hesabın var mı? giriş yap

  • sosyal medyayı kullanan ilk cumhurbaşkanı olduğu söyleyen abdullah gül'e twitter üzereinden şunları söylemiştir;
    "sayin @cbabdullahgul hicbir zaman tarafsiz olmadiniz.
    sadece (mış) gibi yaptiniz. sadece tasdik makamiydiniz.
    sivil hayatinizda basarilar."

  • hakkinda gelisiguzel birkac bilgi vermek istedigim oyun turu.

    -klasik point and click adventure oyunlarin en buyuk pazari almanya'dir. normalde butun oyun turlerinde en cok satis yapilan ulke amerika olmasina ragmen adventure soz konusu oldugunda en cok satis almanya'dadir. bu sebeple adventure oyun gelistirme isine heves ediyorsaniz mutlaka almanca dil secenegi eklemeye bakin.

    -almanlar sadece adventure oyun satin alma konusunda degil, yapma konusunda da birinci siradadir. en cok adventure oyun ureten millet almanlardir. ama artik zamaninda lucasfilm lucasarts oyunlarindan ne kadar etkilenmislerse, her oyuna mizah ekleme, sarkazm ve ironi dolu karakterler yaratmaya cabasiyla kivranip dururlar. "e ne guzel iste" demeyin. sorun su ki bu dumbuk alman milleti hic komik degil. sadece oyunlarinda degil, filmlerinde de, televizyon sovlarinda da, dizilerinde de, gercek hayatlarinda da, ulan mizah dergilerinde bile komik degiller. ama nedense komik olmadiklarini bir turlu kabullenemiyorlar ve utanc verici sozde mizah cabalarina devam ediyorlar. eger aranizda alamanci varsa bi zahmet mizah yaptigini sanan her almana sunu desin; "dostum siz araba yapin, hep araba yapin, sadece araba yapin".

    -klasik adventure mekanigi gunumuzde cok sakil kaldigindan zaten pazari cok kucuk olan turde oyun satislari gunden gune iyice dusmektedir. action adventure veya interactive movie tarzi oyunlar yegane satan adventure turudur. eger adventure oyun gelistirme hevesiniz varsa, choice matter tarzi secimlerin hikaye gidisatina etki ediyormus gibi gozuktugu secim yapmali adventure tarzina yonelin (hem onun yerine kimi sececeksiniz ki? guybrush'da liderlik vasfi yok bir kere). ya da aksiyon (catisma sahnesi, zaman kisitlamali el becerisi bolumleri vesaire) iceren oyun yapin. tabii ozellikle aksiyon konusu kodlama konusunda kabus olacak, collision'lar hitbox'lar falan derken en sonunda "lan ben bu kodumunun adventure turuyle zaman kaybedecegime direkt aksiyon oyunu yapiyim o zaman" diyerek komple cozutabilme ihtimaliniz de var, orasi da size kalmis.

    -choice matter tarzi (yani "heeey secim yaptim ve oyunun gidisati etkilenecek" gibi) adventure oyunlar tasarlamasi kolay gozukse de bir noktadan sonra corba oluyor (corba demisken en sevdigim corbanin mercimek corbasi oldugunu soylemis miydim? size ne mi bundan? cok kabasiniz...) bugfix olayi o kadar berbat ki cinnet gecirirsiniz. o yuzden illa ki secimli adventure yapacaksaniz once birkac tane text tarzda yapin. omurgasini saglam kurdugunuza emin olmadan grafik ve kodlama isine girisip hayattan sogumayin.

    -adventure game jam'lerde surekli klasik tarzlarda adventure'lar yapiliyor ama oyuncu kitlesi o kadar az ki bedava dagitilmalarina ragmen indirip oynayan olmuyor. o yuzden klasik turde israrci olmayin.

