hesabın var mı? giriş yap

  • --- spoiler ---

    tek hesapta toplaniyor
    --- spoiler ---

    ondan hic suphemiz yok.

    debe editi : gunumuz turkiye'sinin ozeti spoiler'da bahsedilen 3 kelimeden ibarettir. daha acisi; ekonominin, egitim sisteminin, adalet kavraminin cokusune verebildigimiz tepkinin 4 kelimelik girdi ve o girdiye gosterilen ilgiden daha oteye gitmiyor olmasidir.

  • - okulda bugün ne yaptınız tatlım?
    - tenkyu merimaç demeyi öğrendim.
    - veri...
    - evet. sen bana bir şey verince tenkyu merimaç diyeceğim.

  • benim canımın içi, rahmetli babamdır bu kişi. çocuğu olan anneme aşık olan, bir tanecik canım babişkom. öz babamla hiç alakam yok, 4 yaşındayken annemle ayrılmışlardı. sonra babamla tanışıyorlar, sonra da benimle.

    kendi çocuğunu herkes sever, marifet başkasının çocuğunu evlat diye bağrına basmaktır. 5 yaşında bir kız çocuğunu alıp, namusuyla, şerefiyle hayata hazırlamak herkesin harcı değil muhakkak ki, çünkü kendi çocuğunu herkes sever, başkasının çocuğuna evlat diyebilmek için bambaşka bir insan olmak gerekir. oysa ne basit şey bir çocuğu sevmek ama yok bizim insanımız her konuda olduğu gibi bunda da riyakarlığı doruklarda yaşar, o çok çocuk seven insanlar birden bire çocuğa başkasının piçi yaftasını yapıştırır.

    kendi çocuğunu herkes sever, nasıl bir insan olduğumuzu yaptıklarımız belirler. öyle ben iyi insanım demekle olmaz, kendi vicdanınız için yaptıklarınız sizi iyi insan yapmaz, sadece egonuzu besler.

    benim babam, nurlar içinde yatsın, şu hayatta tanıdığım en benzersiz, en yeri dolmaz, en bambaşka insandı.

    çocuğu olan insan, kadın ya da erkek diye ayırmıyorum, çocuğu olan insandır sadece. bir çocuğu sevemeyecek kadar acizseniz bu çocuğun sorunu değil, sizin kendinizi sorgulamanız gereken bir durumdur.

    debe edit: hepinize çok teşekkür ederim.

  • hakan şükür'ün anlattığı bir hikaye vardı: uğur tütüneker'in jübile maçından önce fatih terim kadroyu yaparken uğur'a "kaç dakika oynarsın?" diye sorup "valla bir 45 dakika oynarım hocam" cevabını alınca "oğlum 45 oynayacaktıysan bırakmasaydın?" demiş...

    son maçta 60 sayı atıp basketbol bırakılır mı lan allahsız!

  • hiçbir süper gücü olmayan batman, çizgi romanların en gerçekçi kahramanlarından biri olarak görülür. uçamaz veya gözlerinden lazer fırlatamaz. suçla mücadele hayali ve milyarlarca doları olan, travma geçirmiş basit bir adamdır.

    bu, onu hayal edilmesi en kolay süper kahraman yapmaktadır. ancak becoming batman: the possibility of a superhero'nun yazarı, nörobilimci ve dövüş sanatları uzmanı paul zehr'e göre, batman göründüğü kadar da sıradan biri değildir.

    ¦ fiziksel uygunluk
    batman gerçek biri olsaydı, gelmiş geçmiş en iyi atlet olurdu. zehr, "o bir nascar sürücüsü, süper güçlü bir dövüşçü, serbest tırmanma ve parkurda yetenekli bir akrobat" diyor. “ama tüm bu şeylerin ustası olmak imkansız. bir maraton koşucusunun halterciden farklı görünmesinin nedeni budur. fizyolojik düzeyde bu disiplinler sizi farklı yönlere çeker."

    zehr'e göre batman'in fiziksel yeteneğini kazanması neredeyse 18 yıl alacaktır ve bunu korumak için günde en az 4.000 kalori alması gerekir.

