hesabın var mı? giriş yap

  • bu başlıkta vurgulanan, kişi kültüne yönelik dokundurmadır. put deyince akla; heykel, put gibi durmak deyince biat ediş veya tapınmaya, ilahlaştırmaya yönelik iğnelemeler gelmektedir. fakat burada kaçırılan esas konu put gibi durmak değildir; ayağa kalkmaktır. ayağa kalkmaktan daha ötesi ise ‘’sessizliktir.’’

    sessizlik anı, ölen kişiyi onurlandırmanın ölen kişiye yoğun hayatın akışından zaman ayırmak, hayatın akışını yavaşlatmak, duraklatmak ve tefekkür etmek için fırsat olarak görünür. sessizlik anı, toplanan kişilerin sessizlik anında tefekkür ederek düşündükleri, merhum kişiyi onurlandırma ve hatırlatma şiarı güden zaman ayırma fırsatıdır.

    sessizlik sadece önemli politik günlerde değil, afetlerde ve trajedik olaylarda, terör eylemlerinde de kendisini olağanlaştırmıştır. terör saldırısı sonrası spor müsabakalarındaki sessizlik de, 9/11 olayları için sessizlik de benzer nitelik taşımaktadır.

    bu sessizlik anının başlangıcı avustralyalı gazeteci edward george honey’e atfedilmektedir. honey, ı. dünya savaşı sırasında hizmet etmiş, savaşın acısını ve kaybını, hatta zafer düşüncelerini taşıyacak bir araç olarak ''sessizliği'' alenen öneren ilk kişi olarak görülmektedir.

    honey, savaştan sonra 1918'de london evening news'e, birinci dünya savaşı'nda hayatını kaybedenleri tanımak için beş dakikalık bir saygı duruşu önererek şunları yazmıştır: "çoğumuz biliyoruz ki kendi akrabalarımız ve asla geri dönmeyecek olan arkadaşlarımız için ölülerimize bu barış saatlerinden bir parça ayıramaz mıyız?. bireysel olarak evet; ama ulusal olarak? beş dakika isterdim; sadece beş küçük dakika. beş sessiz dakikalık ulusal anma. çok kutsal bir şefaat.

    melbourne'deki anma mabedi'nin karşısındaki yolun karşısında, kayalardan oluşan bir takımyıldıza yerleştirilmiş mütevazı bir levhada şunlar yazıyor: 1922'de ölen edward george honey'in anısına. londra'da yaşarken ilk kez ciddi bir sessizlik töreni öneren bir melbourne gazetecisi.

    görsel

    honey, herhangi bir kelimeden daha güçlü ve herkes için bir anlam ifade edilebilen kelime bulmuştu: sessizlik. ihtiyaç duyulan herhangi bir düşünceyle doldurulabilecek boş bir alan olan sessizlik anı, insanların başlarına gelenleri anlamaları için derin bir ihtiyacı doldurmaya hizmet edecekti.

    ekim 1919'da, güney afrikalı sir percy fitzpatrick, imparatorluğun tüm ülkelerinde ateşkes günü'nde (şimdi yaygın olarak anma günü olarak bilinir) bir sessizlik dönemi önerdi. savaş boyunca, güney afrika birlikleri batı cephesinde ağır kayıplar verdiğinde, cape town'da öğle saatlerinde bir sessizlik dönemi gözlemlendi.

    fitzpatrick'in önerisi, teklifi hemen kabul eden kral v. george'a sunuldu. ancak honey ve fitzpatrick'in hazır bulunduğu buckingham sarayı'ndaki grenadier muhafızlarıyla yapılan bir duruşmanın ardından, sessizlik süresi iki dakikaya indirildi. yaşlıların sokakta durması için yeterli uzunlukta olan iki dakikalık bir sessizlikte karar kılındı.