    -ne kadar kabul etmesekte asiri hiz cagindayiz. bir siteye tikladigimizda eger en gec 5 saniyede acilmamissa bir sorun oldugunu dusunuyoruz internet baglantisini kontrol ediyor hemen baska siteleri deniyoruz. bir ikona tikladagimizda 2 saniyeden gec aciliyorsa telefonun bilgisayarin yavasladigini dusunuyoruz. arama motorlari, akilli telefonlar bizim yerimize dusunup hatalarimizi duzeltiyor. bir daha hic arnold sivarzenegenegel'in ismini dogru yazmaya cabalamak zorunda degiliz. arama motoruna "arnol" diye yazmaya basladigimizda hemen tamamliyor arnold schwarzenegger diye. hatta inat edip arnolt sivasdangelingel yazarsak hemen "bunu mu demek istediniz: arnold schwarzenegger" "bunun icin olan sonuclar da gosteriliyor: arnold schwarzenegger" diye toparliyor. birakin yeni tanistigimiz birinin telefon numarasini, en yakin arkadaslarimizin ailelerimizin telefon numaralarini bile ezberlemiyoruz, akilli telefonlar bizim icin ezberliyor. boyle bir cagda "yeni adventure oyunum icin super bir puzzle buldum, cozmek icin cok kafa patlatmalari gerekecek" diye aylarca beyin firtinasi yapip tasarladiginiz sahne ve bulmaca eger 5 dakika icinde cozulemiyorsa hemen youtube'dan bakilacak ve gecilecek.

    - yukaridaki sebepten 80'ler ve 90'larda bir adventure oyuna yuzlerce saat ayrilip cozum bulunamayinca her ekranda her yere tiklanip inventory'deki her kombinasyon deneniyordu cunku cozume ancak oyle ulasiliyordu. simdi boyle birsey saka gibi geliyor haliyle.

    -eskiden bize hamallik gibi gelen biriyle konus yirmi sahne sola git oradan bisey al yirmi sahne saga gel adama ver ondan aldigini tekrar 20 sahne sola gotur gibi seyleri cikarinca geriye the incredible machine gibi durmaksizin puzzle cozmek ve cok kisa bir oynanis kaliyor (bu cagda kimse bulmacaya yuzlerce saat ayirmayip youtube'dan cozume bakacagi icin). eger bu hamallik kismini cikarmazsak bu sefer de bu oyun mekanigi bu asiri hiz caginda cok sakil ve hantal kaliyor.

    -eger oyunu kaliteli sekilde uzatmak icin bol karakter, bol mekan, bol animasyon ve olay orgusu koymaya calisirsaniz oyunun yapim suresi ve maliyeti cok artacak ama siz oyunu yine de cok ucuza satmak zorunda kalacaksiniz cunku artik kimse bu oyun turune uc bes kurustan fazla vermek istermiyor, verecek dinazorlarin sayisi da maliyeti kurtarmaya yetmiyor.

    -inanmasi zor ama 90'li yillarda adventure oyunlar yapim butcesi en yuksek oyunlardi, butun firmalar para yagdiriyordu kaliteli oyunlar yapilsin diye. cunku en cok adventure turu oyunlar satiliyordu, en cok kar o turdeydi. ama artik o zamanlar geride kaldi, o kadar butce ve yetenekli ekibi boyle karsiz ve oyuncusu olmayan bir ture toplamak imkansiz ve anlamsiz.

    -ozellikle yasi kemale ermis dinozorlar (bu ben degilim, ben daha gencecik yumurta gibi cocugum) "aaah aahh nerede o eski adventure'lar" geyiginden vazgecemese de oturup oyun oynamiyor cogu artik, oynadiginda da piraysitason'da god of war, last of us, red dead redemption falan oynuyor. cogunun yeni cikan adventure'lardan haberi bile yok.

    -adventure oyunlarin satis rakamlari o kadar kotu ki artik nostalji retro geyikleri bile kurtarmiyor.

    -sozun ozu; adventure o kucukken cok sevdigimiz bize hep pogaca kek yapan nenemiz gibi. ne kadar uzulsek de, o gunleri ozlesek de, nenemiz yok artik, attaya gitti o. hadi siz de aglamayin artik, olenle olunmez. hem bi yastan sonra pogaca kek falan direk bel cevresine gidiyomus, artik yulaf ezmesi brokoli ve enginar yemek lazimmis doktorlar oyle diyo.

