ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
bisiklet kullanımının yaygınlaşmaması
-
sebepleri şöyle olabilir,
1.bisiklet aldıktan sonra merdivenler, yokuşlar aşarak ulaştığımız apartmanlarımızda, dairelerimizde onlara yer bulmanın, onları taşımanın zor olması.
2.sürecek yol bulmanın, manyak sürücüleri olan arabalardan kaçmanın, dar yerlerden geçmenin dikkat ve efor istemesi. her yerde bisiklet yolu olmaması ve halkın bir kısmının bisiklet yolunun bisikletler için olduğunun farkında olmaması...
3.bisikletinle çıktığında, arkadaşlarınla oturmak istediğinde ya da kapalı bir yere girmenin gerektiği durumlarda bisikletini bisiklet park yerine ya da herhangi bir yere bağladığında, çok oyalanmamış olsan bile, bisikletini döndüğünde bulamayacak olma ihtimalinin yüksekliği...
(bisikletim kalabalık bir cuma akşamı alsancak kordon'daki bisiklet park yerinden çalındı. bisikleti garajından, apartmanından çalınan arkadaşlarım da var. yani bisiklet hırsızlığı da yaygınlaşmanın önünde engel olabilir.)
4.veee bisiklet fiyatlarının coşa coşa yükselişi...
sinem kobal
-
bir gazeteye verdiği röportaja göre;
'bir sezen aksu olamadıktan sonra neden şarkıcı olayım ki' demiş.
sanki oyuncu olunca türkan şoray oldu.
kendini ne zanediyorsa bilemedim.
damat fincanı
-
ağustos ayında kız istemeye gittik. isteme misteme faslı derken sıra kahvelere geldi. ben tabi heyecanla bekliyorum. acaba sade tuzlu mu yoksa içinde başka mineralleri de barındırıyor mu diye?
neyse kahveyi aldım tabi herkesin gözü üstümde. kahveden bir yudum aldım. yüzümün ekşimesini bekliyor insanlar tabi. ama öyle olmadı normal bildiğin az şekerli kahve. "allah allah acaba anın heyecanı ile tuzun tadını mı alamıyorum" diye düşündüm. bir yudum daha aldım. yooook! bildiğin kahve işte. içtim bitirdim. bu sefer aklıma düştü; "acaba bizim hatun fincanları mı karıştırdı?"
teker teker evdeki herkesi süzüyorum. acaba kime gitti tuzlu kahve diye. herkes halinden memnun.
daha sonra nişanlıma sordum. (evet kızı almıştım olleeey)
-neden tuzlu yapmadın kahveyi?
+ben kezban mıyım lan!
işte ben bu hikayeyi neden anlattım? çünkü kızı aldım oğlum. nişanlıyım ben evde falan kalmadım akıllı olun! *
muharrem ince'nin elini sıkan sandık görevlisi
-
muharrem ince yalova’da oy kullanmak için sandık başına gelirken etrafındaki herkesi o harika gülümsemesiyle selamlar. o esnada bir “canlı” da hemen önünde beklemektedir. muharrem ince bu mahlukun görüntüsüne aldırış etmeksizin elini uzatır. kadın, tam bu esnada, bu ülkede dindarlar tarafından 16 yıldır oluşturulan tiksintinin arayüzü olur.
sadece askerde karşılaşılan olaylar
-
çekilecek 25 metrelik çizgiyi askerlerin boyuyla ölçmek.
bir gün sabah içtimasının hemen ardından bölüğe yeni gelen bi' uzman çavuş "gençler bana 1.80 ve 1.60 boyunda adamlar lazım. boyu 1.80 ve 1.60 olanlar beni şurada beklesin geliyorum ben şimdi" der ve gider.
yaklaşık bi yarım saat sonra komutan gelip sadece 4-5 kişinin kenara ayrıldığını görünce "yok mu lan aranızda 1.80'lik adam. 13 kişi lazım bana. 13 tane 1.80, 1 tane de 1.60 arıyorum. tek tek boyunuzu ölçtürmeyin lan bana" diye söylenir. öndeki birkaç kişiye tek tek senin boy kaç diye sorup 170 komutanım, 1.76, 1.83 vs cevaplarını alınca memnuniyetsiz şekilde içeriye gider bir daha.