    6 kasım 1919'da kral, ingiliz milletler topluluğu halkına özel bir mesaj gönderdi: ‘’imparatorluğun her yerindeki halkımın, bu büyük kurtuluşun ve bunu başarmak için hayatlarını feda edenlerin anısını hararetle sürdürmeyi arzu ettiğine inanıyorum. bütün hareketler sona ermeli ki, kusursuz bir dinginlik içinde, herkesin düşünceleri şanlı ölülerin saygıyla anılmasına odaklanabilsin." anma günü

    bugün, birleşik krallık ve diğer ingiliz milletler topluluğu üyeleri hala 11 kasım'da iki dakikalık saygı duruşuna katılıyor.

    saygı duruşları bu geleneğin tarihinin gösterdiği gibi, sessiz bir dua ve ölen kişiyi onurlandırmanın yolu olarak kullanılır; ancak bu uygulamaya rastlayabileceğimiz tek zaman bu değildir. birçok ülkede birçok okul, öğrencileri çalışmalarına devam etmeden önce düşünmeye, dua etmeye veya meditasyon yapmaya teşvik etme adına her sabah bir dakikalık saygı duruşunda bulunur. sanırım ilber ortaylı’nın andımız hakkında söyledikleri, tarihte yaşananlar ve süregelen ritüellere paralellik gösteren bilgilere aşina olduğu için göstermiş olduğu bir tepkiydi.

    bir sunum yapan kişi, cenaze, anma töreni, mum ışığı nöbeti ve hatta bir konser veya spor etkinliği gibi herhangi bir özel etkinlikte bir kişinin veya bir grup insanın onuruna bir dakikalık saygı duruşunda bulunabilir.

    genellikle merhum hakkında kısa bir konuşma veya tanıtım yaparak ve hatta belki bir dua okuyarak başlarlar . ardından, “bir dakika onları sessizce onurlandıralım” veya “lütfen bir an için bana katılın” gibi bir şey söyleyerek herkesi sessizlik anına katılmaya davet ederler. bu, herkesin bir sessizlik dönemini gözlemleme işaretidir. bu düşünme süresi boyunca, katılımcılar genellikle şapkalarını çıkarırlar, başlarını eğerler veya birbirlerine başlarını sallarlar ve gözlerini kapatırlar. bir sessizlik anına katılmak, ölen birinin hayatını onurlandırmak için güzel bir gözlemdir. etrafınızdaki herkesin yavaşlamasını ve bir iki dakikalığına duraklamasını izlemenin çok huzurlu bir yanı var. yas tutanlar için bu özellikle derin ve rahatlatıcı bir deneyim olabilir.

    honey 1922'de öldü ve bir dakikalık sessizlik kavramı genel olarak fitzpatrick'e atfedildi. ancak 1965'te melbourne merkezli bir grup honey'in katkısının tanınması için kampanya yürüttü. anma mabedi'nin karşısındaki küçük levha, taşa yerleştirildi.

    koca bir cumhuriyetin kurucusunun vefat ettiği gün hiçbir şey olmamış gibi hayatı idame ettirmek ''put gibi dikilmekten'' çok ama çok daha tuhaf olmaz mı? devletler ve toplumlar kendileri için önemli kişilerin ölüm günlerini görmezden gelmez, gelemezler. yaşadıkları topraklar üzerine inşa edilmiş sistemin sembolü olmuş ve 100 yıl boyunca muhtelif ideolojik görüşlere sahip kişilerin yaşamını derinden etkileyecek derecede kalıcı etkide bulunmuş bu kadar önem ihtiva eden bir lideri ölüm yıldönümünde anmamak gerçekten akıl karı mıdır? karşıt ideolojik görüşlere bile dayanak oluşturmuş kişiyi yok saymaktan bahsetmenin nasıl bir kafanın ürünü olduğunu merak ediyorum. sorununuzun saygı duruşunda bulunuş şekliyle olmadığını hepimiz biliyoruz. istediğiniz şey atatürk'e saygı gösterilmemesi ve atatürk'ün anılmamasıdır. böyle bir rahatsızlıktan kaynaklı irrasyonel isteğe mütekabil vermiş olduğum bilgiler en azından yazmaya değer bir şeyler ortaya çıkarma amacıma hizmet eder diye düşünüyorum.

    ülke kurucularının listesi

    buradaki herhangi bir lider için düzenlenen seremonileri ve anma günlerini internette rahatça bulabilirsiniz. buraya kadar okuyanlara sabırları için teşekkür ederim.

    edit: ekleme ve çıkarmalar yapıldı. gözden kaçan yazım ve imla hataları giderildi.

