hesabın var mı? giriş yap

  • yo yo gol atan futbolcu gibi değildir bu adamın hissettikleri, yaşadıkları. 25 metreden sert ve falsolu vurduğu şut direkte patlamış, seyirciyi gaza getirmiş, rakip defansı korkutmuştur artık bu oyuncu. vuruştan sonra şannsızlara, ezilmişlere sıcak bakan bütün insanlar bu topçuyu destekler. izleyen herkes "ah koçum bi dahaki sefere, zaten bu da harikaydı, arkandayız, seninleyiz" mesajını verirken, top direkten döndükten sonra bir saç düzeltme, bir dudak bükme, kafayı hafif yana çevirme, talihe küsme hareketleri görülür ki bu oyuncuyu daha da yüceltir.

    o şuttan sonra kafasını yavaşça öne eğip defansa doğru yavaşça hareketlenirken herkese yeni ümitler doğurur, koşmaya başladıkça siyah beyazlaşan ekranda kalan tek renk o futbolcudur. sımış olduğu yumrukları, geniş omuzları ve kendinden emin koşuşuyla görev yerine dönerken kendisine çarpan omuzları hissetmez.. kader ona vurmuştur ama yıkamamıştır... artık daha kararlı daha isteklidir. parmak uçlarında koşacak bir aslandır adeta.. o emindir herkesin kendisine baktığından ve inandığından... o sırada kendisine seslenen takım arkadaşına kulak verir:

    -pas versene ororspuuuuu çocuğuuuuuuuuuuuu

  • "buse terim bir sabah kötü bir rüyadan uyandığında, kendini yatağında hiç takipçisi olmayan bir instagram hesabına dönüşmüş olarak buldu."

  • ilk dikkat çeken nesne tabiki evden getirdiğimiz sandviç/ekmek arasını hangi nesne ile kapladığımızdan belli olur.

    nasıl mı? şöyle ki, eğer getirdiğimiz şeyi gazete kağıdına sarmıssak bu ekmek arası bilmem ne olur, yok eger, getirdiğimiz şeyi jeletinli aluminyum folyo ile kapladıysak o zaman bu sandviç olur. normalde ikisi de beslenme saatinda karın doyurmaya yarayan yiyecektir ama aradaki ince farki olusturan nesne aluminyum folyodor. daha bi filmsel yiyecek moduna sokar ekmek arasını. halbuse o da ekmek arası bu da ekmek arası, ama arada super bir fark olusturur gorsel olarak.

    işte bu durum, zengin ile fakir arasındaki statuyu gosteren durumdur. folyo sahibi çocuk zengin, gazete kagıdı sahibi cocuk fakirdir.

    onemli not: eger gazete o günün gazetesi ise, cocugumuz orta hallidir. yok eğer gazetenin spor sayfasinda hami mandiralinin shalkeye gittiğinden bahsediyorsa durum fecidir...

  • şüphesiz;

    -hahaha merhaba başkanım.
    -ne o lan bayrammı var?
    -seni uğurluyoruz ya başkanım bundan iyi bayrammı olur.yalnız sizden bir ricam var babama selam söyle oda gideceğin yerde.
    -ben ananın bulunduğu kısma gidiyorum ona söylerim.

    (bkz: üç kağıtçı / kemal sunal)

  • aha budur

    lan gugılda örümcek diye aratınca bir tane bile resmi çıkmaz mı. yok arkadaş çıkmıyor. sanki hepimizin evinde karadul, tarantula var amk. niye kimse sallamıyor olm bu hayvanı. türkiyede istisnasız her evin demirbaşı olan bu hayvandan neden kimse bahsetmiyor çıldıracam.

    lan var ya bu hayvancağızı keşfetmemişlerdir bile ha. latince adı bile yoktur garibimin. o derece siklenmiyor, hayvanlar aleminin mustafa akbaba'sı :(

  • istanbul'un simgesi ne zaman duvarda biten çiçekler oldu dediğim olay.

    ankara'ın simgesi dinozorlar kalkınca bir şey olmadı, rahat olsunlar.

  • insanları bırakın binlerce günahsız canlının, ağaçların yok olduğu bir afette bile birkaç fosil beyinli ırkçı çıkıp yunanistan yıkılsın, hepsi gebersin yazabiliyor.

    sizin gibi herkesi düşman gören zihniyet yüzünden bugün türkiye'nin imajı yerlerde. (bkz: yurtta sulh cihanda sulh) diyen bir önderin adını ağzınıza almayı dahi haketmiyorsunuz siz.

    inandığınız allah gerçekten varsa sizi ıslah etsin ne diyeyim.

  • anneni umarım; annen 50 yaşındayken kaybetmezsin. içimden öyle geçmesede ama insan diyor ki; düşmanımın başına vermesin.
    o zaman etrafındakiler soracak, kaç yaşında? diye. yutkunup söyleyeceksin. sonra karşındakiler de vah vah pek gençmiş diyecekler.
    dışarda pazarda, avm'lerde, markette, hastanede anneleriyle çocuklarını göreceksin. hem de onlar senin 51 yaşında kaybettiğin annenden 10'larca yaş büyük.
    3 gün önce 7 ay oldu. trollüğün bile bir adabı olmalı ya.

    tanım: gerek duymuyorum. istersen şikayet et.

    bu entryden sonra gelen mesaj kimden geldiğini söylemiyorum:

    --- ---

    senın ıcınden gecenler yuzunden benım de sıkımde degıl artık ne yasadıgın. kusura bakma demek ıcın yeltenmıstım ama okuyunca vazgectım.

    ben burda 30 bın kısının özel hayatını tek tek arastırıp ona gore baslık mı acıcam lan.

    senın annene bı laf mı etmısım? şunun babası artık ölmeli mi demısım? hayır.

    şimdi o sıkık duyargaçlarını al ve gıt
    --- ---

    allah'a havale ediyorum şerefsiz seni ya da neye inanıyorsan, buraya ara ara gel ve bak. o duyargaçlar bir gün seninde olacak.

    edit: imla

  • kommunist manifesto'da "dangerous class" -tahminen viktoryen whig edebiyatina bir gonderme olarak tirnak icine alinmistir- ve social scum olarak tanimlanmis sinifsal parca/fraksiyon.

    marx ve engels'e gore eski duzenin bir kalintisidir- ve buyuk ihtimalle scum bu nedenle kullanilmistir. hem en asagilik noktayi, hem de kalinti olma durumunu temsilen.

    ne var ki yedek isgucu ordusu uzerine fikirleri daha olgunlasmamistir marx'in, bu baglamda lumpenproletaryanin aslinda bir kalinti degil, bizatihi kapitalist uretim biciminin yeniden uretiminin bir ogesi oldugu goz ardi edilmistir. belki kapital'in ucuncu cildinin sonunda goz atabildigimiz siniflar uzerine bolumu tamamlayabilseydi daha acik bir tanima ulasabilirdik.

    o nedenle daha saglam bir arguman lumpenproletarya'nin isci sinifinin durak noktalarindan birisi oldugu, nasil kati olan hersey buharlasiyorsa, isci sinifinin da -oznel olarak degil, ama nesnel olarak- lumpenproletaryaya donusmesinin kacinilmaz oldugudur.
    suc ve kriminal fikrin olusumu, buna ilaveten kapatilmanin genellesmesi, bu donusumun olmazsa olmaz parcalaridir.