  • 3 ay tatil yapıyorlar, aldıkları maaşı haketmiyorlar diyen dallamaları da bu başlığa bekliyoruz.hangi iş grubu * bir insanın hayatına bu denli yön verebilir.

    not : hayatı bir öğretmeninin dokunuşları sayesinde yön değiştirmiş bir mühendis.

    debe edit : işini onuruyla yapan tüm öğretmenlerimin ellerinden öpüyorum.
    iyi ki varsınız ...

  • evrimsel psikolojinin herhalde memleketimizde en çok konuşulan tarafı kadınların alfa erkek tercihi oldu. insanımız genellikle bu konudaki niyetine göre evrimsel psikolojiye yaklaşıyor. eğer kadın düşmanlığı yapmak istiyorsa evrimsel psikolojinin yılmaz bir savunucusu kesiliyor, eğer erkek düşmanlığı yapmak istiyorsa evrimsel psikolojinin bilim falan olmadığını, saçmalık olduğunu iddia ediyor. tabii konuya daha derin bir noktadan yaklaşanlar da vardır, onların da hakkını yememek lazım. ama genelde evrimsel psikolojiye bakış, hangi cinsiyete düşmanlık edeceğinize göre değişiyor.

    peki, evrimsel psikolojiyle ilgili olduğu söylenen bu alfa erkek meselesinin hakikaten bilimsel bir kökeni var mı? bu konudaki iddialar tamamen uydurma mı yoksa bir temele dayanıyor mu? cevabı, evet dayanıyor. ama abartılıyor.

    dayandığı nokta literatürde ebeveyn yatırımı teorisi (parental investment theory) diye geçiyor. bakın, teori olarak geçiyor. hipotez falan değil. çünkü bu modern biyolojinin en temel kabullerinden bir tanesi. bu teoriyi ortaya atan robert trivers adlı zat-ı muhtereme göre durum şöyle:

    1. bir hayvan türünde, cinsiyetlerden hangisi çocuk için daha fazla yatırım yapıyorsa o seçici, diğeri seçilen olur.
    2. çocuk için daha az yatırım yapan cinsiyet, daha fazla yatırım yapan için kendi arasında rekabet eder.

    teorinin bel kemiği bu kadar. daha fazlası değil. bunu değişik hayvan türlerinde örneklendirmek mümkün. tabii örneklendirmeden önce, bir iki kavramı açıklayayım.

    ilk olarak gamet kavramından bahsetmek lazım. gamet, dişi yahut erkek olsun fark etmeden herkesin üreme hücresine verilen ortak isim. dişinin yumurtası da gamet oluyor, erkeğin spermi de gamet oluyor. gametlerin birleşmesiyle de zigot, yani çocuk oluşuyor. hayvanlar âleminde erkek ile dişiyi birbirinden ayıran, aslında gametin niteliği ve niceliği. gamet eğer üretimi zor ve büyükse, cinsiyet dişi; üretimi kolay ve küçükse cinsiyet erkek oluyor. insandaki yumurta ve sperm için durum böyle. ancak bunun tersi durumlar da görülebiliyor.

    mormon cırcır böceği diye bir böcek türü var (eğer joseph smith böcekler âleminde reenkarne olup orada da mormonluğu yaymadıysa joseph smith'le hiçbir alakası yok). bunların erkeklerinin gametinin üretimi zor ve büyük. spermatofor denen bir kütle içerisinde bulunuyor gametler ve mormon böceğinin dişileri gelip buna yumurtasını bırakıyor.

    şimdi ebeveyn yatırımı teorisi ne diyordu, yukarıdaki örnek üzerinden anlatalım:

    1. böceğin erkeğinin gametinin yatırım değeri fazla, dişinin gametinin yatırım değeri düşük. bu durumda erkeğin seçici, dişinin seçilen olması lazım.

