeye kadar uzatırsanız o masum "neden" sorusunun altında nasıl ezilirsiniz biliyor musunuz? o çocuğun artık babasının olmayışını değil sizin yamalı dış politikanız veya 2007 astana anlaşması, dünyanın bütün dinleri bir araya gelse mantıklı bir şekilde açıklayamaz. o çocuk sizi unutmaz. güneşi balçıkla sıvayamaz, suriyede tam olarak ne bok yediğinizi, niye bu rezilliğin bir aktörü olduğunuzu kendisine açıklayamazsınız.

    artık suriye işi daha da dibe girdiği, artık idlibi halebi geçip zat ı muhterem tarafından şam da denildiği için aklıma geleyor bir takım deli sorular:

    * tsk'yı alıp şam'a girmeyi planlarken bu meşru hiçbir cevabınızın olmadığı kaç adet "neden babam yok" sorusu geldiğinden haberiniz var mı?

    * o operasyonda düşenler vatan savunmasında mı şehit olmuş olacak? ne bileyim zamanında kore'de falan şehit verirken bizi ittifaklarına alsınlar da sovyet rusya bize dalmasın diye şehit vermiştik. onlar bile vatan savunması idi. suriye'de vatanın tam olarak nesini koruyor tsk?

    * şam'ı ele geçirdikten sonra oranın tamamen düşman olmuş (belligerent bir işgalci olduğumuzu düşünürsek) halk sayesinde bizim vietnam savaşımız haline gelmeyeceğini siz mi garanti ediyorsunuz? sovyetler afganistanı, amerika ırak'ı aldı. almakta sıkıntı yok. sonrasında ne olacak mesela? beş yıl orada kaldıktan sonra artık kaç bin şehitle, kaç bin "neden" sorusuyla dönmeyi bekliyorsunuz?

    * tsk vatan savunması veren kurum mudur suriye iç savaşının en zayıf aktörünün (öso) savaşını onlar için kazanmak için mezhep savaşına falan girip şehitler vermeyi göze almış bir tür heyula mıdır?

    * asker olarak idlib şam arası 325km'lik bir mesafeyi ortamda iç savaş dönerken, ülkenin güneyi komple esad'a biat etmiş bir haldeyken, tartus'ta konuşlu rus s400'leri 15m üstü her irtifayı her an tararken hava desteğinden aşağı yukarı mahrum olarak sizin liderliğinizde mi gideceğiz?

    * rusya'nın 1500 kişilik personelinin 2016 senesinde suriye'de geçirdiği bir günde 4.4 milyon dolar kadar masrafı olduğunu düşünürsek şam'a top tüfek gidecek ve orada bir müddet kalacak personelin mevcudunun bunun 60-70 katı olacağından haberdar mısınız? o operasyonun ilerleme safhasında can kaybı şehitler ve size ileride neden diye soracak binlerce çocuk hariç günlük 264 milyon doları (dolar 6 lira falanken) ekonomi bu haldeyken kimin vergisiyle kaç ay boyunca ödemeyi planlıyorsunuz? size babam neden yok diyen çocuğa da "itibardan tasarruf olmaz" diyecek misiniz?

    * başkalarının çocukları üstünde bu kadar kolay tasarruflara gidebilen insanların kaçının çocuğu bilfiil orada?

    artık herşeyi gördüm daha da şaşırmam dedikçe geliyor. dur bakalım daha neler göreceğim.