hesabın var mı? giriş yap

  • bir dolu safın ekşi sözlük şikayet butonunu kullanmasına vesile olmuştur. hukuki yola başvuracağını söyleyenler, olayı ciddiye alanlar, aptal aptal konuşanlar. sizin keyfiniz için ben 80 adet mail okumak zorunda mıyım? başvuranların bir kısmının sözlük yazarı olduğu düşüncesindeyim ayrıca.

    şu ana kadar iki şikayetçi facebook hesabını deaktive ettiğini belirtti.
    ayrıca 25i üzerinde(bunu da saymayı bıraktım) şikayetçi, oltaya geldiklerini anladıktan sonra özür mektubu gönderdiler, kendilerini takdir ettim.
    bir şikayetçi internette başka bir sitede kendisini sapık dolandırıcı diye afişe edildiğinden bahisle, o siteyi de kapatın diye talepte bulundu.
    okuduğum kadarıyla(artık okumuyorum) üç şikayetçi ana avrat dümdüz gitmiş, bir adet ölüm tehdidi, bir adet "anasını göndersin" talebi bulunmakta.

    sayı 80' in epey üstüne çıkmış durumda. (400' ü çoktan geçti sanırım an itibariyle)

    bu yazıyı okuyabilecek kadar başlığı takip etmiş sayın şikayetçi okurlar. allah aşkına hemen atlamayın, herkes kendi profilini görüyor, kimsenin bir başkasını afişe ettiği filan yok. şikayetlerin bir kısmı o derece komik, hatta bazıları o kadar feci ki, kitap yazsam en çok satanlara girer eminim.

  • nerde oğlum bu güneş? saat 8 oldu güneş yok lan! sizin yüzünüzden her gün geç kalıyorum. böyle saçmalık mı olur, gece yatıyom gece kalkıyom, güneş efendinin ancak keyfi oluyor da 8den sonra doğmaya başlıyor.

    gece gözümü açıyorum, lan niye uyandım gece gece, akşam çayı fazla kaçırdım heralde diye düşünürken alarm çalıyor meğer sabah olmuş.

    21 aralık’a kadar asker gibi şafak sayıyorum, en azından dipten dönelim diye, 20 aralık’ta şafak doğan güneş diyorum o güneş bile doğmuyor.

    psikolojim bozuldu, çok gerginim çok.

  • eskilerin motive etmek amaçlı yaptığı eylem(di).
    kesinlikle motive etmiyor, tecrübeyle sabit. peki ne yapıyor, yazayım.
    * bir süre sonra kimsenin sizi başkasıyla kıyaslamasına gerek kalmıyor. siz kendinizi kıyaslamaya başlıyorsunuz. bunu tetikleyen de elbette beslendiğiniz ilk kaynakların -anne, baba, anneanne, dede vs- sizi sürekli başkalarıyla kıyaslaması.
    * her yaptığınız ya da yapmaya giriştiğiniz işte referans noktanız kendiniz değil o kıyaslandığınız kişi(ler) olmaya başlıyor.
    * zamanla hiç son bulmayacak ya da çok ama çok zor sonlanabilecek bir "yetersizim, başarısızım, hiçbir zaman onlar gibi olamayacağım" hissi yapışıyor ve kalıyor. yaşınızla ve başarılarınızla birlikte azalıyor ama ne yaparsanız yapın bir işi başkalarının başarı olarak kabul etmesi kendinizin başarı olarak kabul etmesinden daha önemli oluyor.
    * bu "yetersizim, başarısızım" hissi elbette yaşamınızın her anına yayılıyor. zaten ebeveynlerin çocuklarına davranışlarını ayarlarken akıllarından çıkarmamaları gereken en önemli noktalardan biri şu: ona sarfettiğiniz bir sözcük, ona karşı yaptığınız kaba bir davranış sadece o anda ve o davranışta etkisini göstermez. başka pek çok ana ve alana yayılır. örneğin arkadaşlık ilişkileriyle ilgili kırıcı bir sözünüz ya da kıyaslamanız hooooooop bir bakmışsınız çocuğun gün içinde yaptığı herhangi bir şeyi de -yemek yemesini, ders çalışmasını, yazı yazmasını, sohbet etmesini vs.- etkilemiş, sekteye uğratmış. zaten o sebeple psikologlar, eğitimciler ısrarla söyler ve vurgular: "eleştirecekseniz o andaki davranışı üzerinden eleştirin, cümleleriniz kişiliğini zedeleyecek sözcükler içermesin."
    özetle, başkalarıyla kıyaslamak bir ebeveynin çocuğuna yapabileceği en büyük kötülüklerden biridir ve çocuk hakkı ihlalidir.

  • bir kaç yıl önce(2018 veya 2019 hatırlayamadım tam) , gecici olarak istanbul anadolu yakasında bir benzlikte pompacılık yapıyordum. biraz mental açıdan kötü dönemlerimdi. neyse

    bir gün ümit bey geldi.kibar bir şekilde hal hatır sorup, istediği miktarı söyleyip markete yöneldi. açık kahve(veya koyu lacivert ) rengiydi sanırım, bir bmw ile gelmişti. verdim benzinini, beklemeye koyuldum.

    hava buz gibi. ellerim donmuş. ümit bey karşıdan geliyor. elinde, starbucks makinesinden alınmış koca boy kahve. yüzünde bir gülümse ile bana uzattı ve "afiyet olsun" dedi..

    uzun zamandır düşünürüm. o kahveyi benim için mi almıştın ümit bey, yoksa tadını beğenmeyip de, çöpe gitmesin bari deyip mi verdin bana :)))))

    her durumda da klass bir insan. o an beni çok mutlu etmişti.işi rast gitsin...kahve + mütevazililiği

    not : o makineyi her gün görür, bazen canım ceker ama kazandığım paraya göre lüks kaldığından almazdım hiç. sizin sayenizde ilk kez o gün içmiş bulundum :)

    edit : ümit bey twitterda bir yazarımıza cevap vermiş entry e dair : "bunun redbull, kola, dondurma, bisküvi versiyonlarını da duyabilirsiniz. insanların enerjisi ve iletişimleriyle alakalı biraz anlık gelişen rutin refleksime dönüştü sanırım"

    edit : sene eklendi.

    edit: tamam arkadaşlar. en güçlü ihtimaller. 1.bana aldı 2.aslında kendine aldı ama beni görünce içinden bana vermek geldi o an. :) ya önemli değil. o an çok mutlu olmuştum.

  • mesleğinin gereğini yerine getiren kişidir.

    bu adamın mesleği ne güzel arkadaşım? diş hekimi. diş cilacısı, diş fırçalayıcısı, diş müteahiti vs değil. diş hekimi. hekim nedir? doktor. peki doktora bir doktor bre doktor gel beraber doktor doktora dolaşalım dese burada bir sorun olur mu? olmaz.