    2. dişilerin kendi aralarında erkekler için mücadele etmesi lazım.

    bakıyoruz bu mormon cırcırlarına, hakikaten de dişiler erkekler için mücadele ediyor. erkekler, kendileri için rekabet eden dişiler arasından birini seçiyor.

    trivers'ın teorisini insanlara uygulayalım. bizde kadınların çocuk için yaptığı yatırımın üç ayağı var. 1) yumurta, 2) hamilelik, 3) emzirme. erkeğin ise elinde yatırım yapabileceği tek şeyi var: sperm. kadının yumurtasının değeriyle erkeğin sperminin değeri karşılaştırıldığında da aradaki farkın dağlar kadar olduğunu görüyoruz. erkek bir gün içinde milyonlarca sperm üretebilirken, kadın hayatı boyunca taş çatlasın 500 tane yumurta üretebiliyor. kadının gameti adeta bir zümrüt değerindeyken, erkeğin spermi bakkalın bozuk para olmayınca verdiği sakızdan hallice. üstüne üstlük kadın zümrüt değerindeki yumurtanın yanında çocuk için 9 ay hamilelik çekiyor. çocuğun yaşayabilmesi için de onu emzirmesi lazım. yani insanda erkek ile kadının çocuk için yaptığı yatırım arasında dünya'dan plüton'a kadar mesafe var. git git bitmez.

    durum böyle olunca doğal olarak insanlar âleminde de kadın, kendisi için rekabet eden erkekler arasından birini seçiyor. erkekler de kendi aralarında kadınlar için mücadele ediyor. peki kadınlar kimi seçiyor?

    evrimsel psikoloji burada devreye giriyor. evrimsel psikoloji somut bir gerçek olan ebeveyn yatırımı teorisinin yorumlanmasından ibaret. deniyor ki erkeğin kadının yatırımına karşılık ona bir yatırım sunması lazım ki insanlığın nesli sürsün. yoksa erkek kadının bunca değerli yatırımına karşılık bir şey sunmazsa, kadınlar niye üreme ihtiyacı hissetsin? mazallah soyumuz kurur.

    erkeğin kadına yatırım olarak sunabileceği şeyler arasında da şunlar var: vahşi hayatta aslandan kaplandan, yan mağaradaki hanzodan kadını koruyacağının güvencesini veren atletik fiziki yapı, her durumda işe yarayacak zeka ve bunun belirtisi olan espri anlayışı, ortamların kralı olmasını sağlayacak sosyal beceriler, ileride kadına zulmetmeyeceğinin garantisini veren ruhsal denge, kadına iyi davranacağını belgeleyen empati vs.

    işte alfa erkek meselesi diye gündemimizi meşgul olan hadisenin özü budur. kadın ve erkeğin çocuğa yaptığı yatırımın dengesiz olması ve erkeğin dengeyi sağlamak için kadına başka yatırımlar yapmasıdır.

    denilebilir ki artık taş devrinde yaşamıyoruz. bunlar geçerliliğini yitirdi. o zaman kadının hala çocuk için yaptığı üç temel yatırımın (yumurta, hamilelik, emzirme) hâlâ yerli yerinde durduğunu hatırlatmakta fayda var. bunlar ortadan kalkmadıkça kadınların eş seçimini belirleyen temel motivasyonun da yok olmayacağı açık. ama derseniz ki biz mormon cırcırı mıyız arkadaş, insan ilişkileri çok daha karmaşık, tamam temel doğru ama her zaman bu şekilde işlemez mekanizma. ben de derim ki o zaman haklısınız. elbette, kadının erkekten hem zeki, hem güçlü, hem becerikli olmasını beklemediği ve erkeğin aradaki yatırım uçurumunu farklı şekillerde kapattığı değişik senaryolar vardır. zaten zeka, sosyal beceri, fiziki güç, empati, ruhsal denge gibi unsurların hepsine aynı anda sahip olmak imkansız. kimi kadın aradaki yatırım dengesini kurmak için empatiyi ön planda tutuyordur, kimisi ruhsal dengeyi, kimisi zekayı.

    son olarak, evrimsel psikolojinin eş seçim stratejileri (mate selection strategies) üzerine çıkarımlarını mutlak gerçekler olarak görmemek lazım, bunları hep somut bir gerçek olan ebeveyn yatırımı teorisinin değişik yorumları saymak gerek diyerek noktayı koyayım.

