hesabın var mı? giriş yap

  • $ehirlerarasi yolculuklarda biz erkeklerin sikca ba$ina gelen hissel durum. zerre alakasi yoktur abazalik ilen, ipnelik ilen. tepeden tirnaga temiz ve sevimli hislerin dogurdugu durum.
    ornek olay, tamamen mizansendir:
    ankara - izmir hatti, alinmi$ metro firmasindan bilet, izmir'e akilacak. bir ilkbahar gecesi, saat 01:00 gibi. otobuse binilir, hemen sagda solda guzel kizlar dikkat ceker, bu kismi abazalik, ipneliktir bak o dogru, "-uff ne duzgun kari baba be, kalcalarina kurban..." gibi... bunlar pek klasik erkek geyikleri.
    sonra yolculuk hali ba$lar, etraf karanlik. yol i$iklarinin, asfalt otobanda yazdigi $iirler...
    o guzel kizlardan pek bir begenileni pek bir hastasi olunan uyur. sen de kenarda artik uyur musun ne bok yersen. ertesi sabahin gune$i parlamaya ba$layip izmir'e yakla$irken, o kiz hala uyuyordur. ama ne uyumak. melek mi, prenses mi, huri mi... ba$ o ince boyundan hafif sola yatmi$, o pembecik dudaklarin uzerinde cig gibi ter, saclarin daginikligi, yolculuk oncesi makyajdan kalma kalem hafif silinmi$. 2-3 dakikada bir kafayi ufak hareketler ile saga sola cevirir, bu hareket esnasinda boynun on kismindaki o iki kiri$ ortaya cikar, aralarindaki o cukur, dunyadaki en guzel yeridir belki... i$te o zaman direk opesi gelir insanin kizi...
    daha fazla yazamayacam. elim ayaam titriyo bak...
    (bkz: hisli entry) (bkz: smiley koymak istiyorum) hatta koydum.

  • o sümüklüyle boy boy fotoğrafları olan adamlar da akşam televizyonlarda bu çocuğu konuşurlar.

  • çalıştığım yerdeki işçilerin, katılmak için, servis kaldırttığını öğrendiğim törendir. bundan daha güzel bir saygı gösterisine ben hiç şahit olmamıştım, gerisi fasafisodur.

  • benim için gizemini yıllardır koruyan, aklımın hiçbir zaman kabul edemediği oldukça kaotik bir konu. zira bakın ey romalılar, ey arkadyalılar bakın! bu sıradan bir embriyo, bu da bildiğiniz ismail türüt. ya hu ne alakası var şimdi? soruyorum lan ne alakası var!! embriyoya bakıyorsun böyle sıradan, halim selim, işinde gücünde. "lan biraz daha gelişsem de büyüsem, bebeklikti okuldu mokuldu işime gücüme baksam artık" tadında bir embriyo; diğerine bakıyorsun, bardaktan boşanırcasına terlemiş, varlığının izahı mümkün olmayan bir ismail türüt. böyle masumane bir embriyo nasıl olur da ismail türüt'e dönüşebilir anlamak mümkün değil. bu nasıl bir sır, nasıl bir muamma, nasıl bir doğa felaketi anlayabileceğimi de zanetmiyorum bu yaştan sonra. pes! eminim bilimin de buna verebileceği mantıklı bir cevabı yoktur, en sonunda "yaradan böyle yaratmış işte kardeşim" deyip ateizmin çökmesine neden olacaklar. ayıp ya. vallahi ayıp. evet.

  • ablası cheryl miller çok ünlü bir basketcidir ve şu anda da espn'de yorumculuk yapmaktadır. nba'e ilk geldiği sezon kötü bir sezon geçirince kendisiyle "ablasından daha kötü basket oynayan tek nba oyuncusu" diye dalga geçilmiştir. halbuki o zamanla rüştünü kanıtlamış, nba'de efsane denebilecek maçlar çıkartmıştır. en iyi hatırlanacak maçları 94-95 play-offlarında knicks karşısında takımı son 16.5 saniyede 105-99 geride iken üst üste 2 top çalıp 2 üçlük 2 serbest atış ile takımına 107-105 kazandırdığı maçtır. diğer efsane maçı ise 2001-2002 play-offlarında netse karşı oynadığı oyundur. ayrıca kendisinin normal sezon kariyer ortalaması 18.6 sayı iken play-offlarda bu ortalama 22.8'e çıkmaktadır. sırf bu istatistik bile onun nasıl zor maçların, zor şutların adamı olduğunu açıklamaya yeter.

  • ülkemizin yetiştirdiği en büyük değerlerden biri olan hocamızın eski ders videolarını tekrar izledim bugün. kimya dalında nobel aldığı dönemi dikkatle incelerken bir husus oldukça dikkatimi çekti. en az kimya dalında olduğu kadar çocuk yetiştirme üzerinde de başarılı olduğunu ve birçok makale yazdığını fark ettim. bu makaleler sayesinde dünya pedagoji topluluğu (wps) tarafından modern yüzyılın en iyi 10 pedagogu arasında gösteriliyor.

    çocuk yetiştirirken alışılmışın dışında yöntemler uyguladığını hemen fark ediyorsunuz makalelerde. biricik oğlu erdal ile arasındaki diyaloglar kara mizahtan hallice olsa da oğlunun koluna altın bilezik takma konusunda bir hayli etkili olmuştur. verdiği kimya derslerinde oğluna söylediği "seni yapandan daha iyi yapmışsın it oğlu" gibi teşvik edici sözler oğlunun öğrenme süresini bir hayli kısaltmış ve derslere daha da motive etmiştir.

    hocamızın üzerinde durduğu en önemli konulardan birkaçı da zürriyet ve hayvan sevgisidir. bir nebze agresif olan mr.kömürcü, oğlu erdal'ın zürriyetini çocukken almış ve ona "zürriyetsiz" demekte beis görmemiştir. hayvan sevgisi üst düzey olan hocamızın en sevdiği hayvan olan köpekten esinlenerek oğluna "it, it oğlu, sen itsin oğlum adam değilsin" gibi cümleler sarf ettiğini de görüyoruz. sevdiği hayvanlar arasında yer alan horozlar ve tavuklarla girdiği diyaloglar da zoologların gözlerini yaşartacak cinstendir. "baban da vakitsiz öterdi" diyerek bir horozu tatlı dille uyardığı anlar objektiflerden kaçmamıştır.

    ülkemizin yetiştirdiği sayılı bilim adamlarından olan hocamız maalesef oğlu erdal tarafından vahşice katledildi. hocamızın son sözleri "ben seni seviyorum lan it" olmuştur. sen gidince kimya ve pedagoji öksüz kaldı. unutulmayacaksın hocam.

  • o kitabı erdoğan'ın yazdığını düşünen var mı?

    danışmanı olarak tuttuğu ayak takımın bir araya gelip ''mevcut enkazı nasıl kaldırırız'' çalışmasının ürünlerinden biri bu kitap.

    erdoğan'ın bu kitabı açıp okuduğuna bile inanmıyorum. kimse bana prompter olmadan konuşamayan bir adama kitap yazdı dedirtemez.

  • şimdi bu fiyatları euro kuru ile çarpıp “domatesin kilosu almanya’da 11 lira len haline şükret len” diyecek birileri illaki çıkacaktır.