allahım merak içindeyim ne olcak acaba, ne yapıyo bu herif falan derken bir daha gelip, beyler aranızda odtülü sinan varmış, gelsin bakayım yanıma deyip yanına çağırır
uzman: sinan sen odtülüymüşsün kafan çalışır senin, benim gösterdiğim kişilerin boylarını topla tamam mı?
sinan: emredersiniz komutanım.
komutan kafasına göre 15-20 kişiyi yanıya çağırıp boylarını tek tek sorar, 1.73, 1.78, 1.84, 1.76... bu sırada sinan da toplamaya başlamıştır. sinan sırayla söylediklerini toplar ve 25.12 diye bağırınca komutan tamam dur fazla oldu, tam 25 olması lazım, 25 olması önemli, napcaz diye sorar ve sinan'ın teklifiyle 1.84lük arkadaşı çıkartıp 1.72lik adamı dahil eder gruba. toplamları tam 25 metre oldu dimi sinan diye de son kez teyit alır sinan'dan ve kenara ayrılan askerelere gelin benle çizgi çekmeye gidiyoruz der. meğer 25 metrelik çizgi çekilecekmiş ve herif bu adamları tek tek yere yatırıp mesafeyi ölçecekmiş.
işin daha da komik tarafı, günün sonuna doğru çizgi çekilmiş, bölüğe geri dönülmüştür. uzman çavuş yanımıza gelerek odtü'lü sinan'a bu iyiliği karşısında jest yapıp çay ısmarlamıştır, tatlı tatlı çaylar içilip muhabbet edilirken sinan'dan o ölümcül soru gelir; komutanım botları çıkararak uzandılar değil mi?
olm yaa ahahahahah
çağrı merkezi diyalogları
-
diyalogda sozlukcu olan call center cali$ani ise, arayan salaktir. diyalogda sozlukcu olan arayan ise, call center cali$ani salaktir. dunya siyah ve beyazdir. sozlukculer beyazdir.
sayaç okuma bedeli
-
2012 temmuz ayındaki elektrik faturasında 0,42 tl iken ağustos ayındaki faturada 0,85 tl'ye çıkan bedel. sayaç okumak mı zorlaştı noldu anlamadım.
jack kirby
-
bu adamın çizdiği şeylere bakıp,”bunlar mı çizgi romanın kralının çizdikleri?” diye soruyorsanız eğer, şunu okumanızda fayda var: https://www.avclub.com/…omics-jack-kirby-1798241329
28-30 ocak'ta erkek yazarları mesaja boğuyoruz
-
bir 17 yaş sendromu.
2001 senesinden beri bozuldu bozulacak aha şimdi bozuldu daha da bozuldu denilen ekşi sözlük'ün düştüğü hale bak lan.
hiçbir fikri olmayıp ekşi sözlük'te yazar olmak
-
benim lan bu.
tek amacım var burda zaman geçirmek. ne aydınlanmaya geldim ne aydınlatmaya.
cem yılmaz'ın hakan hepcan'a verdiği tarihi ayar
-
şuna fenomen menomen diyip sempatikleştirmeyin amk. ergen sürüsünün lideri olur anca. hakan hepcana gülenin hakan hepcan kadar aklı yoktur
oytun erbaş
-
birileri yapar diye bekledim ama çıkmayınca hazır karantinadayız televizyonda yaptığı hataları ve kıvırmalarının bir kısmını video olarak ayarlayayım dedim, bu süreçte tek falsosu türk geni değildir tahmin edileceği üzere:
köpek riskli vs köpek risksiz bağışıklık kazandırır (fazla sallayınca çelişebiliyor insan tabii)
her dediği yanlış çıkan adam (virüs yukarı çıkar)
oytun ve maske (hepa bile korumaz)
nisanın sonunda biter bu iş, en büyük pikini yaptı zaten, en tepede
oytun ve tuzlu su (ben iyi geliyor demiyom)
oytun hoca ile virüsler hakkında sallıyoruz (sözlüde sorsanız kalmıştık eheh)
sallamakta hızını alamayıp kendisiyle çelişmek (türk çayı bu sefer)
oytun - genetik faktörler (anca 10-20 vak'a olur)
tuzlu suyun tuz kullanmaması kişiler için zararlı olmayacağını savunuşu
abartıyorlar komedi bu (ft. canan karatay, yavuz dizdar)
gen baba gen
var olan araştırmaları bilmeyip direkt yok diye hükmederken
daha bir sürü çıkar ama tadında bırakalım:)