hesabın var mı? giriş yap

  • ufacık çocuk, altına sıçabilir, o yüzden yolculuğa çıkmadan önce bir önlem alayım vs gibi düşünmeyen yazarın şikayeti.. kendi çocuğunu düşünme, thy düşünsün ama. çünkü para verdin.

    biz'de böyle. çocuk yaptıysan, her şey senin için düzenlenmeli. çocuk yaptın çünkü.

    "oğlum korkup ağlıyor, sorun değil." belki diğer para veren yolcular için sorun olur ağlama gürültüsü ama bilemedim ?

    edit : okuma özürlü yazarlar, kıyafet değil, çocuk bezli gibi mesaj atıyor. yazdığım yazıda kıyafet ile ilgili bir şeyden bahsettiğimi sananlar ne ile besleniyor çok merak ediyorum.

  • başkası anlatsa ütopik bir karakter olduğunu sanacağım ama bugün bizzat kendisiyle tanışıtığım hoca.

    bildiğin elinde bir kutu kuru pasta ve tepsiyle geldi. hevesle herkesin sırasına çayları ve plastik tabaklarda servis ettiği kuru pastaları, un kurabiyelerini bıraktı. sınav erken olduğundan "kahvaltı yapmamışızdır" diye düşünülmüş.

    bana 6 yıllık yüksek öğrenim hayatımın en kötü geçen vizesini yaşatacak sorular sormuş olmasına rağmen şu an hiç kızgın değilim kendisine. aksine sarılasım var.

    buradan bütün akademisyenlerin kendilerine bir hayat dersi çıkarmalarını umuyorum. tanışın bu hocayla, arkadaş olun. az insanlık öğrenin.

    not: olay ilköğretimde değil, yüksek lisans seviyesinde gerçekleşen bir sınavda yaşanmıştır.

  • sümüksü dokusu olan bamya gibi yiyecekler de bu kategoriye girer. halbuki koruk ile pişirip sıkacaksın limonu, yanında dumanı tüten tereyağlı pirinç pilavı ile bir deneyin, önyargı falan kalmaz..

  • istiklal caddesinde, dokuz on yaşlarında, büyük olasılıkla tinerci, iki çocukla konuşan polis, birine sorar: "nerede oturuyorsun sen, evin nerede senin?"
    çocuk: "evim filan yok, orada burada uyuyorum" der.
    polis öbürüne döner "peki, sen?"
    ikinci çocuk: "komşuyuz!"
    (bkz: sokak çocukları)(bkz: umut çocukları)

  • tarlayı yeni satmış hacı dayı adisyonu. sabah ayıldığında iş işten geçmiştir.

    edit: tarlayı satan dayıların 90'lınyıllarda kaldığını iddia edenler var, o iş öyle değil. bugün en çok pavyon olan şehirler adana, mersin, manisa, aksaray, bursa, muğla, ordu, giresun. hatta ilçe olarak karacabey, mut, salihli, erdemli, tarsus, espiye sayılabilir. buraları özel kılan nokta çiftçilerin olması. üretici ürünü satar ve soluğu pavyonda alır. ankara pavyonlarında durum farklı değil, orada bürokrat, müteahhit fazla ama çiftçi de çok. zaten pavyon sahibinin hedefi kadın görmemiş dayılar genelde.

    bir pavyonda meze ve içki söylerseniz, dışardaki herhangi bir mekan kadar para ödersiniz ammma ne zaman masaya kadın çağırırsanız içilen ve yenilen her şey en az dörtle çarpılır.

    (bkz: pavyon/@sonbahar yolcusu)

  • dayı'nın "kızıma bir şey yapma kenan" derken ne kastettiği anlaşıldı. adam behlül beyler.

  • bir iş için gereğinden fazla kalifiye , bilgi ve eğitim , kariyer , deneyim sahibi olma durumudur. böyle bir şey vardır ve yok diyeni de allah çarpar.

    overqualification özellikle 1990 ve sonrası doğumlu genç kuşağın , tüm dünyada , ancak özellikle de türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde başbelasıdır. eğitimsiz veyahut bir iş için yetersiz olma durumundan daha az karşılaşıldığı için çok dikkat çekmez. şehir efsanesi muamelesi görür.
    ancak sonuçları ilerleyen dönemlerde toplumlar ve ekonomiler için yıkıcı düzeyde olabilir. özellikle bu duruma düşen genç nufus bir süre sonra iş aramayı bırakarak , veya kendisini ülkesinden psikolojik olarak kopuk olarak hissetmesine neden olarak beyin göçüne sebebiyet verir ve yetiştiği ülkenin ekonomisine yetişmiş olduğu alanda katkı sağlamaktan vazgeçer.

    çeşitli sebepleri ve alt dalları olmak ile birlikte türkiye'de ki en önemli üç sebebi:

    - ne istediğini bilmeyen iş veren ve meslek gerekliliklerinin aşırı derecede abartılması
    - eğitime ulaşımın eskiye kıyas ile çok daha kolay olması
    - ülke ekonomisinin ve kapital düzeninin basit işler üzerine kurulu olması'dır.

    makro ölçekte incelendiğinde overqualified olma durumu ;
    turkiye'de iş verenin " çalışanım onuda bilsin , bunuda yapsın , şununda üstesinden gelebilsin , az kişi çok iş olsun " mantalitesi ile ailelerin " oğlum / kızım bak filancanın çocuğu kıçının kenarı ile flüt çalarken üstünede almanca tekerleme söyleyebiliyormuş , sende öğren sen de yap " düşüncesinin üzerine devletin " her köye bir üniversite yapacağız bakkalları , marketleri , inşaatçıları kalkındiracağız " politikasının ülke ekonomisi ve piyasa gerçekleri ile kesişmesi sonucu kendini yetiştirmiş kişinin içine düştüğü durumdur.

  • çalışmada, ışığın vakumdaki hızı olan 300.000 km/sn'nin geçilmediği net biçimde anlatılıyor.

    ışığı, daha yavaş (örn: 100.000 km/sn) hareket etmesi gereken yoğun plazma ortamından geçirmişler. ancak bu plazma ortamında, olması gerekenden daha hızlı (örn: 160.000 km/sn) hareket ettirmeyi başarmışlar.

    yani, ışık hızının geçilmesi diye bir şey söz konusu değil (sebepleri bu yazıda anlatılıyor).

    şimdi dağılabilirsiniz...

  • özellikle bayram zamanları hayat kurtaran eylem. az önce mutfakta geniş geniş çayımı içerken aniden kapı acı acı çaldı, ben de çayımı kaptığım gibi odaya konuşlandım. baktım 5 dakika sonra falan cep telefonum çalıyor; arayan babam. yanlışlıkla mı aradı acaba diye düşünürken baktım ısrarla arıyor açtım telefonu tabi. "bu gelenler kimmiş sen gördün mü? bi de çocuk falan var galiba sesleri geliyor. çok oturmazlar heralde? " diye içerideki odadan beni arıyor o da. hadi ben saklanırım tamam da baba da misafir gelince odaya saklananlardan lan.

  • recep tayyip erdoğan tarafından terör örgütü olmayan bir kuruluş olarak tanımlanan hamas'ın son faaliyetinin görüntüleridir.

    edit: hamas sevdalıları doluşmuş mesaj kutuma. terör örgütü değil falan diyorlar. aynen kanka, hayvanları koruma derneği onlar.