  • ilk sevgilisi ile tüm hayatı boyunca mutlu olmasını istiyorum. bari o uğraşmadan mutlu olabilsin amina koyim.

  • niye ingilizler federeri tutuyor ya da çoğunluk federeri niye tutuyor diye isyan edenler bir alıcı gözüyle baksınlar adama, bu kadar mı estetik olunur, adam rönesans döneminden çıkmış gelmiş sanatını icra ediyor gibi.

  • muhafazakar bir ailenin çocuğuyum. akrabalarımın rahat %80'i ak partili. babam yıllarca asgari ücretle günde 12 saat geceli gündüzlü çalışmış bir ak partili. sn. recep tayyip erdoğanı gönülden seviyor ve aleyhine tek laf dahi ettirmiyor. bense şu anda 20 yaşındayım. desteklediğim ve beni bütünüyle temsil ettiğini düşündüğüm bir parti yok. siyasetle fazla ilgilenmiyorum. babam chp genel başkanı sn. kemal kılıçdaroğlunu hiç sevmiyor, alevilere karşı bir ön yargısı var ve ülkenin çok iyi durumda olduğunu söylüyor.
    bu sabah işim gereği erken kalktım ve dışarı çıktım. adalet yürüyüşü o sırada geçiş yapıyordu. vaktim vardı izlemeye başladım. komşumuz geldi selam sabah sonrasında kendince fikrini belirtip gitti "bir tane doğru adam yok". komşumuz da aynı gelir düzeyine sahip normal bir muhafazakar.
    akşam yemeğinde lafı açıldı. babamla biraz münakaşa yaşadım. başta dediğim gibi partiyle vs. alakam yok ama bu ülkede ana muhalefetin 68 yaşındaki genel başkanı ankaradan istanbula arkasında binlerle yürüyorsa hele bir de bu insanların tek talepleri ve sloganları hak, hukuk, adaletse ayrıca ellerinde türk bayrağı varsa kimse yukarda aktardığım komşumun lafı gibi bir ithamda bulunamaz bulunmamalı. babamı ve babamın düşüncesindeki insanları bu yürüyüşün hangi noktası rahatsız ediyor bilemiyorum. babama da aynı şeyi sordum ama maalesef babam sadece siyasette değil her konuda her zaman haklıdır ve asla başkalarının lafını dinlemez. bu yüzden bağırmaya sen bi bok bilmiyorsun demeye başladı. ben de tamam baba sen haklısın diyip konuyu kapattım. ne yapacaksın babam işte sonuç olarak.

    demem o ki. değil ankaradan istanbula, ankaradan marsa kadar da yürüseniz babamın ve komşumuzun yürüyüşçülere olan bakış açısı değişmez. ama ne zaman daha önceden insanların tepki gösterdiği ve babamın kayıtsız kaldığı bir durum gelir kendisinin canını yakar işte o zaman görün bakın bakalım babam nasıl yerinden fırlayıp ah yandım anam diyor.
    uzun lafın kısası ben chpli değilim, akpli değilim, mhpli değilim, hdpli hiç değilim. ben sadece bu ülkede huzur ve barış içerisinde yaşamak isteyen bir türk genciyim. ve yarın da bu mitinge katılacağım. babama inat.

    çocuklar inanın inanın çocuklar, güzel günler göreceğiz güneşli günler
    motorları maviliklere süreceğiz, güzel günler göreceğiz güneşli günler

    edit: gittim. inanılmaz bir kalabalık vardı. ucu bucağı belli olmayan bir insan topluluğu alana hakimdi. herkesin ellerinde türk bayrakları, atatürk posterleri ve adalet yazıları vardı.onun dışında bir tane bile siyasi parti sembolü görmedim. insanlar umut doluydu ve herkesin yüzü gülüyordu.

  • afedersiniz ama beş senem kaldı. iyiki de almışım. beş sene önce almasaydım evimi, şu anda alabileceğimi hiç sanmıyorum.