    ¦ yetenekler
    ancak bu 18 yıl sadece çalışmaktan ibaret olmayacaktır. batman kimseyi öldürmez ve silah kullanmaz. insanları ölümcül şekilde yaralamadan savaşmak çok fazla beceri ve eğitim gerektirir.

    zehr, “fizyolojik olarak stresli bir durumda olduğunuzda motor becerileriniz düşer” diyor. “batman, kazara birini öldürmesine yol açacak motor becerilerinden ödün vermeden mümkün olan en zorlu durumlarda performans göstermelidir. bu çok fazla çalışma gerektirir."

    ¦ yaralanmalar
    batman'i devirecek olan joker değil yaşadığı yaralanmalar olacaktır. zehr, “sürekli olarak dövüşen ve darbe alan biri var” diye açıklıyor. “binlerce küçük ve tekrar eden darbe sorunlara ve başarısızlığa yol açabilir."

    "muhtemelen tendinit, artrit ve kafa travmaları ile uğraşacaktır. sonunda kronik yaralanmalar yüzünden o kadar bitkin olacaktır ki artık rekabet edemeyecek hale gelecektir."

    giysisinin kendisini koruyacağını düşüneceksiniz ancak "kevlar yelek giyerken bile vurulmak kemiklerinizin kırılmasına yol açacaktır."

    ¦ uykusuzluk
    batman, gündüzleri milyarder playboy bruce wayne, geceleri yarasa gibi giyinen bir adamdır. bu, ona uyumak için vakit kalmaması anlamına geliyor. zehr, "uykusuz kişilerde bilişsel esneklikte azalma görülür" diyor. “eleştirel düşünme becerileri o kadar iyi olmaz ve hafıza sorunları yaşarlar.”

    batman gün içinde kısa bir uyku çekebilir ama bu sadece kısa vadeli bir strateji olur. zehr, “omuriliğin refleksler için uyarılabilirliği de dahil olmak üzere her türlü organ sistemi, gün ışığına dayalı sirkadiyen ritimlere bağlıdır” diyor. "bizler hayvanız ve hayvan olarak hava karardığında uyumamız gerekir."

    ¦ kimliğini gizli tutmak
    batman olmak, akıl hastası insanları yumruklamaktan daha fazlasını içerir. kimliğinizi bir sır olarak saklamanızı da gerektirir. zehr bunun, sadece pratik açıdan değil aynı zamanda sinirbilim açısından da zor olduğunu belirtiyor. "beyin görüntülemelerinden, doğru söylemenin yalan söylemekten daha kolay olduğunu biliyoruz. yalan söylemek, beynin farklı bölgelerinde daha fazla aktivite gerektirir çünkü yalan söylerken, yalanı ve gerçeği aynı anda düşünürüz."

    "batman gibi biri için bu büyük bir sorun haline gelir. çünkü beyni diğer tüm aktivitelerde çok fazla çaba harcamaktadır. kimliğini gizli tutması son derece zorlayıcı olacaktır.”

    sonuç: batman, sıradan bir insan olsaydı uykusuz yaşamı ve haydutlarla girdiği sayısız mücadele, gotham'ı güvende tutamayacak kadar yorgun olmasına neden olurdu. bu da, batman'in süper güçleri olmadığı düşüncesini ve en kolay dönüşmeyi hayal edebileceğimiz süperkahraman olduğu fikrini çürütmektedir.

    kaynak: science focus

  • tüm zamanların en güzel rap albümlerinden biri. açılış şarkısının* girişindeki "bring the motherfucking rockers" sözleri, bunun rock müziğe karşı olan bir yapıt olduğu düşüncesini doğurabilir, ancak "enter the wu-tang (36 chambers)" rap'ten nefret eden diehard rockseverlerin bile kolayca benimseyebileceği derecede sert, 'rock' ve başarılı bir albümdür. şu muhteşem şarkılardan oluşur:

    1. bring da ruckus
    2. shame on a nigga
    3. clan in da front
    4. wu-tang: 7th chamber
    5. can it all be so simple
    6. da mystery of chessboxin'
    7. wu-tang clan ain't nuthing ta f' wit
    8. c.r.e.a.m.
    9. method man
    10. protect ya neck
    11. tearz
    12. wu-tang: 7th chamber - part 2