  • babam kızkardeşimin* vurdulu kırdılı, vahşet dolu oyunlar oynadığını görünce kendisine midtown madness'ı uygun görüp almıştı. sonra yayaları öldürmeye programlı bir halde araba kullandığını görmüştük kendisinin de sonunda the sims almıştık gidip beraber ki o sıralarda on yaşının baharında olan kızkardeşimin ruh sağlığı daha fazla hasar görmesin; evde sakin sakin takılsın diye. ama sonradan farkettik ki çocuklarla uğraşamayacağını anladığı vakit, bahçesindeki muazzam havuza bu çocukları sokuyordu. sonra eşya satın alma moduna geçip, havuzun merdivenlerini satıyor ve haliyle çocukların patır patır can cekişerek ölmelerini izliyordu. artık başka çare bulamayıp kendisinin bu bastırılmayan öldürme isteğini en azından oyunlarla tatmin etmesine izin verdik de ailede kimse ölmedi.

  • üç arkadaş yan masada oturmakta. ikisi entel bir muabbete girişmişler, 3. gencimiz telefona gömülmüştür.

    1. genç: ergenliğimdeki metal tutkum yavaş yavaş enstrümantel müziğe kayıyor. sabahtan akşama kadar guns n roses dinlediğim olurdu.
    2. genç: evet, ben de artık bir moonlight sonataestranged'a tercih ederim.
    şarkı değişir;
    2. genç: iyi insan lafın üstüne gelirmiş.
    1. genç: kimin bu hatırlayamadım.
    2. genç: goran bregoviç
    3. genç telefondan kafayı kaldırır: o kim lan, bulgar forvet mi?
    ikisi birden: s.ktir git hilmi, s.ktir git ya.
    hilmi: noldu lan yavşaklar iki dakkada öldü entelliğiniz.

    hangisini taktir etceğimi şaşırdım.

  • ben bu kadini taniyorum.

    14 mayis'ta gavura vurur gibi muhru ampule vurdu. opusmeyi gunah belledi ama milyonlarca isgalciyi, ekonomik krizi, yalan, dolani, hirsizligi onayladi. ama birbirini seven iki kisinin opusmesine dayanamadi, ahlaksiz dedi.

    bu kadini hepimiz taniyoruz. ulkenin yarisindan 2% daha fazla sayilari.

  • hala patlican yaz sebzesi diyenler var.
    biz de biliyoruz yaz sebzesi. ama bu sebze gecen kış 4-5 tl/kg olup bu kış 18 tl/kg bandinda ise bu enflasyondur, alim gucunun dusmesidir, bize sokuyor olmalaridir.

  • çiftçi tavuklari için hiç yorulmayan bir horoz almak için pazara gider.
    pazarci : istediginiz herseyi bu horoz yapar, diye azgin mi azgin bir horoz satar bizim çiftçiye. adam çiftlige döner ve horozu kümese koyar koymaz tüyler uçusur, gidaklama sesleri, feryat figan, çiftçi çok memnundur. ama horoz cok azgindir, sadece kumesi degil, çiflikteki hayvanlar, atlar, koyunlar, inekler vs. vs. adam memnundur ama bir yandan da endiselenir, horoz iki günde ölecek diye. horozu tutmaya çalisir ama nafile. neyse der eve girer.
    ertesi gün bir bakar ki, horoz ayaklar havada, dili disarda kümesin önünde pestil vaziyette yatiyor ve hatta tepesinde bir akbaba uçusuyor.
    çiftçi kendi kendine : ehh iste sana dedim geberecen diye, seklinde söylenir.
    horoz, bir gözünü hafif açarak çiftçiye kisik sesle homurdanir;
    -hissst! akbabayi kaçirican sus!

  • terör olaylarının yıllar sonra istanbul'a sıçradığı gösteren olay.

    ulan ben ne zaman yaya geçidinde yayaya saygı duyulacak diye düşünürken olay nerelere geldi.

    cidden nasıl ah aldıysak belimiz doğrulmuyor.