hesabın var mı? giriş yap

  • seri halinde okunursa eglenceli:

    - bir arkadasin dogumgununu taksimde kutlamak icin evden cikildiginda apartmanin otomat isiklarinin bozuk oldugunun gorulmesi

    - ayni katta karanliktan inanilmaz korktugu sesinden belli bir kadinin sizin evden ciktiginizi gorup/duyup "pardon ben cok korkuyorum benim elimden tutup beraber asagi inebilir miyiz" demesi

    - kadinin elinden tutup 3 kat indirilmesi

    - giris katina gelip de disarinin isiklari sayesinde elinden tutup 3 kat indirilen korkak teyzenin ajda pekkan oldugu anlasilmasi

  • sevgili ömer;

    ben sana 12 yıl uzak olan bir abin. merak etme kardeşim. bu acın da unutulacak.

    şunu bilmeni istiyorum ki bu karşılaştığın davranış büyüyünce ortadan kalkmayacak. koca koca hanım kızlar ufacık hataların yüzünden en olmadık yerde en olmadık şekilde dirseklerini tutup ''bana ne?'' diyecek. dans etmeyecek. buluşamayacaksın. telefon faturaların artacak. sinirden etrafa çatıp olur olmaz insanları üzeceksin. karşılaştığın bütün bu zorluk, bütün bu çile bir bukle gülüş, iki tutam şampuan kokulu saç ve sıcacık bir sarılmayla geçecek. böyle de ilginç bir yapımız var. bu yapıya bianen hanım kızlarımızın tamamı ama tamamı yaptığın tüm hataları , kendi hatları yüzünden yapmış olmana rağmen yüzüne vuracaklar. bana böyle böyle dedin diyecekler. ama sen ''sen de şöyle yapmıştın'' dediğinde ''eski defterleri açmayalım'' diyecekler. bu yüzden bir tavsiye istersen o sıktığın yumruğu, dilinin ucundaki kötü sözleri söyleme.

    bir de o silgiyi parçalayıp parçalayıp sağa sola atma.

    abin jimmy.

  • töbe töbe. çok mal lan bu nasa.

    la tabi gidebilirdik. o yol yapılırken mıcırı, asfaltı kamyon çekmedi mi amk? greyder tesviye yapmadı mı?
    bunlar gittiyse araba da gider.

  • şimdiki halini almasında rolü olan insanlar hiç aklınızın ucundan geçmeyecek yaratıcılık ve cesaretlerde bulunmuşlardır.

    öncelikle 1898'de wright kardeşler bisikletleriyle uçması gereken bir nesnenin nasıl hareket etmesi gerektiğini keşfetmişlerdir. tıpkı bisiklet gibi sağa sola yatabilmeliydi. tabii ki bu sonradan x-y-z düzlemlerini destekleyecek şekilde aşağı yukarı da inebilmeliydi. bisikletten akıllarına gelmesi çok şaşırtıcıdır.

    sonrasında 1920'ye kadar uçaklar şimdiki kadar yüksek uçamazdı ve ilk defa amerikan ordusunda görevli bir test pilotu (binbaşı rudolph william schroeder), ben bugüne kadar çıkılmış en yüksek yükekliğe çıkacağım diyor ve o güne kadar everest'in tepesinden (8,8 km) daha yüksek bir seviyeye çıkabilmiş hiçbir uçak ve pilot olmamıştır. o zamanlar uçaklar şimdiki gibi kabin halinde değil, üstleri açık, bu nedenle yukarıdaki doğa şartlarından direkt olarak etkileniyorsunuz.

    işin tehlikesi de doğa şartlarıdır. yukarıya çıktıkça oksijen seviyesi düşüyor, sıcaklık aşırı düşüyor (-60 santigrat), ve yaşanmaz hale geliyor. schroeder, 7 mil yüksekliğe çıkar (11 km), fakat muhtemelen çıkışı kolay olmamış olacak ki oksijen eksikliği için yanına aldığı oksijen tüpleri biter. hortumunu çıkartır, yüzünü gözünü açar ve -60 derecede göz bebekleri anında donar. schroeder bayılır ve uçak düşüşe başlar. uçak 6 mil (9 km) düştükten sonra oksijen seviyesi de yeterli olduğundan pilot ayılır ve yere inmeyi başarır. o güne kadar çıkılmış en yüksek noktaya çıkmıştır, hem de kabinsiz olduğu için basınç ve sıcaklık dengelemesi yapamayan bir açık bir uçakla.

    schroeder 'in bu denemesinden sonra amerikan ordusu işe koyulur ve şimdiki gibi alüminyum kabinden oluşan uçakları yapmaya başlar. alçak basınçtan korunmak için, yeni kabin basınç dengesini motorlara giren yüksek basınçlı havayı nemli şekilde içeri verir ve yolcular hiç yerden ayrılmamış gibi hissederler.

  • ekonomisi yerlerde surunen afrika ulkelerinden yilda 500 milyar dolar harac aliyor denmi$ fransa icin. o ulkelerden degil yilda, yuzyilda toplayamazsin o parayi. fakat okuduguna sorgulamadan zart diye inanmak insanin icini ferahlatir tabi. serin serin boyle.

  • "bu arabanın bir huyu var, önünde araba görmek istemiyo."

    dayım, 2008

    "arka lastik beni geçmeye çalışıyo"

    dayım, 2010

    (bkz: aman dayı)