  • sinemanın ilk çıktığı yıllarda "neliği" üzerinde çok durulmamıştır. genelde edebiyatın ve tiyatronun bir şekilde devamı ölçüsünde kendi hayatını idame ettirmeye çalışmıştır. ilk dönem yönetmenleri sinema hakkında farklı fikirlerde düşünsede hepsinin müşterek buluştuğu nokta amerikan dili klasik anlatımı üzerinde hemfikir oluşlarıdır. sinemanın "neliği" üzerine düşünme felsefe ve sanat alanında genel olarak 2.dünya savaşından sonra başlamıştır. entelijansiya arasınadaki düşünme serüveni sinemanı ilk yılarından 2.dünya savaşı sonrasına kadar pek yoğun değildir. o zamanlar halklar tarafından sinemanın bir eğlence aracı olduğu ve hükümetler nazırında ise sinemanın propaganda aracı olarak görülmeteydi.hatta ünlü dil filozofu wittgenstein bile sinema hakkında güzel bir eğlence aracı olduğu hakkında bir takım şeyler söyler. ikinci dünya savaşında sonra sinemanın ontolojisi hakkında düşünme serüveni ciddi manada ele alınmaya başlamıştır.bu düşünmenin serüveninin kökenlerini aramaya 1920'de başlayan üç tür sinema akımından bahsedebiliriz. aslında bu sinema türleride bir şekilde klasik dil anlatımı üzerinde birbirlerine yakın görüş birliğine varmışlardır ama kendilerini ve geleneklerinin etkileri ile bu klasik anlatım dilini el yordamıyla "aşındırmışlardır". bu sinema akımları alman dışavurmculuğu, fransız izlenimciliğive katıksız sinemadır yani pure cinema. bu akımlar arasında klasik anlatım dilini aşındırma ve biçim-içerik bakımından yeni şeyler denemesiyle bu sinema akımı önemlidir. bu akım öz olarak klasik anlatı biçimine karşı çıkmış ve sinemanın tiyatro, edebiyat gibi sanatların bir uzantısı olduğunu kabul etmemişlerdir. sinemayı mücehhez ve münferit bir sanat olduğunu, görsel sanatlar içinde ayrı bir yeri olduğunu söylemişlerdir. bu büyük retleriyle deneysel sinemanın öncülü olmuştur ve sinemanın sadece "hikaye anlatma" aracı olmasından başka olarak sinemanın ontolojisine üzerine düşünme ve bakir bir sanat olan sinemanın imkanı üzerine sinemacılara geniş bir alan açtığını düşünüyorum.

    pure cinema'nın üzerine yükseldiği üç sac ayağı vardır. hareket, zaman ve kompozisyon. hareket ve zaman biliyorsunuz ki deleuze'ünde sinema kavrayışı içinde oluşturduğu iki adet bloktur. aslında bu kavramların üzerine gitmeleri belkide sinemanın çekirdeğine yapılan hakikatli soruların ortaya çıkmasınada vesile olmuştur diye düşünmekteyim. tarkovski 'nin sinema için "zamanı mühürlemek" tabiri kullanmıştır. belkide sinemaya "zaman" sanatı desek çok abes olmaz. pure cinema bu kavramların içini doldurmuş desek abes olur ama en azında karınca misali bir işlev görmüştür. bu akım zaman içinde gerçeğin geleneksel bir imgesine seçenek olmuştur ve klasik anlatı sinemasına bir alternatif olduğunu söylemiştir dziga vertov .

    bu akımın önemli temsilcileri walter ruttman, jean vigo ve dziga vertov dur.

    pure cinema kavramı günümüzde sinemanın sıfır noktası olarakta adlandırabileceğimiz sinemanı en saf ve yalın halde bulunduğu sinema hakkında kullanılmaktadır lakin bu kavramı macar film eleştirmeni a.kovacs'ın "moderni seyretmek" kitabında kullanmaktadır ve o dönemi bu kavram ile isimlendirmektedir.

  • pek ünlü olmadığı dönemlerde bodrumda müge anlı ile voleybol oynamışlığım vardır.

    sağa sola kaçan topları gidip bulur gelirdi. o zamandan belliymiş.