hesabın var mı? giriş yap

  • semender den ziyade yağ olarak kullandığı mazot dikkatimi çekti ya da 8 numara motor yağı.
    o daha çok midemi bulandırdı.
    etin tadını almamak için içine her şeyi koydular.
    bir ölü dedesini koymamışlar içine.

  • birbirinden farklı yazılan o kadar çok şey var ki. tümünü harmanlayıp bu işe kalkıştığımızda çoğunun doğru olmadığını gördük. ya da lokasyondan lokasyona, doktordan doktora göre değişiyor da olabilir bilemiyorum. güncel bilgiyi paylaşayım;

    ilk olarak evleneceğiniz, ya da evlilik için izin belgesi alacağınız belediyenin nikah için hangi belgeleri istediğini internet sitelerinden veya bizzat evlendirme dairesine giderek öğrenin. buradaki kritik konu evlilik izin belgesi alınacak olan belediye. çünkü çoğu yerde esas olanın bu belediye olduğu bilgisi yazmıyor. çünkü evlilik başvurusu ikametinizin bağlı olduğu belediyenin evlendirme dairesine yapılıyor. siz farklı bir belediyede bile yapsanız belgeleri buraya teslim ediyorsunuz. dolayısıyla çiftlerden birinin ikamet ettiği belediyeye gidip hangi belgelerin gerekli olduğunu öğrenmekle işe başlamak gerekir.

    genelde vesikalık fotoğraf (sayısı değişiyordur muhtemelen), kimlik fotokopisi (yenilenme süresi 10 yılı aşmış ise kabul edilmiyor, dikkat!) ve aile hekiminden alınacak bir sağlık raporu talep ediliyor. ve tekrar ediyorum, bu belgeler ikamet edilen belediyeye sunulacak olan belgelerdir. nikahı orada yapsanız da yapmasanız da. detaya gireceğim.

    vesikalık fotoğraf ve kimlik fotokopisi işin en basit kısımları. standart şeyler zaten. bunları geçiyorum. önemli olan sağlık raporu. internette (hatta burada da yazıyordu sanırım) çiftlerin aile hekimine beraber giderek raporu alması gerektiği yazıyordu. burada önemli bir nokta var. çiftler aynı belediyeye bağlı lokasyonda yaşıyorsa ve aile hekimleri aynı ise evet bu doğru. ancak farklı belediyelere bağlı yerlerde oturuyorlarsa, aile hekimleri farklı ise herkes kendi aile hekimine gidip raporunu alacak arkadaşlar. biz bu tongaya düştük, siz düşmeyin :) ya da aile hekiminizi değiştirme hakkınız varsa o an değiştirip aynı aile hekimi ile işleminize devam edebilirsiniz. zira değişiklik işlemi çok basit. kimliği verip adres beyan edince hemen yapılıyor. hatta e-devlet üzerinden siz de yapabiliyorsunuz bunu. aile hekimi çiftin her birinden kan testi ve akciğer grafisi istiyor. kadından kan alınmıyor gibi bir durum yok yani. ya da istanbul için bu böyle bilemiyorum. hem kadın hem erkekten kan alınıyor. bu işlem aile sağlığı merkezinde yapılıyor ücretsiz olarak. akciğer grafisi için de en yakın verem savaş dispanserine yönlendiriliyorsunuz. verem savaş dispanserinde bu işlem için ücret alıyorlar. bana garip geldi ama alınıyor bu ücret. istanbul için kişi başı 30 tl ödedik biz. başka yerde ne kadardır bilemiyorum. kan testi sonuçları ertesi güne çıkıyor. isterseniz başka zaman da alabilirsiniz, sorun olmuyor. akciğer grafisi ise aynı gün öğleden sonra alınabiliyor. sonuçların hepsini aldıktan sonra aile hekimine birer adet vesikalık fotoğrafınızı veriyorsunuz. bir sıkıntı yoksa raporu yazıp size veriyor. tabi tekrar yazıyorum, herkes kendi aile hekimine gidip bu raporu alacak :) bu kısım bu kadar.

    eğer çiftlerden birinin bağlı olduğu belediyede nikahı kıyacaksanız işiniz daha basit. elinizdeki belgelerle gidip başvurunuzu yapıp nikah tarihinizi ve salonunuzu belirleyip işleminizi hallediyorsunuz. tabi bir de bu işlemin ücret kısmı var, onu da ödüyorsunuz paşa paşa. o detaylara girmiyorum. zira her belediyenin farklı ücreti oluyor. salona göre bile değişiyor ücret. neyse, başvuru alındıktan sonra işiniz bitmiş oluyor.

