hesabın var mı? giriş yap

  • askerden dönüp işsiz kaldığım zamanlarda çok kez yaşadık biz bunu. defalarca masa altından para uzattı bana.

    sonrasında ne mi oldu? evlendik.
    şimdi tüm hesapları ben ödüyorum.

  • arkadaşımın bir dergide okuduğu makaleden bir anısını bana anlattığı ikimizinde gözlerimizi dolduran büyük mü büyük futbol efsanesi amca.

    kariyerinin son demlerinde hollanda ile kuzey irlanda karşılacaktır. basın toplantısında kendisine gazeteciler birazda iğnelercesine "artık futbolunuzun eskisi gibi olmadığı açık sanırım sizde johan cruyff'un dünyanın en iyi futbolcusu olduğunu kabul ediyorsunuz" tadında bir sonu yöneltmişlerdir. best'in cevabı ise "maçta topu onun beşliğinden geçirdiğimde kimin daha iyi futbolcu olduğunu hep beraber görecez sizi zibidiler" tadında bir ayar vermiştir. velhasılı maça çıkılır maç esnasında bir pozisyonda best iki futbolcuyu çalımlar ve bomboş kanatta ilerlemeye başlar önü açıktır gol pozisyonu vardır fakat birden dönüp tam ters cruyff'un olduğu kanada doğru ilerler topu cruyff'un beşliğinden geçirir ve sağ elini tribünlere doğru kaldırarak durmadan yoluna devam eder...

    sanırım hakkındaki tribünlerin sloganı herşeyi en güzel şekilde özetliyor;

    maradona is good, pele is better, george best

  • işyerinde, mutfak işlerinden sorumlu tonton ablamız soruyor:

    - siz nereliydiniz?
    - istanbul.
    - yok yok. aslen yani. anne baba dedeniz hepsi istanbullu mu?
    - zamanında anne tarafı saraybosna'dan, baba tarafı iran'dan gelmiş.
    - olsun. insan olması önemli.

    mordorluyum dedim sanki ablaya.

  • bunların ağzından hırsız kelimesini duyunca katıla katıla gülüyorum.

    tanım: rüyalarını sözlüğe yazan ak-gezen başlığı.

    edit: başlık sanırım başıma kalmış. (bkz: swh)

  • amazon ormanlarinda tukenmis bir halkin dili.
    ve belki dunyanin en yalniz adami aurá 'nin.
    gorsel- 1

    35 yil once brezilya'nin kuzeyinde pará'da, amazon ormanlarinin derinliklerinden iki adam cikagelmis.
    kayip bir kabilenin son uyeleri oldugu anlasilan bu iki adama, aura ve aure demis yetkililer.
    gorsel 2
    gorsel 3

    civardaki obursu yerli halklar, kabileler az bucuk biliniyormus. ama bu ikisinin konustugu dili kimse anlayamamis.
    dil uzmanlari getirmisler. bunlar uzak, kucuk yerli kabilelerin dillerini bile konusabiliyormus. ne var ki, onca yillik egitimleri, devirdikleri onca lugat, o kadar bilgi dagarcigi, bu iki yabani adamin dilini cozmeye gelince pire olmus, bit kadar olmus, gozden kaybolmus.
    gorsel 4

    yetkililer, iki yabani adami 87'de ormanda ortaya cikislarindan itibaren o toplama kampindan bu toplama kampina surukleyip durmus .
    ama uyum saglayamamis, yerlesik yasama gecememis ikisi de.
    sonra bir dil uzmani gelmis, kendini konuya vakfetmis. onlarla zaman gecirip, dogaya cikip, kaynasmaya calisip epeyce sozcuk ogrenmis. kayda 800'e yakin, baska ornegini gormedikleri sozcuk gecirmis.
    yerli dillerinde sikca goruldugu uzere, bunlarin cogu hayvan, bitki, meyve adlari. cok azi eylem, baglac.

    aure, sanki abisiymis gibi ardina saklanmis aura'nin. pek iletisim kuramamis oburku insanlarla. aura, onu kollamaya calismis.
    gorsel 5
    yillar sonra sancidan ayaga kalkamaz olmus. bir suru macerayla buyuk kente hastaneye goturmusler. son evre kanser.
    kisa bir tedavi sonrasi gocup gitmis.
    gorsel 6

    simdi aura, ihtiyar, topal bir adam olarak bir kulubede boncuk diziyor. goge bakiyor. hamaginda uyuyor.
    gorsel 7

    arada cikip konusursa da kimsecikler anlayamiyor. zaman zaman ugrayan o dil uzmanini saymazsak.
    kameraya cekerken vefat eden arkadasini soruyorlar. kendi dilinde bir meyve ismi, kus ismi soyleyip gokleri gosteriyor.

    surada ise insana dokunan bir sahne: aura nin yalnizligi
    yalnizliktan catlayacak gibi oldugu bir gece, gidip kampta onune cikan kim varsa iletisim kurmaya calisiyor.
    ama oburleri hadi oturup dinleseler, agzindan cikan tek sozcugu bile anlayamiyorlar.
    aura oyle bunalmis ki. oyle daralmis ki. anlatiyor, ciziktiriyor, soyluyor, konusuyor, soruyor, anlatiyor.

    belki dunyanin en yalniz adami simdi. orada, amazon ormanlarinin kiyiciginda.
    virane bir kulubede kimsenin isitemedigi, kavrayamadigi seylere cenesini yoran. asla anlasilmayan.
    gunun sonunda kimsesizligin, yankisizligin, yapayalnizligin icinde gozlerini yumup sabah dogacak gunu bekleyen topal ihtiyar.

    oykusunun tamami:
    nhk'nin belgeseli

    not: okurlardan, dostlardan gelen elestiriler uzerine buraya kisiel bir not birakiyorum. yukariki yaziyi hakkiyla cikaramamisim. aura'nin yalnizligini dosdogru anlatamamisim. temel noktalar eksik kalmis (neden geri donmemisler? kabileye n'olmus? nicin portekizce ogrenmemisler? vesair ilk akla gelen sorularin yanitlari gibi) bazi yerlerdeyse lastik gibi uzamis duygusallik. bunlar icun ozur diliyorum.
    tabii bunun kendimce nedenleri var. atalar "demir tavinda dovulur" demis. tavini kacirinca, soguk demire vura kira sekil veremiyorsun iste. gunluk akis suresinde aklimda kalmis, belki kenara konu basligi not dusulmus vesair mevzulari hastayken yatakta, ucus beklerken, uykum kacinca filan fismekan dizebilmisim vakit darliginda. o da anca bu kadar olmus. tabii atalarin her seye bir lafi var, "osuruklu gote cavar ekmegi bahane" diye de bosa dememisler. neticede bu yazilar bu vaziyete gelmis. bakalim duzeltebilicez mi hayirlisiynan.

  • "hamsi bu sıralar çok trend" diyen bir insan. mevsimi geldi filan diyoruz biz ona halk arasında allahım yarebbim.