    eğer çift olarak nikahı farklı bir belediyede kıyacaksanız... burada işiniz biraz daha çetrefilleşiyor. bir kere yukarıda yazmış olduğum tüm süreci bağlı olduğunuz belediyelerden birinde halletmeniz lazım. tek fark izin belgesi kısmı. bağlı olduğunuz belediyenin evlendirme dairesine verdiğiniz belgeler incelenip başvuru onaylandığında size nikahı kıyacağınız belediyeye vermeniz için bir izin belgesi oluşturuyorlar. bu belge 6 ay süreyle geçerli oluyor. siz buraya sadece evrak ücreti ödüyorsunuz. cüzi bir rakam. ardından çiftlerden biri bu izin belgesi ile 6 aylık süre içerisinde nikahın kıyılacağı belediyeye gidip başvuruda bulunabiliyor. tabi yine ücreti karşılığında :)

    eğer eşiniz kendi soyadını da kullanmak istiyorsa başvuru sırasında bizzat kendisi de orada olmalı. çünkü kendisinden bir dilekçe alınıp soyadını kullanmak istediğine dair başvurusunu ıslak imzalı alıyorlar. bu konu da önemli.

    bendeki en güncel bilgi bu. yeni evlenecek çiftlere hayırlı olsun diyor, kolaylıklar diliyorum.

  • meşhur bir hikaye vardır.

    arjantinli ünlü golfçü robert vincenzo yine bir ödül kazanmış, ödülünü alıp kameralara poz vermiş. ardından klübüne uğramış, eşyalarını toplayıp otoparktaki arabasının yanına doğru yürümüş. o sırada yanına bir kadın yaklaşmış. vincenzo’yu kutladıktan sonra ona küçük bir bebeği olduğunu, bebeğin çok hastalandığını ve hastane masraflarını karşılayamadığını onun her gün biraz daha ölüme yaklaştığını anlatmış bir çırpıda. kadının anlattıkları vincenzo’yu çok etkilemiş. hemen çek defterini çıkarmış ve turnuvadan kazandığı paranın bir bölümünü yazıp imzalamış. çeki kadına uzatmış. o sırada kadına; “umarım bebeğin iyi günleri için harcarsın”demiş. ertesi hafta vincenzo klüpte öğle yemeğini yerken golf derneğinin bir üyesi yanına yaklaşmış ve; “otoparktaki çocuklar, geçen hafta siz turnuvayı kazandığınız gün bir kadının yanınıza yaklaştığını ve sizinle konuştuğunu söylediler.”demiş. “evet” demiş vincenzo, “bunun neresi garip?”, “garip değil tabii ki.” demiş adam, “ama size bir haberim var. o kadın bir sahtekarmış. sizin gibi zengin kişilere yaklaşıp hasta bir bebeği olduğunu söyleyip para koparırmış. korkarım sizden de koparmış.”

    vincenzo şaşkınlıkla; “yani ölümü beklenen bir bebek yok mu?” demiş. “yok”demiş adam. “işte bu hafta duyduğum en iyi haber” demiş vincenzo.

    eğer bir insanı mutlu etmenin bedeli buysa 50 tl ile katılabileceğim kampanya. paylaşmak sizi nedrn mutlu etmiyor ki?

  • bu uygulama denizi temizlemek ya da kökten bir çözüm bulmak için yapılmıyor. şu anda özellikle deniz tabanının dışarısıyla bağlantısı kesildiği için doğal olarak oksijen miktarı da ciddi oranda azalmış durumda. bu yüzden deniz dibine oksijen verilerek canlıların ayakta kalabilmeleri sağlanıyor. bakan da almış eline bir cihaz denize indiriyor -ki senin neyine? o da ayrı mesele.
    keşke burada boş boş yazmak yerine, bu tür uygulamaların nerelerde ne için yapıldığını teknik olarak açıklayacak ve ne derece işe yarayabileceğini tartışacak insanlar olsa.

  • '' almanya'da aileler odanın kapısı açık olsa bile çalıp öyle giriyor. bizimkiler kilitli kapıyı zorluyor lan.''

  • her şey bir friendfeed iletisi ile başladı. ne kadar dalga ne kadar gerçek olduğu bilinmez, birisi sözlükte yazılanlardan dolayı iki polisin kapısına dayandığını iddia ediyordu. önce olayın doğrulanmasına çalışıldı. evet olay doğruydu. sonra olayın niteliği anlaşılmaya çalışıldı. klasik olarak dini değerlere hakaret prim yapar mı hocu olayıydı. buraya kadar olay bilindik bir türkiye hikayesiydi, ekşi sözlük hikayesi değildi.

    sonuçta buraya üye olan herkes, asgari olarak okuma yazma biliyor demekti. yazdıklarından dolayı dava konusu olabileceğini ve sözlüğün kendisini legal planda savunmayacağını da biliyor olması gerekti. malum hukuk ilkesi yasayı bilmek mazeret sayılmaz ve bu bir ekşi sözlük yasasıydı. bireysel bir ihbar ve bununla bireysel olarak mücadele etmesi gereken yazarlar vardı.

    burada tek bir gariplik vardı. savcılık entryi silin dediğinde, yazara danışmadan kendi hukuk gücüne güvenerek hayır çekmeyi bilen site yönetimi, yazarın soruşturma konusu olmasında bahis görmezken, hatta reklamım olcak hafız diye avuç kaşırken, iş o yazara durumu bildirmeye gelince kanun boyle yalanına sığınıyordu.

    zaman geçtikçe hikaye garipleşmeye başladı. çünkü bireysel bir şikayet değil belli bir başlıkta yazan yazarlara toplu bir saldırı vardı. sözlük yazarlarının hiçbir haberi olmaksızın sadece sözlük yönetiminin bilgisi dahilinde, bu işlerdeki inatçılığıyla meşhur biri tek tek ihbarda bulunmuştu. yani olay yazan yazarların bireysel sorumluluğu değil sözlüğün kendisiydi. ama karşı taraf kurnazca davranarak sözlüğe yönelmiyor, yazarlar üzerinden dolanıyordu. ki sözlüğe yönelmesi halinde leoparı karşısına alacaktı. malum leopar ve zebra ekmek kapılarına yönelik en küçük bir riskte hemen ayaklanıveriyorlardı.

    aynı adresden aynı anda 100 istem gelse ddos saldırısı var diye alarma geçen sözlük yönetimi, aynı adresten peş peşe yazarlarına yönelen bu saldırının, bireysel olarak yazarlarına değil bizatihi kendi varlığına yöneldiğini görmüyor, görmek istemiyor ve hala aynı kavalı üflemeye devam ediyordu. hatta daha da korkakcası bunu o yazarlardan saklıyordu. çünkü o yazarlardan hiçbiri arkadaşları, eşi dostu filan değildi. öyle olsa malum alttan haber uçururlardı yoksa canım. onun yerine her zaman yaptıklarını yapıp peşlerine bir sürü fare takılmasını sağlayacak kaval nağmelerini üflemeye devam ediyorlardı.

    şimdi sayısı bilinmeyen, sözlük yönetimince yasalar böyle bahanesi ile kendilerine haber bile verilmeyen sözlük yazarları haklarındaki ihbara istinaden yapılacak işlemi bekliyor veya beklemiyor. sözlük yönetimi bu yol bir kere açıldığında ve duyulduğunda sözlüğün ağzına sıçılacağını anlamıyor bile. tek bildiğimiz aralarında ssg, kanzuk veya onların sevdiği birilerinin, yani yasaların işlemez hale gelmesini sağlayacak birilerinin olmadığı. ha leopar. onun başlığına yakında sakallı bir abi şu bakınızı verecek:

    (bkz: kuyruğunu tutmadan leopar böyle sikilir)

    benim onbinlerce sıradan sözlük yazarından biri olarak bu hikayeden kendi payıma çıkardığım şu: allahı kitabı tık olan ve kendilerini asgari esnaf ahlakından bile azade kıldıklarını cümle aleme ilan edenlerin tek bir fazla tık elde etmesini bile engellemek. olur ya tesadüfen biri bir konuda gugılda sörç yaparken entarime rastlar da siteyi tıklar diye silerim entarilerimi, canım yazmak isteyince yazarım, eğlenmek isteyince eğlenirim, sıfır katkı maksimum keyif. tıpkı as you like it.